Sempati ya da antipatinin gereği yok. Biraz empati yapalım, Özkahya’yı anlayalım. Ayıpsız kusurunu ona unutturalım. Ona uzanacak ilk el de TFF Başkanı Nihat Özdemir’in eli olmalı. Seminer kaçırmadan, en azından ligin ikinci yarısında işbaşı yapmalı.
FIFA kokartlı hakem Halis Özkahya, 8 Kasım’da hakemliği bıraktığını açıkladı.
Daha 41 yaşındaydı. Önünde 7 yıllık bir kariyer süresi daha vardı.
Kararlarıyla kimini üzdü, kimini sevindirdi. Ama gördüğünü çaldı. Kuralları uygulamaya çalıştı. Haydi itiraf edelim. Çoğumuzun hoşuna gitmeyen bir tipi vardı. Eğilip bükülmediği, saygı ve bağlılık (!) mesajları vermediği, düdüğünün efendisi olduğu için, sevmeyeni de vardı. Sevgi dediğimiz duygu, herkesin gönlüne kalmış. Zorla güzellik olmaz. Herkes herkesi sevmek zorunda değil. Ama saygı göstermek zorunda. Özellikle ayıpsız, dürüst kararlar verdiği zaman... Hatalarına rağmen güven duygusu yarattığı zaman...
Halis Özkahya saygıyı hak eden hakemdi.
Biliyorsunuz, hakemliği neden bıraktığını...
Mitolojideki Kronos yüzünden... Kronos kim? Zaman tanrısı... Zamana hükmeden, şimdikinden başka bir zamanlara geçen, mitosta babası Uranos’u devirip kendi iktidarını kuran, oğullarından Zeus’u ata tanrı ilan eden güçlü bir titan.
O kadar güçlü ki, olayları tarihsel sıralamaya sokan kronoloji, günlüklere, hastalıklara adını veren kronik, antik çağ masallarından çıkıp hayatımıza kadar ulaştı. Bilime, sanata, medyaya ve arkeolojiye damga vuran deyimler ve terimler yarattı. Onlardan biri de kronometre... Haydi “zamansayar” diyelim.
5 dakikalık hata
Halis Özkahya, kronometre yüzünden düdüğünü bıraktı.
Anımsayalım... 5 Kasım Cuma akşamı oynanan Gaziantep FK-Kasımpaşa (2-0) maçının hakemiydi Özkahya. 9 dakika uzatma verdi. Fakat şaşılacak bir şey oldu, 90+4.14’de bitiş düdüğünü çaldı. Takımlar soyunma odasına gitti. Özkahya da yardımcılarıyla birlikte hakem odasına. Aradan 10 dakika geçti. Özkahya maçı 5 dakika erken bitirdiğini fark etti. Takımlara haber gönderildi, bazı futbolcular duştan çıkıp yeniden forma ve ayakkabı giydiler, sahaya döndüler. Kaldığı yerden maçı başlattı Özkahya... Eksik kalan 5 dakikayı tamamlayıp kronometresine bastı ve yeniden (!) bitiş düdüğünü çaldı.
Dramatik bir son... Yardımcılarını, dördüncü hakemi filan beklemeden tek başına soyunma odasına döndü.
Medyamız, olayı “Süper Lig’de Tarihi Skandal” başlığıyla verdi. Ortada utanılacak bir durum yoktu. İnsani bir hata vardı, düzeltildi. Ama böyle olaylar ülkemizde ezbere skandal olarak tanımlanıyordu.
Özkahya, TFF’ye kısa bir mail göndererek istifa ettiğini, hakemliği bıraktığını bildirdi.
İşte orada vicdanımızla baş başa kaldık. Ve bu sınavdan maalesef başımız dik çıkamadık.
Kırk bir yaşındaki FIFA kokartlı hakemimiz, önünde en az 7 yıllık bir kariyer zamanı olduğu halde düdüğünü duvara astı. Kırık bir saz gibi... İçinde kopan fırtınaların, kendini mahkûm eden bir adamın yorgunluğuyla yalnız kaldı.
Hiç kolay değil... Ayda 50 bin liraya yakın ücret alan, emeğiyle yaşam standardını yükselten Özkahya, kimsenin cesaret edemeyeceği bir yiğitlik gösterdi.
Bir aydan fazla zaman geçti. Aralık ayını yarıladık. Yılı tüketiyoruz. Bakıyorum ve üzülüyorum.
Ne meslektaşları, ne spor insanları, ne kanaat önderleri... Hiç kimse Özkahya’nın duruşunu anlamadı. Saygıyı bile esirgediler. Oysa onu desteklemek, kararından döndürmek gerekiyordu. Ailesini düşünmek gerekiyordu. Hakemliği bırakıp yılda 500 bin liradan vazgeçen Özkahya’nın eşi ve çocuğu, aile reisinin öğretmenliğe, unuttukları dar gelirli günlere dönüşünü bekliyordu.
Sempati ya da antipatinin gereği yok. Biraz empati yapalım... Özkahya’yı anlayalım... Kusurunu ona unutturalım. O bizim değerlimiz... FIFA kokartlı hakemimiz... Kendimizi onun yerine koyalım, halden anlayalım ve elimizi uzatalım.
Ona uzanacak ilk el de TFF Başkanı Nihat Özdemir’in eli olmalı. Hukuk açısından, hakemlikle ilgili gelenekler ve yönetmelikler açısından hiçbir engeli yok. TFF Yönetim Kurulu kararıyla seminer kaçırmadan, en azından ligin ikinci yarısında işbaşı yapmalı. Faul, penaltı, ofsayt kararları vermeli; sarı ve kırmızı kartlarını göstermeye devam etmeli. Yeniden kronometresine basmalı...
Onun suçu yok, kusuru var, hatası var... Kaldı ki “hasar verici sonuçları” önlemiş, hatasından dönmüş. Yine de hakemlikte farklı kararlarla giderilecek bir kusur bu...
Özkahya dönmeli. O düdük ötmeli!
Bravo Kasımpaşa
Gaziantep FK- Kasımpaşa maçından sonra takımlar hakem tarafından yeniden oyuna davet edildiğinde yenik durumdaki Kasımpaşa’nın yöneticileri, “Oyuncularımız dağıldı, maç bitti. İzin alıp gidenler oldu. Yeniden maça çıkamayız” açıklamasını yapsa, acaba ne olurdu? Elbette kaotik bir durum oluşurdu. O gün maç tamamlanmaz, eksik kalan süre TFF tarafından başka bir tarihte oynatılırdı. Kasımpaşa tabir yerindeyse “huysuzluk yapmadan” sahaya çıktı ve maç salimen (!) tamamlanmış oldu. Bu takımı kutlamalıyız: Bravo Kasımpaşa!
Düdük kurbanları
Futbolumuz vicdan sorunu yaşıyor... FIFA kokartlı Halis Özkahya, 5 dakikalık hatası için ağır bedel ödedi, hakemliği bıraktı.
MHK zaman zaman ölçüyü kaçırıp sarsıcı sert kararlar alabiliyor. Hiçbir açıklama yapılmadan kariyerleri sona erdirilen hakemler de var. Bülent Demirlek, İsmet Arzuman bu anlamda liste başında. Ali Aydın, Deniz Çoban, Bülent Yıldırım, Serkan Çınar, Vedat Yüksel, dramatik biçimde hakemliği bıraktılar.
Rizespor-Galatasaray (2-3) maçında üçüncü gol öncesi Diagne’nin faul slalomuyla top sürdüğü ve golle sonuçlanan pozisyona seyirci kalan Ali Palabıyık ve VAR hakemi Abdülkadir Bitigen, 8 haftadan beri maç alamıyorlar. Bu uygulamanın ligin devre arasına kadar süreceği bildiriliyor.
Skor tabelalarına takılarak, penaltı, ofsayt, faul kararlarına bakılarak saatler süren hakem eleştirileri yapılıyor. Kariyer sonlandırma, zorunlu dinlendirme ve cezalandırmaya analitik yaklaşımlarla bakılıp alternatif yöntemler aranmıyor. Duyarsız, ilgisiz ve anlayışsız futbol kültürümüzü maalesef değiştiremiyoruz.
Aydın ve Canaydın helalleştiler
Galatasaray Başkanı Canaydın, “Ali Aydın düdüğünü asmalı” dedi, Aydın da hakemliği bırakmıştı. Canaydın, hastalığı döneminde Aydın ile telefonla görüşerek gönül almıştı. Bursa’ya giden Ali Aydın da, Canaydın’ın Hamitler Köyü’ndeki kabrini ziyaret ederek fatiha okudu
Futbol tarihimizde yeri olan iki kahramanımız var. Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın ile FIFA kokartlı hakem Ali Aydın... Futbol tarihimizde yeri olan iki kahramanımız var. Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın ile FIFA kokartlı hakem Ali Aydın... Ali Aydın, 4 Nisan 2004’de Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynanan Galatasaray-Beşiktaş (1-2) maçında Beşiktaş lehine peş peşe hatalı 2 penaltı kararı verdi ve büyük tepki yarattı. Maçtan sonra açıklama yapan Galatasaray Başkanı Özhan Canaydın, “Ali Aydın düdüğünü asmalı!” dedi. Aydın hakemliği bıraktı. Öykünün geri planında şöyle bir olay var: Ali Aydın o yıl çok yorgun olduğunu belirterek, TFF Başkanı Haluk Ulusoy’a hakemliği bırakacağını söylemiş, ardından 31 Mart’ta oynanan Portekiz-İtalya (1-2) maçını yönetip İstanbul’a dönmüştü. 4 Nisan’daki Galatasaray-Beşiktaş maçına çıktı. O maçta verdiği hatalı penaltı kararlarından sonra hakemliği bırakma kararını uyguladı. Bu karar, Özhan Canaydın’ın gücü ve etkisi olarak yorumlandı. Özhan Canaydın, 2002-2008 arasında üst üste üç seçim kazanıp Galatasaray başkanlığı yaptı. 2008’de sağlık sorunları nedeniyle aday olmayacağını belirterek başkanlığı Adnan Polat’a devretti. Pankreas kanseri tedavisi sürerken 2010 yılının ilk aylarında Ali Aydın’ı telefonla aradı, “Ali, sen iyi bir hakemsin. Üzücü ve hatalı kararların olabilir. O mutsuz sonu hak etmediğine inanıyorum” dedi. Sevgi ve saygı sözcükleriyle vedalaştılar.Canaydın 22 Mart 2010’da vefat etti. Cenaze törenine ailesiyle birlikte fabrikasındaki işçileri, dostları, Galatasaray, diğer kulüp başkanları ve sporculardan oluşan binlerce insan katıldı. Bu yılın ilk aylarında Bursa’da yaşayan kızı ve damadıyla buluşan Ali Aydın, Canaydın’ın Hamitler Köyü’ndeki kabrini ziyaret ederek fatiha okudu. Saygı duruşunda bulundu.Öykünün sonu: Helalleştiler!