Fenerbahçe’nin hatıra defterinden bir maçın kısa öyküsü…
20 Ocak 2022… Saraçoğlu Ülker Stadı’ndaki maçın ilk yarısı oldukça keyifsiz… Konyaspor 35. dakikada Bytytqi ile 1-0 öne geçiyor. Fenerbahçe ilk yarıyı geride kapatıyor. Tribünlerde hoşnutsuzlukla başlayan mırıltılar sonrasında protest homurdanmaya dönüşüyor.
Teknik Direktör İsmail Kartal, soyunma odasında taktik değişiklikleri anlatırken Mesut Özil’e de “Çıkıyorsun… Pelkas, sen de oyuna giriyorsun” diyor.
Sessizlik… Sonra Mesut Özil’in öfkeyle dillendirdiği sözler:
“-Sen kimsin ki beni oyundan alacaksın!”
Ortalık karışıyor sesler yükseliyor. Soyunma odasında iki tecrübesiz yönetici var. Onlar şaşkınlıktan kendilerini alamıyor olaya seyirci kalıyorlar. Ozan Tufan da Mesut’u destekliyor.
Oyuncuların sakinleştirme çabaları bir yere kadar etkili oluyor ama İsmail Kartal’ın öfkesi, şu sözlerle patlamaya dönüşüyor:
“Buraya bak, kimse bu armadan daha büyük değil!”
Hoca işaret parmağıyla göğsündeki Fenerbahçe armasını gösteriyor.
Mesut Özil’le Ozan Tufan o günden itibaren kadro dışı. Devre arasındaki tartışmadan sonra Fenerbahçe’nin son oyuncu değişikliğinde çıkan Serdar Dursun… Oyuna giren giren Ozan Tufan.. Kazanan Fenerbahçe. Goller Kim Min Jae ile Crespo’dan…
Galibiyet ve takımın giderek yükselen performansı olayı unutturamıyor gölgeleyemiyor. Sonrası sezona damga vuran kararlara dönüşüyor. Yönetimin aldığı kadro dışı kararında gevşeme yok, geri dönüş yok!
Pazar günü Ozan Tufan, Pazartesi Mesut Özil Fenerbahçe’den ayrılmak zorunda kalıyorlar.
Başkan Ali Koç’un asla hoşgörü göstermediği iki olay daha… Emre Belözoğlu’ndan Volkan Demirel’e uzanan “dışlama” kararlarının son örneği Mesut ve Ozan.
Mesut Özil, 2014’de Dünya Kupası kazanan Almanya’nın “evrensel” yıldızıydı. Sonrasında Real Madrid ve Arsenal süreçleri durağan haftalarla ve inişlerle geçti. Futbol sahasından çıkıp oyuncu kimliğini popüler yıldız statüsüne çevirerek ticari alanda büyüyen bir marka oldu Mesut. Fenerbahçe’ye transferinde bu durumu kimse göremedi. Arsenal’den Fenerbahçe’ye gelişi parlak bir imza töreniyle kutsandı. Sonrasında yaşanan sadece hayal kırıklıklarıydı.
Ozan Tufan da ne yapsa ne etse yaranamadı Fenerahçe’ye… Onun Mesut’un ve mesela Mehmet Topal’ın kulüpten ayrılışları, acımasız koparılıp dışlanmışlıklarla gerçekleşti.
Ozan Tufan 27 yaşında yeni bir “yılkı” sürecine giriyor. Yaylada kendi haline bırakılan atlar gibi. Ama biliyoruz, onların çoğu hastalıklarını yenerek, doğadaki rolleriyle bütünleşerek sapasağlam tutunurlar hayata… Yelelerini savurarak kararlı düzgün koşularla devam ederler.. Ozan da Hull City’de öyle olacak. İnanıyorum.
Mesut’a dönersek.. Bence futbolumuzun en başarılı “tedavi alanında”, Başakşehir’de yeni bir başarı hikayesi yazabilir. Emre Belözoğlu, onun güvenilir yol arkadaşı olacaktır.
Bekleyelim… Belki mutlu öyküler de çıkar buradan.
Beşiktaş kareyi kurdu
Transfer rüzgarlarına, gelişmelere ve imzalara bakacak olursak…
Beşiktaş bence kareyi kurdu… Romain Saiss, Gedson Fernandes, Cenk Tosun ve Wout Weghorst, hem idareli kullanılan paranın, hem araştırma ve pazarlığın, hem de scoutingin başarılı örnekleridir.
Sol bek Rıdvan Yılmaz’ın Eintracht Frankfurt macerasında yadırgadığım çok şey var ama, yukarıda adı geçen dört oyuncu Teknik Direktör Valerien İsmael’in elini güçlendirip, Ghezzal ve takım arkadaşlarıyla taraftarın desteğini alacak bir kadronun sinyallerini veriyor. Fransız hoca, savunmada dörtlüden üçlüye dönerken fazla sıkıntı çekmeyecektir, sanırım. Öteki hatlarda da üretim, kalite ve büyük takım kimliği zor ligde iddialı bir hava yaratacaktır. Başkan Çebi’yi, yönetici Emre Kocadağ’ı ve CEO Ceyhun Kazancı’yı kutluyorum. Süper Lig’i bekliyorum.
Terim’den Avcı’ya endirekt kutlama mesajı
Geçenlerde, Mustafa Denizli, Abdullah Avcı hocalarımız ve dostlarla birlikte “kutlama” yemeğinde buluştuk. O neşeli muhabbet ortamında sordum: Hocam senin şampiyonluğunu Milli Takım hocalarından hangi meslektaşların kutladı?”
Abdullah Hoca’yı ilk kutlayan Şenol Güneş olmuş. Doğal olan da bu. Trabzonspor için kendini adayıp sadece acı çeken Güneş’i hepimiz anlıyoruz. Mustafa Denizli deseniz, bazen günde 3-4 kez görüştüğü hocamız da elbet anında kutlayanlardan. Ersun Yanal henüz kutlamamış.
“-Peki Fatih Terim?”
“-Fatih Hoca, Orhan Ak’ı aramış. Hiç soğutmadan… Şampiyonluğu hak ettiğimizi, çok iyi oynadığımızı, dayandığımızı anlatmış. Takdir ve tebriklerini iletmiş.”
“Peki sen ne yaptın?
“ - Orhan sevinçle haber verdi. Çok mutlu oldum. Sonra unutmak istediklerimi unutup Fatih Hoca’nın dost ve sıcak yüzünü hatırladım!”
Biliyorsunuz.. Neredeyse dört yıl oluyor. Galatasaray - Başakşehir maçı sırasında acaip öfke ve gerilim sahneleri vardı… Orada iki hoca birbirlerinden koptular. Dargın aylar ve haftalar geçti…
Ya şimdi? Abdullah Avcı, “ Elbette Fatih Hoca’ya ilk benim elim uzanacak. Ona selam ve teşekkür borçluyum.” diyor.