Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Beşiktaş-Fenerbahçe (3-3) derbisinin ezeli rekabet tarihimize yeni bir mucize olarak yazılması, futbolumuzda bazı kavramları yeniden tartışmamızı gerektiriyor. Herhangi bir olayın, etkinliğin, girişimin mucize sayılabilmesi için her şeyden önce bilimsel ve doğal yasaların kabul edemeyeceği, tanımlanamayacak biçimde gerçekleşmesi gerekir.
Bu anlamda derbide mucizeden söz edemeyiz. Ancak insanlar genellikle hayran kaldıkları becerilere, buluşlara ve olaylara da mucize yakıştırması yapabilirler. Buna itiraz etmem. Zaman zaman hayranlık ve takdir bağlamında mucize sözcüğünü ben de kullanabilirim.
Ancak bir derbi maçına, futbolda beklenmedik olaylara kolayından mucize sözüyle yaklaşmak, bir hayranlık ifadesi olmakla birlikte, kafa karıştırıcıdır.
Mucize sözcüğü her şeyden önce aklımızı kenara koyup, sonucu tüm ayrıntılarıyla hayranlık ve takdirle kabul etmemize yol açar. Bu konuda destanlar yazılır, türküler yakılır. Futbolda da taraftar tribünlerinde yıllarca unutulmayacak şarkılar söylenir.
Oysa her maçın doğru analizini yapmak, tüm bileşenleri gözden geçirmek, istatistiklere göz atmak, bireysel performansları, takımca ortaya konmuş skorları üreten performansı da tartmak gerekir.
Böyle yaparsak futbolda beklentilerimizi de ürettiklerimizi de daha doğru değerlendirebilir, olayları hem coşkuyla hem de akılla yaşayabiliriz. Böyle bakınca iki kavram daha çıkıyor ortaya: Proje ve operasyon!
Proje, hemen her alan düşünülüp tasarlanmış bir şeydir. Tasarıdır, plandır. O nedenle futbolda yönetimler ve teknik direktörler projeler hazırlar, uygulamaya koyarlar. Takım mühendisliği denen şey de bir projedir önünde sonunda.
Sezon başında yaptığınız projeler arıza çıkardığında ya da beklenen sonuçları vermediğinde operasyonlar gündeme gelir. Teknik direktör ya da futbolcularla yolları ayırmak, ara transferde yeni oyuncular almak, takımın başına yeni bir antrenör getirmek.. Bunların hepsi operasyondur. Akılla hazırlanmış projeye akılla uygulanan acil müdahale.
Şenol Güneş’in de Ersun Yanal’ın da Beşiktaş-Fenerbahçe maçına mucize arayışıyla başladıklarını hiç sanmıyorum. Mucizeler tasarlanmaz; onlar projeler, maç planlarıyla geldiler maça... Şenol Güneş, orta alana yaşlı kurt Atiba Hutchinson ve genç kurt Dorukhan’la egemen olmak istedi. Japon Kagawa’ya da ofansif olarak yaratıcı bir 10 numara görevi verdi. İlk yarıdaki 3-0’lık üstünlüğün kaynağı Beşiktaş’ın orta alanı oldu. Fenerbahçe’ye bu bölgede adeta adım attırmadılar, oyun kurdurmadılar.
Ersun Yanal; Mehmet Topal, Tolgay ve Zajc’ın performansından hiç de memnun değildi. Ama onun operasyonu, oradaki oyuncuları değil, Isla ve Moses’i oturtarak, yerlerine Valbuena ve Ayew’i getirmek oldu. Zajc’ı attığı golden sonra 83. dakikada Eljif Elmas’la değiştirdi.
Soyunma odasındaki devre arası konuşmalarında verdiği mesajları tam olarak bilmiyoruz. Şurası kesin ki iki hoca da gerekli uyarıları yapmışlardır. Burada Yanal’ın daha etkili olduğu anlaşılıyor.
Şenol Hoca’nın operasyonu da var; Güven, Lens ve Kagawa’yı çekip Caner (Dk.64), Quaresma (Dk.74) ve Mustafa’yı (Dk.83) oyuna aldı. Bu operasyonun, çok yarar sağlamadığı görülüyor. Hem zaman hem de beklentilerin karşılanması bakımından operasyon başarısız oldu. Öte yandan maçın sonucunu sadece oyuncu değiştirme operasyonlarına (hamlelere) bağlamak da doğru değil. Silindir gibi ezip geçen Beşiktaş’ın kalecisi dahil tüm hatlarıyla kopup dağıldığının; ikili mücadeleleri ve top kayıplarını açıklamanın da gereği var.
Bu arada, Fenerbahçeli tüm futbolcuları da gayret ve enerjileri için kutlamak gerekir.
ÖZET: Pazartesi gece yaşanan ve tanık olduğumuz olay mucize değildir. Skor tabelasına bakıp kimseye tanrısal güç, doğaüstü harika yakıştırması yapmayalım. O maç projeler ve operasyonlar maçıydı. Hepsi bu!