Futbol da tıpkı hayat gibi… Çok büyük umutlar ve beklentilerle koşa koşa seyrettiğiniz maç, size sadece hayal kırıklığı yaşatabiliyor. Sezonun en başarılı, en iyi oynayan takımlarından ikisi hem de şampiyonluğu belirleyebilecek bir maçta beklenen oyunu çıkaramıyorlar. Dengesiz, kısır, zamana oynadıkları bir oyun sergiliyorlar.
Bu oyun zaman zaman “teatral” bir hal alıyor. Tam da İngilizlerin “play acting” dedikleri cinsten. Futbol oyununa teatral roller de karışıyor. Özellikle hava toplarında, ikili mücadelelerde kendini yere atan atana… Hakem Bülent Yıldırım da bu oyuna gayet güzel (!) çanak tutuyor. Bol bol sarı kart. Bol bol faul kararları. Rol kesip yere yatanlara ilk yarıda bir kez olsun, “kalk da oyna” demiyor, diyemiyor.
Yine de eğri oturup doğru konuşalım… Galatasaray ilk yarıda yüzde 60 top hakimiyetiyle oynuyor. Beşiktaş’ın top kazanma top çalma kaygısı (!) yok. Galatasaray Feghouli, Belhanda, Onyekuru ve önde Diagne ile basıyor. Bu çabuk ve organize ataklarda Beşiktaş sağ kanadı en az üç kez gafil avlanıyor.. Galatasaray’ın dört kornerine karşılık Beşiktaş tek köşe vuruşu kullanamıyor ilk yarıda.
İlk yarının bitmesine 1 dakika kala Feghouli, Diagne, Onyekuru organizasyonundan Galatasaray aradığı golü buluyor. Beşiktaş savunmasının göz göre göre geliyorum diyen gole yapabildiği hiçbir şey yok. 55’de Fernando’nun attığı gol de Beşiktaş’ın gaflet haline kesilen bir fatura.
Bu maçın hakemi Bülent Yıldırım, bir hakemin yapmaması gereken bir şeyi sergiliyor: Taraflardan birini karşısına almamak. Yıldırım gerekli-gereksiz faul kararları ve kartlarıyla (Beşiktaş’a 6,Galatasaray’a 2), hem oyunun akışını engelliyor, hem de Beşiktaş’ın direncini ve etkinliğini törpülüyor. Yıldırım, dünkü performansıyla MHK’yı sıkıntıya sokacak, bu belli.
Ama gelin, yine de hakça konuşalım. Bu derbinin oynayan ve isteyen tarafı Galatasaray’dı. Duran toplarda vakit geçirerek, ikililerde kendilerini yere atarak mağduriyet sergileyerek… Bütün bunlara rağmen FUTBOL OYNAYARAK galibiyeti hak ettiler. Terim’in ekibinde kötü oynayan tek oyuncu yoktu!
Beşiktaş’ın oyuncu performansına bakarsak… Vida, Mirin, Lens, Dorukhan, Llajiç, maalesef Burak bu maçı yaşayamadılar. Fark yaratacak bir kararlılık ve beceri gösteremediler. Şenol Güneş’in bu dengesiz oyuna karşılık zorunlulukla yaptığı hamleler de ses getirmedi. Fatih Terim takımını gururla yönetirken, Güneş’in çaresizliğine ve öfkesine tanık olduk.
Galatasaray açısından şampiyonluk şansını yüzde 50’ye taşıyan bir kazanım söz konusu… Beşiktaş ise piyango olasılıkları dışında UEFA Avrupa Ligi kategorisinde zoraki- bir statüye razı oldu. Daha üç hafta var ama, bu tablonun değişmesi çok güç! Futbolcuları Şenol Hoca’ya ayıp etti.