Lucescu ve Milli Takım sorunlarının ötesinde bizim temelden çözmemiz gereken sıkıntılar var. UEFA’nın Finansal Fair Play ilkelerine bir türlü ayak uyduramıyoruz. Sürekli Nyon’a gidip gelen ekipler, CAS’a verdiğimiz itiraz dilekçeleri ile ceza var mı yok mu bilmecelerini çözmeye uğraşıyoruz.
Bugünlere nasıl geldik? Gözümüz skor tabelasında, ille de şampiyonluk turlarında olduğu için, her türlü harcamanın denetimsizliğiyle geldiğimiz yer burasıdır. 3 büyük kulüp ve Trabzonspor’un toplam borcu 11 milyar TL civarında. Borç sarmalı içinden çıkılır hale gelmeden daha da kötü günler görebiliriz.
Sık sık gündeme gelen bir Kulüpler Birliği formülü var. Bugünkü statüsüyle vakıf olarak Süper Lig kulüplerinin ortak sesi olmaya çalışan T.K.B.V., Türkiye Futbol Federasyonu’nun Süper Lig’i kendilerine bırakmasını talep ediyor. TFF’nin sadece hakem ve antrenör eğitimi, hukuk işleri, ceza ve Milli Takım konularında etkinlik göstermesini, yayın haklarını kendilerinin pazarlamasını istiyorlar.
İlk bakışta hemen uygulanabilir gibi görünen bu taleplerin gerçekleşmesi o kadar kolay değil. SPK eski üyesi ve federasyon mali işler eski sorumlusu dostum Erdal Batmaz’a göre daha temelli, yapısal değişimler gerekiyor.
* * *
Öncelikle TFF Ana Statüsü’nün değişmesi, genel kuruldaki ezici kulüp delegasyonunun hafifletilmesi, amatörlere, futbolculara, antrenörlere ve hakemlere daha çok temsil hakkı verilmesi; üniversitelerden bilim insanlarının, akademisyenlerin, TMOK delegelerinin genel kurulda yer almasının sağlanması gerekiyor. Böyle bir statünün oluşması da yeterli değil. TKBV’nin ve TFF’nin öncülüğünde, kulüplerin ortaklığıyla Süper Lig AŞ’nin kurulması, Lig haklarının tümüyle böyle bir şirkete devredilmesi öngörülüyor. Bunun için de Kulüpler Yasası’nda yöneticilere “mali sorumluluk” değil “harcama sınırlaması” getirilmesi öneriliyor. Türk Ticaret Kanunu ile Sermaye Piyasası Kanunu’nda yeni yapılanmaya yol açacak yasa değişikliklerine de ihtiyaç var. Erdal Batmaz “Süper Lig”in yayın hakları, pazarlaması, reklam gelirleri, marka değeri ancak böyle bir yapısal değişimle artırılabilir” diyor. Futbol ekonomisti dostum Tuğrul Akşar da, aşil tendonundan ameliyat geçirip yattığı hastaneden çağrıda bulunup “Süper Lig AŞ hamlesinin yanı sıra kulüpler yasasının da acil ve önemli olduğunu, ihmal edilmemesi gerektiğini” söylüyor. Süper Lig AŞ’nin bir de CEO’su olması gerekir. Dünyaya baktığımızda inanılmaz başarı öykülerini okuyoruz. Nissan-Renault-Mitsubishi’nin CEO’su Carlos Ghosn’un tutuklanması kimsenin cesaretini kırmamalı. O sadece kötü bir örnek. Biz, iyi örneklerin peşinden koşalım.
Yaptığı devrimin farkında değil
Artık Lucescu polemiklerinden sıkılmaya başladık. Hakan Balta’nın takımında oynamadığını örnekleyerek (!) yaptığı analiz elbette komik ve abes. Ortada sevgili Sinan Serhatlıoğlu’nun tercüme hatası yoksa -bana göre öyledir- hoca resmen saçmalıyor artık. Dahası, öyle bir anlatışı var ki, yaş ortalamasının 25.4’e inmesini sanki kendi istememiş, Emre’lerin, Arda’ların, Burak’ların yokluğunda buna adeta mecbur olmuş gibi bir rüzgar estiriyor. Mircea Lucescu, yaptığı devrimin bile farkında değil. Haydi, yeniden söyleyelim: Önümüzdeki 10 yıla damga vuracak pırıl pırıl, yepyeni bir kuşak var elimizde. Bu kuşağın değerini kabul edip yakayı da onlara kaptırmadan, eski hikayeleri yeniden yazmadan, çocukların kariyer gelişimlerine katkıda bulunmalıyız.
Düğün, cenaze, hastane
Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan aradı “Cumartesi oğlumun nikahı, akşam milli maç, pazar da düğünümüz var” dedi, Konya’ya çağırdı. Oysa bana hep “hocam” diye seslenen spor spikeri meslektaşım Tuğçe Saatman’a da söz vermiştim. THY Genel Müdürü İlker Aycı ile evleniyordu. Baykan’ın oğlu Mehmet Zeki ile Badel Soğucaklı’ya mutluluk dileklerimi sundum, özür beyan ettim.
Sonra sarsıcı haber geldi. Metin Türel Abimiz’i kaybetmiştik. Bir ay önce telefonda konuşmuştum, ayaklarından şikayetçiydi. Güçlükle konuşuyordu. Sonra Mustafa Denizli ve Abdullah Avcı hocalarımızla yemekte Metin Türel’i konuştuk. Denizli, evinde ziyaret etmişti, üzgündü. Fethi Demircan’la birlikte ziyaret planlıyorduk, olmadı.
Metin Türel’le Tercüman’da yaşadığımız çok anılarımız var. İngiltere’nin efsane futbol hocası Walter Winterbottom’un öğrencisiydi. Macaristan’da üst düzey kurslara katılmıştı. Hemen her bilgiyi, her yorumu derinlemesine tartışan, yeni önermelerde bulunan ya da karşı tez metinleri yazan Metin Abi, 10 bine yakın futbol kitabına sahipti. Fransızca biliyordu, Galatasaray Lisesi mezunuydu. Kitaplarının İngilizce, Almanca, İspanyolca’dan tercümesine servet sayılacak para harcamıştı.
Metin Türel, Gündüz Tekin Onay, Tamer Güney, Özkan Sümer, Fethi Demircan bugünkü Türk antrenörlerinin öncü hocalarıydı. Şenol Güneş, Fatih Terim, Mutafa Denizli, Abdullah Avcı, Aykut Kocaman, Ersun Yanal... Bugün Süper Lig’de takım çalıştıran hocaların hemen hepsi onların öğrencileriydi. O nedenle Metin Abi “Hocaların Hocası” unvanını hak ediyordu.
“Türk Fitbolu” derdi Metin Abi. Bir gün bu yanlış alışkanlıktan vazgeçmesini önerdik. İslam Çupi Abimiz karşı çıktı: “Bırakın oğlum, hoca doğru söylüyor. Türkiye’de futbol tek ayakla oynanmıyor mu!”
Metin Abi’nin Levent’teki cenaze töreninden az sonra telefonum çaldı. Galatasaraylı dostum Bünyamin Gökgöz, aynı anda sol şahdamar tıkanıklığı, kalpte ritm bozukluğu ve böbrek yetmezliği sorunlarıyla Kütahya’daki Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Doç. Dr. Ali İhsan Parlar, ailesini beklemeden hekim vicdanıyla kararını verdi. Peşpeşe iki ameliyatı başarıyla gerçekleştirdi. Şimdi böbrek sorunlarını tedavi etmeye çalışıyorlar.
Metin Abi’yi rahmet ve sevgiyle selamlıyorum. Badel-M.Zeki Baykan’a, Tuğçe-İlker Aycı’ya mutluluklar diliyorum. Sana da geçmiş olsun Bünyamin!
Düğün, cenaze, hastane... Hayat akıp geçiyor... Büyük macerada oynadığımız maçlar, bütün güzellikleri ve sakatlıklarıyla bitiyor işte. O halde cancağazım.. Oyunu temiz oynamak lazım!