Şenol Güneş, EURO 2020’nin travmasıyla kendi köşesine çekildi. Neredeyse üç hafta dolarken, nihayet bizi Riva’daki TFF Orhan Saka salonuna davet etti. Aklımızdaki her soruyu sorduk. Hoca her soruya yanıt verdi.
Kendi sorularımla başlayalım…
“Bilimin neresindesiniz hocam?” dedim, “EURO 2020’de hayal kırıklığı yaratıp evine dönen anlı şanlı takımlar bile “performans optimizasyonu” için iki uzman görevliyle turnuvaya gelirken, bizim kadromuzda kaç uzman araştırmacı- antrenör vardı? Cybex sistemine uygun ölçümlemeler yapıldı mı? Kadronuzda yeni araştırmacılar, ölçme- değerlendirmeciler var mı, olacak mı?”
Şenol Hoca bilimsel ölçülerden yararlandıklarını anlattı. Yanı sıra “mentör” konusuna da değindi: ”Oraya bir mentör de götürebilirdik ama ayrı bir sıkıntı olabilirdi...”
Şenol Güneş kısa sorulara uzun uzun yanıtlar veriyor. Top eziyor. Kullandığı iki anahtar sözcük var: “uyuşukluk” ve “eziklik”. Bu sözcükleri EURO 2020 maceramızı anlatırken kullandı: İtalya maçında uyuşuktuk. Sonrasında da ezik bir oyun ortaya koyduk.”
Acı ama gerçek.. İtiraf gibi… Burada doğru sözcüğün “yüzleşmek” olduğunu düşünüyorum. Hocamızla yüzleştik.. O bize maaşıyla ilgili iddiaların doğru olmadığını anlattı. Başkan Nihat Özdemir’in açıklaması da şöyleydi: “Şenol Hoca ile Euro’nun o günkü değeriyle TL olarak bir anlaşma yapılmış. Bu anlaşmaya göre her yıl devletin belirlediği enflasyon oranına göre, tıpkı emekliler gibi, hocaya da zam yayılıyor. Hepsi bu.”
Basın toplantısından sonra aynı tesiste kamp yapan Trabzonspor’un hocası Abdullah Avcı ile sohbete koyulduk. Az sonra Şenol Hoca da geldi. O arada Tayfun Bayındır sordu: “İtalya maçında kaleyi ayakları daha iyi olan Mert Günok’a vermeniz doğru olmaz mıydı?” Uğurcan’ın topu havaya dikip İtalyanlara attığını (!) konuştuk. Hoca soruyu haklı buldu. Ancak Mert Günok’un kendi takımında oynamadığını, Uğurcan’ın da kenara alınmasının sarsıcı olabileceği için Trabzonspor kalecisi ile devam ettiğini söyledi.
Şenol Güneş’in istifasını isteyenlerden değilim. Aynı oyuncu grubuyla Dünya Kupası’na gidebileceklerini düşünüyorum. Aynı zamanda Milli Takım’ın bilime uzak durduğunu da sanıyorum. Genç araştırmacı arkadaşım Taner Karaman’ın söyledikleri çok önemli: ”Futbolumuzda data analizcisi yok. Video analizi yapılıyor. Yapay zeka ve veri madenciliği denen yeni kavramlar var. Bu kavramların futbolumuzda hayata geçmesi çok yararlı olabilir” diyor.
Şenol Güneş’e Emre Belözoğlu haberlerini de sordum. Bunlar dedikodu muydu, birilerinin tavsiyesi miydi? Açık konuştu: “İtalya’ya gitmeden önce de Emre ile çalışabileceğimi söyledim. Evet birkaç defa görüştük. Onunla çalışmak istiyorum. Ancak henüz kesin karar vermedik.”
Gerisini Tayfun Bayındır yorumluyor: “Karar bekleyen konu, Emre’nin görev tanımı ve unvanı ne olacak? Antrenör mü, yoksa sportif direktör mü?” İki görevin de farklı tartışmalara yol açabileceğini konuşuyoruz. Ama esastan yürürsek, Belözoğlu’nun Milli Takım içinde yer alması çok isabetli ve doğru olacak… Çünkü Milli Takım’da onca yıldıza rağmen bir “lider” yok, Emre Belözoğlu’na bu nedenle ihtiyaç var!”