Metin Türel’i anarak başlayalım... Sevgili ağabeyimiz topladığı yüzlerce kitabın çevirisi için 10 bin dolardan fazla para harcadı. Macaristan’da futbol akademisinde bilimsel oturumlara ve tartışmalara katıldı. Gündüz Tekin Onay, Tamer Güney, Fethi Demircan o kuşağın en kahraman hocalarıydı.
Fatih Terim’den vefa gördüler ama federasyonla profesyonelliğe uygun anlaşmalar yaptıkları halde, esastan söyledikleri, ısrar ettikleri, tekrarladıkları mesajlar fazla ilgi görmedi. Bunlara rahmetle andığımız Özkan Sümer’i de ekleyelim...
Lafını dinletemeyen bu kuşak emeğiyle, çabasıyla, heyecanıyla aramızdan ayrıldı.
Şimdi, onların yıllarca inandıramadığı şeyi Stefan Kuntz söylüyor. Bence de doğru söylüyor. Hırvatistan ile yaptığımız maçın sonunda ‘Kalite farkı... Hoca yok... Futbol akademi sistemi yok... Altyapı yok...’ dedi. Ayrıntılara girmedi, onları zaten hepimiz izledik.
Gözden kaçmasın... A Milli Takım ilk kez beş büyük ligde oynayan futbolcuların da içinde olduğu bir kadroyla oynadı. Bu çocuklar Türkiye’de ve Almanya’da iyi yetiştirilmiş, genç yaşta star statüsü kazanmış, usta oyuncular. Zeki, Merih, Hakan (Serie A), Çağlar (Premier Lig), Cengiz (Ligue 1), Enes (La Liga), Salih (Bundesliga), Orkun (Eredivisie)...
Sevsek de sevmesek de Kuntz, bize yapmamız gerekeni anlatıyor. Skor tabelasına bakıp ‘Tüh be, yenildik’ demek kolay. Kendi adıma tabelaya bakmadan milli takımın 3. bölgede iyi top kazandığını, ancak bunları kullanamadığını gördüm. Savunmadaki derinlik kayıplarına üzüldüm. Ama Ferdi’yi, Çağlar’ı, Zeki’yi, Cengiz’i, Hakan’ı ve Enes’i seyrederken keyif aldım. Bu milli takıma değer verip, saygı göstermeliyiz. Bu çocukların çoğalması için akademi şart. Ama lütfen ahbaplar, bizim çocuklar gibi standart dışı, kayırmacı ölçülerle bu işi sulandırmayalım. Bilime yaslanalım, devamı gelir...