Beşiktaş’ın dünkü maçı, niyetiyle, öyküsüyle, sıkıntısı, skoru ve coşkusuyla bir kenara dürüstçe yazılıp, ders olarak kayıt altına alınmalıdır.
Kendi üzerime düşeni yazayım o halde.
Beşiktaş, Abdullah Hoca’nın kazanma niyetine ve düşüncesine uygun bir oyun oynamadı dün. Evet, yüzde 66 topa sahip olanlar onlardı. Kornerlerde, pas ve şut sayılarında da Beşiktaş öndeydi. Ama ilk elde istatistiklere yansımayan durum, maçı sıkıntıya sokan top kayıplarıydı. Maçın en çalışkan adamı görünen Atiba ve görev ortağı Elneny inanılmaz top kayıplarıyla oynadılar. Diaby ve Ljajic de öyle. Kasımpaşalı oyuncular kolayca kaptıkları toplarla çok kolay atağa kalkıp bekledikleri golleri rahatça attılar.
Skordaki gelişmeden önce Hafez’in Atiba’ya kararlı bir kasıtla öyle bir girişi var ki anlatılamaz. Gaddarlık mı desek, hoyratlık mı? Anlayan beri gelsin. Arda Kardeşler doğrudan çıkardı kırmızı kartını. Maçın en tartışmasız, en doğru kararı.
Kasımpaşa maçın 6’da 1’i biterken 10 kişi kalmıştı. Beşiktaş gibi bir rakibe karşı 10 kişi kalmak, maçı yarı yarıya kaybetmek demektir. Ama hayır, 10 kişi kalınca kontralara daha hızlı çıkan, boş alanları çabuk dolduran fırsatı yaratan ve kullanan takım oldu Kasımpaşa. VAR kararıyla onaylanan Mustafa Pektemek golüyle öne geçtiler. Beşiktaş örnek bir sağbek / (Gökhan)-sol ön (Caner) asist ve golüyle geriden gelip dengeyi sağladı. Kasımpaşa bir kez daha öne geçti Koita’yla. O gol atıldığında Beşiktaş yarı alanında sanki sadece iki Kasımpaşalı vardı: Hajradinoviç ve Koita.
Beşiktaş’ın dünkü oyunda beklenmeyen top kayıplarından başka, bir hali de temposuzluktu. Yavaş, durgun ve etkisizdiler. Takımın en çabuk oyuncuları bile kendi normallerinin altında yavaş oynadılar.
Geriden gelip maç kazanmak, şampiyonluk hesaplarında önemli bir veridir. Beşiktaş dün bunu yaptı. Oyunun hakkını vermese de tabelanın hakkını verdi.
Üç adamı özellikle yazmak gerekiyor: Birincisi Gökhan Gönül. Olanca ustalığı, iyi niyeti ve örnek olacak reaksiyonu ile geri düşmeye tepki gösterip önce Caner’e, sonra da Umut Nayir’e yaptığı asistlerle genç kardeşlerine ve meslektaşlarına örnek oldu. İkinci olarak Caner’i de tepkisel oyunu ve golü nedeniyle kutlamalıyız. Tabelaya isyan eden bir oyun anlayışı sergiledi. Üçüncü adam: Elbette Umut Nayir! 29 dakikalık oyunuyla hem iki gol attı hem de tabelayı düzeltti. O artık sıradan bir yedek oyuncu değil. Formayı hak ederek isteyen ve efendi gibi bekleyen gerçek bir forvet. Onun da ayaklarına sağlık.
Abdullah Hoca’nın taktiğini eleştirebiliriz… Ama hamlelerine de saygı göstermeliyiz. Umut’u, Güven’i ve Lens’i peş peşe sahaya sürerek skoru düzeltip maçı çevirmeyi başardı. Lens’in asistini de unutmamak gerekir. Beşiktaş galibiyet serisini sürdürüyor. İyi oynamış, kötü oynamış önemli değil. Biliyorsunuz, futbolda kazanan daima haklıdır!