Antalyaspor (2-3) yenilgisinden sonra tribünlerin önüne mahcup bir telaşla geldiler. Partizan’la deplasmanda oynadıkları oyunun (1-1) rövanşında avantajlıydılar ama, yine de ne olur ne olmaz! Artık ne orta alanda, ne de savunmada hata yapma lüksleri vardı.
Havayı değiştirmeye kesin kararlı halleri vardı. Baksanıza Şenol Hoca bile pembe tişörtle çıkmıştı maça.
Havayı değiştiren adam Partizanlı Scekic oldu. 24. dakikada Necip Uysal’la birlikte havadan süzülen topu almak için kafa kafaya girdiler. Masum, oyunun doğal akışı içinde kasıtsız bir çatışmaydı bu. Scekic’in kafası yarıldı. (Aykut Hoca standartlarına göre de kanlı (!) bir olaydı. Partizanlı oyuncunun kafasındaki bant üç kez değiştirildi.) Necip Uysal’daki yaralanma ise kansız ama daha kötüydü. Elmacık kemiğinin üzerine darbe almış, acaip biçimde şişme ile görme duygusu kaybolmuştu.
Fazla dayanamadı Necip. Scekic’in darbesi sonucu 26. dakikada yerini Oğuzhan’a bıraktı. Kalbi kırık takım kaptanı oyuna girer girmez aklını, ayaklarını ve duygularını devreye soktu. 45+1’de Larin’le duvar yaparak öylesine yumuşak ve ustaca vurdu ki sağ ayağıyla, maçı bitirdi.
Herkes alkışlıyordu onu. Pazar günü aleyhinde bağıran ve yuhalayan bir grup taraftar dahil...
Oğuzhan Özyakup, alkışçılara dönüp efendice bir duruş sergiledi.
İki işaret parmağını kulaklarına sokarak Pazar’a gönderme yaptı:
“Duymamış olayım!”
“Ne dediniz, duymadım!”
Ya da “Ben kuru gürültüye gelmem beyler!”
Bundan daha soylu bir itiraz, daha şık bir protesto, daha verimli bir tavır olabilir miydi? Hayır. O yüzden onu kulübeden sahaya taşıyan çatışmanın aktörü Scekic’e teşekkür etmeliyiz.
Oğuzhan’a da tabii.
Maçın skor tabelası, gerçek Beşiktaş’tan esintiler taşıdı bize. Şenol Hoca bir tür 4-3-3’le başladı maça.
Genç kaleci Utku’nun daha fazla üzülmemesi için, Partizan’a gol ümidi de bırakmadan bastıra bastıra oynadılar. Gökhan, Caner, Medel, Tolgay, ille de Quaresma.. Alın işte oyunun golcüsüne bakın: Pepe... Yeniden Pepe!
Beşiktaş gruplara kaldı işte... Hem de tepe tepe!