Şimdi “Ruhsuzlar” diye yazsam, Beşiktaşlı futbolcular öfkelenir. Sosyal medya köpürür. Ama yine de “ruhsal” bir sorun var ortada. Bu takım, iki yıl üst üste şampiyon olanların takımı değil sanki. Gün geçtikçe geriliyor. Kopuyor, dağılıyor. Benim söyleyeceğim bu...
Peki “ruhsuzlar” söylemi nereden kaynaklanıyor?
Başkan Fikret Orman’dan... Hafta içinde Başkan’la konuşurken, aynen şunları söylemişti: “Çok pahalı bir takımız ama ruhumuzu kaybetmiş gibiyiz. Şimdi o ruhu arıyoruz.”
Peki takım o ruhu aradı mı? Hayır! Aramak için en küçük gayret bile göstermedi.
Dahası, futbolcuların kafasında geciken ücretler mi vardı, yoksa Noel heyecanı mı ? Bilemiyorum. Dünkü maçta Şenol Güneş’in kurduğu takımı da yadırgadım ben. Babel kulübede, Quaresma kulübede... Oğuzhan da öyle. Tamam anlıyorum... Sakatlıktan dönmüş olabilirler. Hoca belki de “hamle” için yanında oturttu adamları. Ama Llajiç’in sol kanatta işi ne?
Kasımpaşa bu ligin en iyi geçiş oynayan takımı. Mustafa Hoca ile birlikte sete de dönebiliyorlar. Son derece rahat bir ekip. Birbiriyle uyumlu, ne yapacağını bilen, oyundan keyif alan - sırf futbolu sevenler için - keyif de veren oyuncular var sahada. Buna bir de Beşiktaş’ın üst üste top kayıplarını ekleyelim, Kasımpaşa için saha cennet bahçesine döndü. Sadiku, Josue Sa, Koita, Trezeguet ve Diagne inanılmaz biçimde yardımlaşan, oyun kuran, birbirlerine boş alan açan hamleleriyle oyuna akıcılık kazandırdılar. Bu akıcı oyuna Atiba, Medel seyirci kaldılar. Dorukhan’ın daha 1. dakikadaki talihsiz sakatlığıyla oyuna katılan Babel, evet sol kanada hareket getirmiş, Llajiç de gerçek yerine - santrfora - dönmüştü ama, orta alan da oyundan düşmüştü. Güneş’in tehlikeli Kasımpaşa ataklarına karşı Medel’i savunamda kademeye sokması Kasımpaşa’nın oradan daha hızlı ve çabuk geçmesine neden oldu. Bu arada Beşiktaşlı futbolcularda - Karius dahil - inanılmaz zamanlama hatalarına tanık olduk. Ya bir adım, ya da bir saniye geç kalarak top kaybettiler, rakiplerine pozisyon verdiler. Karius’un ilk Sadiku golünde hatası vardı. Ama en az üç kurtarışına da tanık olduk.
İkinci yarıda Beşiktaş biraz ayılır, ayaklanır gibi oldu. Sıkça gol pozisyonlarına girdi. Attıkları gol çok şey anlatabilir: Lens’in ortaladığı topa Mustafa Pektemek kafayla dokundu, top ağlara giderken kale çizgisi üzerindeki Babel’in geriye kaçtığını gördük. Böylece ofsayttan kurtulmuş, golün geçerliliğini de sağlamış oldu. Aynı Babel’in 70’te tek başına yakaladığı topu direk dibinden auta atması da başlı başına talihsizlikti. Bir talihsizlik de genç Fatih Aksoy’un başına geldi. Sadiku’nun direkten dönen topunu kazanmak isterken Diagne’nin sırtına yüklenip koluyla dengesini bozan Fatih, penaltıya neden oldu. İlk yarının kralı 20. golünü attı böylece. Derken bir de Pavelka...
Dağılmış takım olarak tanımladığımız Beşiktaş, ikinci yarıdaki gayretleriyle genç Güven de dahil gol aradı ama, olmadı. Yüklendikçe açık düşüp, gol yediler. Mustafa Denizli’yi kutlarken, her iki takımın da emeğine saygı duyarak... İyi tatiller çocuklar!
Not: Beşiktaş’ın piyasa değeri 89.3 milyon Euro. Kasımpaşa ise 21.70 milyon Euro. Beşiktaş, çeyreğinden bile ucuz bir takıma kaybetti.