Her neyse… Bir gol atabildik sonunda. İrfan Can’ın ayağına sağlık. Böylece Avrupa Futbol Şampiyonaları tarihimizdeki ilk 1996 macerası gibi tek gol atamadan eve dönme talihsizliğinden kurtulmuş olduk…
Çok temiz kalpliyiz. Duygulardan arınıp aklımıza uğramadan kalbimize sığınıyoruz. O nedenle İsviçre karşısında elde edebileceğimiz bir galibiyetin, sonra da en iyi dört üçüncüden biri olma hayalinin “motivasyonu” ile olmayacak şeyler bekliyoruz.
Maçı değil hayallerimizi sergiliyoruz.
Milli Takım’ın dünkü açık farklı yenilgisi, tam da bu turnuvadaki halimize yakışan bir sonuç oldu.
Motivasyon yok, organizasyon yok… Uyum yok, tempo yok, direnç yok…
Futbol oynamak istemeyen bir halimiz var sanki.
Sıkılıyoruz. Çocuklar yılgınlıkla mücadele ediyorlar güya… İsviçre savunmadan oyun kurarak çıkıyor. En az 7- 8 kişili mücadele izliyoruz. Bizim Çocuklar rakipleriyle temas etmeden, en kabasından faul bile yapmadan bırakıyorlar rakiplerini… Hayır, onları suçlamıyorum. Sadece şaşırıyorum. Şampiyonaya katılma hakkını bileğiyle kazanan, Dünya Kupası elemelerinde bol gollü galibiyetlerle göğsümüzü kabartan, hepimizi şımartan çocuklar da bu çocuklar.
O kadar iyi oynayıp bu kadar kötü sonuçlar alan bir takıma dönüşmek nasıl bir şey? Akıl alacak gibi değil.
Hem çocuklarda, hem de hazırlık programında eksikler- eksilmeler, noksanlar ve yanlışlar vardı.
Darılmasın, Şenol Hocamız da o yanlışlıkların bir parçası oldu. En çok üzüldüğümüz de bu!
Yine de haksızlık yapmayalım, umutsuz olmayalım.
Dünya Kupası için de bu çocuklarla yürüyeceğiz, bu hocamızla ilerleyeceğiz.
Peki yeni yol kazaları olursa?
Ne yapacağız, sineye çekeceğiz.
Dünkü oyunu da sineye çekerek, hüzünle izledik. Hoca güya takımı değiştirmiş biraz… Solbek olmayan Mert Müldürü sol beke tayin etmiş. Neyse ki Rıdvan Yılmaz hiç değilse yedek. Ama sormak gerekir. İş o noktaya kadar varmışken, kerem edip Rıdvan’ı oynatamaz mıydın hocam?
Maalesef takıntıları var hocamızın. Vazgeçemiyor. Deneyemiyor. Dün oyuna başlayan orta alandaki çocukların hepsini değiştirdi. Havayı ve rüzgarı değiştiremedi.
İsviçre önce Seferoviç, sonra da Shaqiri’nin golleriyle ilk yarım saat dolmadan tabelayı güzelleştirdi (!).. Sonra biz ikinci yarıda İrfan Can’ın isyan ederek vurduğu topla tabelaya katıldık. Çok sürmedi. Shaqiri üçüncüyü attı. Tatsız başladı, Tatsız bitti.
Mert Müldür’ün oyununa ve çektiği şutlara saygı duydum. İrfan Can’ın golünü takdir ettim.
Avrupa Şampiyonası bizim için adil bir sonuçla bitti. Mucizesiz, gerçek bir başarısızlık öyküsüyle.
Şimdi ciddiyetle, sorumlulukla, bilimle, felsefeyle Euro 2020’nin raporunu hazırlama zamanı.
Haydi Şenol Hocam… Başla yazmaya!