Hukukla spor yeniden karşı karşıya... Ya da daha popüler bir tanımlama ile spor hukuku, yargılama hukukuna karşı yine kaybetti!
Hayır, bunlar benim düşüncelerim değil. İlk bakışta, ilk duyumda önü arkası, aslı astarı düşünülmeden dile getirilen yorumlar.
Anayasa Mahkemesi, 2 Mart 2018’de bir menajerin açtığı davayla ilgili olarak yapılan başvuruda TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu kararlarının yargı yoluna kapalı olmasını anayasaya aykırı buldu.
Kulüplerle futbolcu, menajer, antrenör ve diğer sözleşmeli personelin anlaşamadığı, uyuşamadığı durumlarda, bildiğiniz gibi, UÇK son kararları veriyordu. Anayasa Mahkemesi, bu durumun yasa ile belirlenmediğini dikkate alarak, UÇK’nın kuruluşunu Ana Statü, talimatname, yönetmelik ya da TFF Yönetim Kurulu kararına dayandırıp bir belirsizlik ortamı oluşturulamayacağına karar verdi. Kararın en önemli gerekçelerinden biri de kişiler açısından öngörülebilir bir durumun bulunmamasıydı. Görev ve yetkileri her an değiştirilebilir bir kurulun taraflara güven veremeyeceği görülmüştü.
Uyuşmazlık Çözüm Kurulu, neresinden bakarsanız bakın, Türk Futbolu’nun en önemli organlarından biri. Özellikle kulüp - futbolcu anlaşmazlıklarında, alacağa dayalı ihlallerde UÇK devreye girerek mağdur tarafın haklarını koruyor. Bu hakların zaman kaybetmeksizin -acilen- yerine getirilmesini sağlıyor. Bu işin pratiği, UÇK kararlarında borçlu kulübün, futbolcu ya da sözleşmeli diğer personele yapacağı ödemenin hemen TFF bünyesindeki alacaklardan kesilmesi.
TFF Ana Statüsü, Uyuşmazlık Çözüm Kurulu kararlarının tıpkı disiplin kararları gibi yargı yolu kapalı olarak uygulanmasını öngörüyor. Buna karşılık özellikle kulüp yöneticileri, borçlarıyla ilgili kararlarda yargı yoluna gidilmesini taktik bir çare olarak görüyorlar. 5-6 yıl süren davalarla, borçlarının ertelenmesini (!) tercih ediyorlar.
Anayasa Mahkemesi’nin kararında iki önemli nokta var: Birincisi, 5894 sayılı (TFF Kuruluşu) yasanın 5/2 maddesini değiştirin. UÇK’ya verilen yetkiyi ana statüye değil, yasaya dayandırın. İkincisi, kurullların kararlarını yargıya kapatmayın!
TFF İşveren Sendikası değil!
UÇK’nın varlığı, yetkileri ve statüsü çok önemli... Bu kurul bünyeden çıkar, ya da işlevsizleştirilirse açıkça söylemeliyim ki TFF, tek taraflı bir işveren sendikasına dönüşür. Çalışanların zaten zayıf olan temsili, hukuken de yara alır.
Özellikle futbolcular kendilerini dışlanmış hissedebilirler. Dikkat!
BAK bakarsa çözülür!
UÇK konusunda bir yasa değişikliği ya da yürürlükteki yasaya yeni bir madde eklenmesi doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ilgilendiren bir durum. Neyse ki tedirginlik yaratan konunun çözümü için duyarlı bir Spor Bakanı işbaşında. Osman Aşkın Bak’ın gerekli yasal düzenlemeyi uzmanlarıyla acilen hazırlayıp TBMM gündemine taşıması, sorunları çözmeye yeter. Bu arada TFF Başkanvekili Hüsnü Güreli’nin de konuyla ilgilendiğini ve özel çalışmalar yaptığını öğrendim. Bunlar iyi haberler.
“Her türlü dosya kırılır!”
Fısıltıyla öğrendiğime göre, kulüplerle futbolcuların alacak davası uzayınca bazı kişiler, avukatlar adına “dosya kırma” formülünü uyguluyormuş. Örneğin, futbolcunun 300 bin TL alacağı var, 5 yıl beklemeye de tahammülü yok. Aracılar giriyormuş devreye: “Bizim avukat bey sabırlıdır. Bu davayı kazanır. Ama sen beklemek istemiyorsan, bunu bize devret. Sana da 150 bin TL verelim!”
TBB eski başkan vekili ve İstanbul Barosu Disiplin Kurulu üyeliği yapmış dostum Avukat Başar Yaltı’ya sordum dosya kırmayı... “Bu iş öncelikle avukatlık meslek kurallarına tümüyle aykırıdır. Asla kabul edilebilir bir yönü yoktur, etik değildir. Dosya kırmak disiplin suçudur” dedi.
Anlaşılan o ki, ayaktopu futbol, hayatı ayak oyunlarıyla da etkiliyor.
Quaresma’ya 5 maç
PFDK’nın Caner Erkin’e verdiği 6 maçlık cezadan aylar sonra Quaresma da Fenerbahçe maçındaki eylem ve davranışları nedeniyle 5 maç ceza aldı. Bu cezalara hiç itirazım yok. Ancak Beşiktaşlı dostların, “Kurallar sadece bize karşı işletiliyor” deyişini de önemsiyorum. Haksız değilller. Hakemlerin verdiği kararlar kadar vermedikleri kararlar da var. Eh artık, anlayan anlar!
TAÇ HIRSIZLIĞI
Aykut Kocaman: “Hayatımda ilk defa Beşiktaş’ın stadında taçın çalındığını gördüm. Hakem hiçbir şey yapamadı.”
Şenol Güneş: “Taç mı çalınmış. Kimin tacıymış... Emekle aldığımız iki taç var. Hangisini istiyorsunuz?”
Evet, bazen öfkeli adamlar da eğlendirebilir!.