Futbolda her maçın vazgeçilmez unsuru olan taktik, bu defa stratejinin gerisinde kaldı. Yani, hedef Avrupa Şampiyonası’na katılmak, gidilen yolda olabildiğince o hedefe uygun pozisyonu korumaktı. Şenol Güneş’in, futbolcuların ve ülkenin amaçları stratejiydi: 2020’ye katılmak... Elbette yenmek için, beraberlik için, özetle puan için taktik gerekiyordu ama bizimkiler dün bireysel katkılarıyla, olabildiğince disiplinli oyunlarıyla hem oyunu tutmayı hem de stratejiyi korumayı amaçladılar.
Strateji yoksa, taktik olmuş ne fayda!
İzlanda’nın maça getirdikleri zaten baştan belliydi. Yüksek hava topları, fizik mücadele, bolca duran top, vs, vs... Onların oyununda normalin dışına çıkan tek şey maçın önemli bölümünde kalemize isabetli şut atamamalarıydı. Biz isabetli şutlar çıkardık: Burak Yılmaz, Ozan Tufan ve Hakan Çalhanoğlu... Ancak bu şutların tüm isabeti kalecinin elleriydi. Kalabalık oyunda alan ve zaman yetersizliğinden vuruş şiddeti ve köşeler fazla hesaplanmadığı için İzlanda kalecisi armutları topladı.
Bizim çocukların kuzeyin buzul kültürüne karşı Akdeniz duygusallığı ve sıcak kanıyla maça son yarım saatte hem ruhlarını hem de yaratıcılıklarını koyduğunu gördük. Çok pozisyon aradık, hücumda çok kontralar yakaladık ama itiraf edelim İzlanda bizden çok daha çabuk ve fizik olarak güçlüydü. Bu nedenle topa sahip olma yüzdesinde son yarım saatte oyunu sahiplenmede yarattığımız farkındalık gol üretmeye yetmedi. Burak Yılmaz dahil, Mert Günok ve savunmamızın yüzde yüz golle sonuçlanabilecek bir pozisyonda topa topyekün bir müdahaleyle çıkarıp savurması bizim hem disiplinimiz hem de şansımızdı.
Eğri oturup doğru konuşalım... Kimi yeterli, kimi yetersiz... Kimi formda, kimi formsuz... Ama hepsi de aşkla, şevkle mücadele eden kahraman çocuklardı. O nedenle Umut Meraş’ı da Mert’i de, Çağlar’ı da, Merih’i, Zeki’yi ve Okay’ı takdir ettik. Ozan Tufan’ı, Mahmut’u, Hakan’ı ve Cengiz’i zaman zaman aferinle zaman zaman da yapma be çocuk sesleriyle izledik. Ama hepsi mücadele ettiler. Onların en kralı Burak Yılmaz’dı... Hem savunmada hem kontralarda kaptan olarak da, golcü ve futbolcu olarak da örnek bir mücadele sergiledi.
Şenol hocam sarı, yardımcısı Bayram kırmızı kart gördüler. Çok ayıp... Daha kontrollü olabilirdik. Heyecanlarına saygı duyuyoruz ama olmamalıydı.
Bazen tabelada 0-0’dan başta bir şey göremezsiniz... Ama dudak bükülen bu sonuç bazen de zafer anlamına gelir. Dün İzlanda’yı golsüz yenerek hep birlikte zafere imza attılar. Bize de öpücükten mühür koymak kaldı. İzlanda haddini bilerek iki adım geride dururken biz Andorra’da güzel bir kapanışa gidiyoruz. Ve 2020’nin hedef hesaplarını yapıyoruz.
Bazen böyle yaşamak güzel şey be kardeşim!