Her birine alkış, hepsine saygı… Pandemi döneminde 42 haftalık maratonu sıkıştırılmış haftalarla tamamlayıp yorgun düşenlere, emek terleriyle formasını ıslatanlara bravo! Uzatmalı ve kalabalık ligi son haftaya kadar taşıyıp bin türlü hesapla dakikaları, saniyeleri geriye doğru saya saya ülkeye büyük heyecan yaşatan “Üçüne de” selam olsun… En büyük selam da Beşiktaş’a… Çünkü onlar parasızlığı, kadrosuzluğu, imkansızlığı yendiler. Özveriyle, dayanışmayla, çalışarak, koşarak, sevdikleri oyunla coşarak, futbolu seven herkeste saygı uyandırarak ipi göğüslediler. Dilleri bir karış sarkana kadar oynadılar, sahip oldukları şansı ve kaliteyi korudular, güzel oyunu kahramanca savundular.
Beşiktaş şampiyon!
İşte koca sezonun iki sözcükle kısacık özeti. Çok uzun yollardan, aylardan, haftalardan, saatlerden ve saniyelerden sonra, evet Beşiktaş şampiyon!
Hangisi final acaba?
Gürsel Aksel Stadı’nda peş peşe iki maçı var Beşiktaş’ın. İki final üst üste… Birincisi dün oynandı. Şimdi soralım: 90+5 dakikalık sportmence ve mertçe oynanan her türlü duygunun ve üç golün birbirine karıştığı şu maç mı daha final, yoksa üç gün aradan sonra oynanacak Türkiye Kupası finali mi? Yanıt sizin…Ama dünkü maçın hakkını da teslim edin.
Sergen Yalçın’ın “mor” tişörtle maça geldiğini görünce uğur deneyen arkadaşlar oldu. Kimisi de fobi yapıp korktu. Maç başlayınca, dedik ya tüm duygular birbirine karıştı.
Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi ve yönetici arkadaşlarını, Sergen Yalçın ve antrenör yardımcılarını, takım doktorlarını, masörleri, malzemecileri hep birlikte şeref kürsüsüne çıkarıp alkışlayalım. Özveriyle mücadele eden futbolculara, Atiba’dan genç Ersin’e kadar Beşiktaş formasını doruklara taşıyan tüm takıma da saygıyla selam duralım. Zafer de onların, gözyaşı, gurur, acı, ıstırap, keyif, eğlence ve neşe de onların. Hepsini hakkıyla hak ederek yaşadılar, yaşattılar. Çok yaşasınlar!
Sahi maçı yorumlayacaktık, değil mi?
Çekişmeli oynandı… Peki çok mu güzeldi? Eh, işte idare eder. Bu maçın güzel yanı, Beşiktaş için tabelasıydı.
Ersin ve savunma çok zor haller yaşadı. Ghezzal’ın kornerinden Welinton’un ara pasında topla buluşan Vida kafayla çiçek gibi bir gol attı. On dört dakika sonra Göztepe’nin direkten dönen şutunda son vuran Alpaslan beraberliğe getirdi oyunu…Aynı Alpaslan, 69’da bir de penaltı yaptı Larin’e… Ghezzal attı, Beşiktaş öne geçti ama… Maçı bitirene kadar da bittiler yani. Futbolcuların hemen hiç biri sezon ortalaması kadar oynayamıyordu… Göztepe de oyunun hakkını verdi. Dayandı, direnebildiği kadar direndi. Rosier, Ghezzal, Atiba, Larin, NKoudou, Gökhan Töre acaip pas hataları yaptılar, top kayıplarıyla etkisiz kaldılar. İstedikleri oyunu bir türlü oynayamadılar. Stres ya da fizik kapasitenin dibe vurması… Belki ikisi birden adeta ayağını bağladı Beşiktaşlı oyuncuların. Ama inat ettiler, dayandılar ve bitirdiler.
Arada 40 milyon Euroluk büyük ödülü de kasaya indirdiler.
Başka ne denir? Aferin, helal olsun!