Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, pazar akşamı beklenen bir operasyonu gerçekleştirdi.
Ankaragücü karşısında uğradıkları 3-1’lik yenilgiden hemen sonra soyunma odasına girip Phillip Cocu’nun görevden alındığını “vicahi” olarak (yüz yüze) kendisine bildirdi.
Doğrusu, 15 maçta 3 galibiyet, 5 beraberlik, 7 yenilgiyle olacağı da buydu! Yine de Cocu’ya karşı daha ince bir davranışla en azından internet açıklamasında “teşekkür” edilebilir, takım otobüsüyle stattan ayrılıp futbolcularla vedalaşması sağlanabilirdi. Bu operasyonun geleceğe dönük olumsuz etkileri de olabilir. Örneğin, görev teklif edilen yabancılar, başarısızlık hallerinde, maçtan 10 dakika sonra -sert biçimde- kapının önüne konacaklarını bilmelidir.
Fenerbahçe’nin yaşadığı dramatik tablo, Cocu operasyonuyla düzelecek gibi değildir. Başkan Ali Koç’un projesi, maalesef başarısız bir sonuç vermiştir.
Bu köşede yazalı 1 ay oluyor. 3 Ekim Çarşamba günü yayınlanan Tribün’deki başlık şuydu: “Çarkçıbaşı’nı bırak, kaptana bak!” Bugün de aynen, operasyona rağmen işlerin düzelmeyeceğini, projenin değişmesi gerektiğini düşünüyorum.
Fenerbahçe yönetimi, “Çarkçıbaşı” Cocu’nun yardımcıları “ikinci ve üçüncü mühendisler” Erwin Koeman ve Chris Van der Weerden’le çalışmaya devam ediyor. Belki de cuma akşamı oynanacak Galatasaray derbisinin telaşıyla bu kararı aldılar. Ama yararı yok. Alt yapıda her şeyi ile Fenerbahçe’yi emanetine alacak Şenol Çorlu bu işi pekala üstlenebilir.
Daha da önemli olan Kaptan’ın değişmesidir. Damien Comolli’nin sanki pek başarılıymış gibi Cocu’nun kovulma kararından sonra yeni bir hoca bulup “projeyi” sürdürmesini beklemek hiç de doğru olmaz. Başarısızlığın yanı sıra yönetimi başka sıkıntılara da sokar.
Cocu operasyonu, projenin yenilenmesini gerektiriyor.Anlaşılan o ki Başkan ve arkadaşları Leonardo Jardim, Laurent Blanc ve birkaç yabancıyı tartışıyorlar. Başkan Ali Koç’un Aykut Kocaman ile çalışması artık olanaksız. Ersun Yanal opsiyonunda da kendi kendini bağlayarak kapıyı kapamıştır.
Oysa Fenerbahçe’de yapılacak ilk iş Damien Comolli ve “Çarkçıları” uğurlayıp, bütünüyle yerli bir kadro kurarak yeni bir projeyi hayata geçirmektir. Yaşanan son olaylar, Türkiye’de “Futbol Direktörü” ya da “Sportif Direktör”, adı ne olursa olsun... Teknik Direktör’ün üstünde bir görev tanımlamasının geçersizliğini bir kez daha ortaya koymuştur.
Taraftarın sevip destek vereceği, aklını ve kalbini ortaya koyan, kariyerini de riske sokacak yerli bir hocaya ihtiyacı var Fenerbahçe’nin... Ersun Yanal, Yılmaz Vural, Tayfun Korkut, -medeni cesaretle- Abdullah Avcı... Her kimse. Ama mutlaka yerli! Başkan Ali Koç, milyonların en değerli varlığı Fenerbahçe gemisinin patronudur. O geminin kayalara bindirmemesi, yerli bir kaptanla rotayı yenilemesi gerek.
Yerli olmazsa eğer, Fenerbahçe çok daha “yersiz” durumlara düşebilir. Kimsenin el ovuşturup mutlu olamayacağı durumlar, yani!
Kara mizah
İletişimci dostum Fenerbahçeli Adil Yıldız, “Beşiktaşlı kardeşlerimize en halisane duygularla teşekkür ederiz” diyor, “Rizespor’a puan kaptırsalardı, 15. sıradan 16. sıraya inecek, düşme hattına girecektik!” Güler misin, ağlar mısın?
Sinop’un İstanbul deplasmanı
İki Sinopspor var. Birincisi İstanbulluların kurduğu Sinopspor. Süper Amatör Lig’de mücadele ediyor. İkincisi Sinop ilinin takımı Sinopspor. Bölgesel Amatör Lig’de yer alıyorlar. Gönül, o cennet şehrin 3.Lig’de temsil edilmesini istiyor ama, olmuyor. Biz oraya gidemediğimize göre Sinop, İstanbul’a, deplasmana gelmiş. Sinop Valiliği’nin Sinop Tanıtım Günleri 4 Kasım’a kadar açık. Yenikapı’da ziyaretinizi bekliyor. Sinopspor olmasa da o eşsiz Sinop mantısı sizi bekliyor.
Yorulduk, 9 doğurduk
Budapeşte’deki Dünya Serbest Güreş Şampiyonası, bizim için buruk sonuçlarla kapandı. 1 altın, 4 gümüş, dört bronz. Buruk, diyorum, çünkü daha fazla madalya almamız gerekirdi. Taha Akgül ve Rıza Kayaalp erken elendiler. Yine de elimiz boş dönmedik. Metehan Başar altın, Emrah Kuş, Yasemin Adar,Elif Jale Yeşilırmak, Fatih Erdin gümüş; Ramazan Öztürk, Rahman Bilici, Buse Tosun, Süleyman Atlı bronz madalya kazandılar. Serbest, greko- romen ve kadınlarda kürsüler boş kalmadı. Güreş Federasyonu Başkanı Musa Aydın, Tokyo Olimpiyatları’nda bize daha fazlası için söz verdi. Ona inanıyoruz... Bekliyoruz.
Bu kitap 100 yaşında
Yaşar Erkan’dan Ahmet Kireççi’ye, Mithat Bayrak’tan, Kazım Ayvaz’a... Ali Yücel’den Hakkı Başar’a... 100 yıllık bir güreş yuvasının şampiyonları onlar. Daha niceleri var. 1919’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Samsun’da karaya çıkıp Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken İstanbul’da bir grup insan mindere çıkıp milletçe ayağa kalkmanın idmanını yapıyordu. Onlar İstanbul Güreş İhtisas Kulübü’nün yöneticileriydi. O kulüp şimdi 100 yaşında. İGİK’i minnet ve sevgiyle alkışlıyor, kutluyoruz. 100. Yıl anısına Hamit Turhan harika bir kitap yazdı. Ata Karataş, Mehmet Kılıç, Bedrettin Lügal, Mehmet Tantan editörlüğü üstlendiler. Tarihin loş koridorlarına ışık tuttular. Bu kitap aynı zamanda bir belgesel... Onur dolu bir tarihin kitabı. İGİK Vakfı Başkanı Sadettin Tantan’la Kulüp Başkanı Süleyman Karabel’i, kitabı hazırlayan meslektaşlarımızı içtenlikle kutluyoruz.