Oğuz Çetin TFF Futbol Gelişim Direktörü oldu. Yardımcısı Rüştü Reçber…
TFF Futbol Gelişim Direktörü olarak çalışan Tolunay Kafkas da U21 ve Genç Milli Takımlar teknik direktörlüğüne getirildi.
Futbolda son zamanlarda alınan kararlara çok şaşırıyorum doğrusu…
Küme düşmenin kaldırılması, MHK Başkanı Zekeriya Alp’in istifası filan derken bu “gelişim” konusu da beni şaşırtan gelişmelerden biri olarak kayıtlara geçti.
Şaşkınlığım, böyle bir dönemde gerçekten özveride bulunarak TFF Başkanlığı gibi zor bir görevi üstlenen Sevgili Başkan Nihat Özdemir’in bildiğim, tanıdığım sportif dünya görüşüyle yönetim kurulundan çıkan kararların birbirine uymaması.
Anlaşılan o ki Özdemir’in görüşleri ile TFF yönetim kurulundaki görüşler zaman zaman taban tabana zıtlaşabiliyor.
O nedenle düne kadar Futbol Gelişim Direktörlüğü’nde sessiz sedasız iyi niyet ve gayretle çalışan Tolunay Kafkas’ın teknik direktörlüğe dönmesini, Oğuz Çetin’in de boşalan göreve atanmasını garip bir karar olarak yorumluyorum.
Futbolda danışman ve referans adam kimliğiyle bilinen Rıdvan Dilmen, yıllar önce Guus Hiddink göreve geldiğinde bir gece yarısı beni telefonla arayıp, “Abi, Hiddink Milli Takım’da bana yardımcılık önerdi. Benim durumumu biliyorsun, kabul etmedim. O zaman eski oyuncularından, tanıdığı bir hocayı sordu. Oğuz Çetin’i söyledim. Durumu bilmeni istedim, desteklersen sevinirim” dedi. Kişisel olarak kimseye özel bir tavrım olmadığını anlattım.
Oğuz Çetin hakkında yine de aynı pozisyondayım. Onunla şahsen alıp veremediğim bir şey yok. Bugüne kadar tartışmamız bile olmadı.
Kimse kusura bakmasın ama yine de Oğuz Çetin’in “gelişim direktörlüğü”ne atanmasını yadırgıyorum. Bu konuda Rıdvan Dilmen’in “tavsiye”sinin de etkili olduğunu söyleyenler, işi farklı boyutlara ve kararlara götürenler var. Bunları tartışmak anlamsız.
Alınan karar var ortada… O gerçeğe bakalım.
Oğuz Çetin, bu ülkenin en iyi futbolcularından biriydi. Ne var ki becerileriyle büyük işler yapan, yankı uyandıran Fenerbahçe ve Milli Takım Kaptanı, oldukça sessizdi. O kadar ki futbolu bırakana kadar ses tonunun ne olduğunu bile öğrenemedik.
O sessiz tavır, sonradan “sessiz ve derinden” etkinliğe dönüştü. Oğuz Çetin, Milli Takım’da Fatih Terim’in, Guus Hiddink’in yardımcılıklarını yaptı. Yardımcı antrenörlerle birlikte bazı tutum ve tavırlar sergiledi. Fenerbahçe’de Mustafa Denizli ve Werner Lorant’ın yardımcısıydı. Daha sonra kısa bir süre teknik direktör oldu. Gaziantepspor, Boluspor, Diyarbakırspor ve Gençlerbirliği’nde görev aldı. Bu alanda futbolculuğuna eş bir kariyer sergileyemedi. Futbol yorumculuğu yaptığı dönemde de duygusal değerlendirmelerden uzak kalamadığını gördük.
Her neyse… Oğuz Çetin, yıllardır şu ya da bu görev tanımıyla TFF çatısı altında bulunuyor. Bugüne kadar elle tutulur, gözle görülür, dikkat çekici bir raporlama yaptığını, kurs ve seminerlerde çarpıcı saptamaları ve önerileri bulunduğunu, mühendislik eğitimi almış bir sporcu olarak bilimsel futbol araştırmalarına katıldığını da duymadık..
Türk futboluyla ilgili “gelişim önerileri” projesi, planı, taslağı nedir? Bize sunacağı bir program var mı? Bilmiyoruz.
Haydi hocam, göster kendini!. Bekliyoruz.
En “tatlı” başkan
Futbol hakemliğinin en tatsız döneminde Serdar Tatlı’nın MHK başkanlığına getirilmesi ilginç. Tatlı, hizipçiliği ve klikçiliği olmayan, gönlü geniş, yedi cihanla barışık bir dostumuzdur. Metin Tokat ve Erol Ersoy gibi FİFA kokartlı iki hakemle, hakemlik geçmişi temiz ve başarılı üyelerden oluşan Kurul’un da başarılı olmasını bekliyoruz.
Ortada önemli sorular var: Acaba, müstafi başkan Zekeriya Alp’in Süper Lig hakem sayısı, yeni VAR hakemleri, klasman değişiklikleri çöpe mi atılacak, yoksa aynen kabul mü görecek? Gözlemciler, her maçtan sonra standart soruları yanıtlayarak rapor veriyorlar. Bu raporlar, MHK Başkanı ve yardımcıları tarafından okunup nota dönüştürülüyor. Ama gözlemci hakeme verdiği notu bilmiyor. Bu komedi sürecek mi? İsimleri alerji yaratan, genellikle sahada ve VAR odasında birlikte/değişerek görev alan hakemler hakkında nasıl bir uygulama yapılacak? MHK Başkanı Tatlı, TFF Başkanı ve bir kulüp başkanıyla buluşup özel olarak görüşecek mi? Böyle bir davet alsa tavrı ne olacak? Kurul’un Uilenberg’le ilgili tutumu ne olacak? Merak ediyoruz.
“Futbolu futbolcular yönetsin”
Bayern Münih 291 bin üyeyle dünyanın en büyük spor kulübü… Kulübün bir başkanı var. Bir de şirket yapısının başında yönetim kurulundaki uzmanlardan seçilen bir CEO bulunuyor. İki üst yönetici işbirliği ile çalışıyorlar. Özel sözleşmelerle belli süreler için göreve getiriliyorlar. Karl Heinz Rummennigge, Uli Höness başkanlık yapan futbolcular. Halen yönetim kurulunda bulunan eski efsane kaleci Oliver Kahn, önümüzdeki dönemde başkanlık koltuğuna oturacak.
Oliver Kahn, yüksek öğrenim görmüş, yüksek lisans sahibi bir yönetici…
Bizde de futbolcuların futbolu yönetmesini engelleyen koşullar yok. Ancak eğitim ve uzmanlık alanında kendilerini geliştirmiyorlar. Sporcu ve antrenör kimliklerini yeterli görüp her kademede futbolu yönetmek istiyorlar. Olmuyor.
Bayern’in takdir edilmesi gereken bir başka yönü de ayrımcılık sorunlarının önlenemediği ülkede, dünyanın dört bucağından gelen sporculara, spor adamlarına kucak açması. Boşnak Hasan Salihamidziç sportif direktör. Alt yapılarda her kültürden, her inançtan çocuklar futbol öğreniyor.
Beşiktaş tartısı
Bu yazıyı PAOK maçı oynanmadan önce yazıyorum.
Beşiktaş’ın Şampiyonlar Ligi ikinci ön eleme grubu maçında aldığı sonuç ne olursa olsun, şunlar unutulmamalı: Beşiktaş pandemi arasından sonra oynanan Süper Lig’in “üçüncü” devresinde hedef aldığı sonucu, üçüncülüğü, yakalamıştır. Bu başarı takdire değer.
Takım değerini otuz beş milyon Euro’ya indirme çabaları ise henüz olumlu sonuç vermemiştir. Vida, Ljajiç gibi pahalı oyuncular elde kalmıştır. Yine de N’Skala’nın, Mensah’ın alınması, Oğuzhan’ın kiradan dönmesi olumlu sayılabilir. Ancak Burak Yılmaz gibi bir golcünün alternatifi olacak oyuncu alınamamıştır. Transfer süreci devam ederken, hazırlık maçı bile oynayamadan PAOK’la karşılaşmak talihsizliktir.
O nedenle, dünkü maçın sonucu ne olursa olsun, Sergen Yalçın’ı da takımı da eleştirmek doğru olmaz.