Temposuz, heyecansız ve kötü bir başlangıç yaptılar. Her iki takım için de beklemediğimiz bir şeydi bu.
Beşiktaş, Linz’e avantajlı gelmişti ama vitesi boşa almış, rehavetle maça başlamıştı. Avrupa kupalarında hiç de geçerliliği olmayan bir anlayıştı bu. Tek gole sığınıp koca maçı taşımak sadece kumar oynamaktı.
Dilim varmıyor ama, gecenin kaybeden kumarbazı da Şenol Güneş oldu.
Gökhan Gönül’ü kulübede tutuyorsun. Adriano mecburiyetten sağ bek... Necip Uysal’ı ve Vida’yı da kulübede oturtuyorsun, sadece antrenman gözlemiyle Roco’yu Pepe’ye ortak ediyorsun. Bu kadar terslik, böylesine anlaşılmaz bir durumu Şenol hocaya hiç yakıştıramadık. Linz’in attığı gollerin ikisi de top kaptırma ve savunma gülünçlüklerinin sonucu. Adamlar, niyetleri yok sandığımızda meğer bizi uyutuyorlarmış.
Şenol hoca ikinci yarıya Quaresma ile başladı. Doğrusu etkisiz, sıkça top kaptıran oyuna karşı bu iyi bir değişiklikti. Sonrasında Gökhan Gönül ve Negredo’yu (Dakika 72) oyuna almakta geç kalındı. Gökhan’ın yerini almasından sonra zoraki sağ bek Adriano orta alanda görev yapmaya çalıştı ama forvet arkası oynayan Babel takımı adeta bir kişi eksik bırakıyordu.
Dünkü maçtan hayat dersleri de çıkarılabilir. Şenol hoca tarafından kabul görmeyen, kendine kulüp bul diye kapıya konulan Negredo, 5 santrfordan ikinci tercih olarak kulübede oturtulmuş sonra da sahaya sürülmüştü.
İspanyol golcü karakterini, iyi niyetini, gayretini hiç esirgemeden profesyonelce oynamaya çalıştı. Lens, Quaresma, Babel, Medel diye yırtına duralım o kalabalığın içinde topa dokunma becerisini gösterdi, Beşiktaş’ı ipten aldı.
Belki de son maçını oynadı Negredo. Gidecek mi, kalacak mı belli değil! Belli olan şu ki elde kalanlar daha çok çalışmak ve play-off’ta daha disiplinli, önemli oynamak zorunda.
Şenol hoca dahil!