Sadece yenilmiyorlar. Sadece maç kaybetmiyorlar.
Her takım, her zaman yenilebilir. Futbolda şaşılacak şey değil. Ama kötü oynayarak, saçmalayarak, dağılarak, eriyerek tükeniyorlar. Dün geceki maç bu nedenle trajik bir gösteri oldu. Yazık oldu.
Beşiktaş’ta sadece fizik değil, kimya da bozulmaya başlamış. Genk karşısında öyle bir ilk yarı oynadılar ki üzülmemek elde değil. Topa sahip olamadılar (44/56)... Göbekten ya da kanatlardan etkili bir atak düzenleyemediler. Abuk sabuk iki şutla güya gol aradılar, olmadı.
Gökhan Gönül ile Quaresma’nın gayretleri dışında Beşiktaş’ın kendi sahasında oyuna bir türlü ortak olamaması tuhaf, anlaşılmaz ve dramatik bir çözülme idi. Ne Oğuzhan, ne Tolgay, ne de Medel... Orta alan yol geçen hanı gibiydi. Güya oyunu kuracak, belirleyecek, kontrol edeceklerdi. Yapamadılar.
Yine de haksızlık etmeyelim... Şenol Güneş, Bebel’siz, Pepe’siz zorunlu bir on birle oynamak zorunda kaldı. İki adamın yokluğu Beşiktaş’ın kimyasını bozmaya yetti. Üstüne bir de Tolgay’ın sakatlanarak oyundan çıkması (Dk. 27) eklenince Beşiktaş açısından durum daha da zorlaştı. Güneş, Tolgay’ın yerine Roco’yu aldı. Savunma göbeğinde Vida ile birlikte görev yapan Necip Uysal orta alana geçti. Vida - Roco ikilisi de sıkıntıyı sürdürdü.
Beşiktaş’ın yediği gol içler acısı bir kalitesizlik örneği... Oğuzhan, Quaresma, Lens, Larin, Tolgay ve Medel kısa ve akıllı paslarla Genk’e karşı gol ararken topu Maehle’ye kaptırdılar. O da sağ tarafta boşlukta bekleyen Samatta’ya isabetli bir uzun pas attı. Necip Samatta’yı karşılamakta geç kalmıştı. Karius’un da yapacak bir şeyi yoktu.
Güneş, artık dayanılmaz bir süreklilik arz eden santrfor meselesini bu defa Larin’le halletmeyi düşünmüştü. Genç ve hareketli Larin, topla buluşuyor ama bir türlü dönemiyordu. Buluştuğu toplardan bir bölümünü kaleci Karius’a göndermesi şaşkınlık yarattı. Güneş bu şaşkınlığı Love’la bitirmeye çalıştı. Evet, Love’la iki gol buldular ama, Genk’in attığı üçüncüye (Ndongala) ve dördüncüye (Maehle) engel olamadılar. Tam anlamıyla bir teslimiyet ve acizlik tablosu!
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Bu kötü oyunla, skandal yenilgilerle gruptan çıkmak mümkün mü? Hayır. Genk’in yaş ortalaması 23.8... Beşiktaş’ın 27.8... Arada dört yaş var. Takımın fizik gücü 90 dakikaya yetmiyor. Peki Gökhan Gönül’den de mi ilham almıyorlar?.
Bir de reaksiyon kavramı var. Yediği gole yanıt verme, maça yeniden sarılma, tempoyu artırma... Her türlü kartı göze alarak sportif anlamda çatışmaya tutuşma... Beşiktaş bunları yapar gibi göründü ama, kazandıkları topları çok kolay kaybettiler.
Kaybettikleri sadece top olsa, üzülür geçersiniz. Beşiktaş dün taraftarının güvenini de kaybetti. Hedef duygusu gitti. Galiba aşk bitti.