Ünal Aysal, Mustafa Cengiz, Burak Elmas… Galatasaray’da önceki dönem başkanları ile bugünkünün yaşadığı zorluklar aynı: Fatih Terim’le çalışmak!
O kadar zorluk ve sorun barındırıyor ki bu ilişkiler, eninde-sonunda ayrılık, iplerin kopması kaçınılmaz hale geliyor. Korkarım, karşılıklı görüşme ve yazılı açıklamalara rağmen sular pek durulmayacak.
Sorunların temelinde büyük çatışma var: Fatih Terim başkanlara ve yöneticilere; başkan ve yöneticiler de Fatih Terim’e tahammül etmekte zorlanıyorlar.
Birbirlerine ağır geliyorlar, taşıyamıyorlar.
Bir tarafta sorumluluk duygusu, yönetim anlayışı, otoritesi, başarıyı kendi ölçüleri ile biçimlendirme ısrarı ve disiplin kültürü var… Bir tarafın da egosu, kariyeri, başarıları, vizyonu söz konusu. Bunlar, birbirini tamamlayabilir unsurlar. Ama görüldüğü üzere sıklıkla karşı karşıya geliyorlar. Çatışıyorlar.
Laf aramızda bu sıkıntılı durumu kaşımak, spekülasyon, polemik, duyum ve her türlü yaratıcı senaryo (!) ile öyküleştirmek de medyamızın çok hoşuna gidiyor.
Her neyse… Gerçeklere bakalım.
Galatasaray’ın, tıpkı ezeli rakipleri gibi, Süper Lig’de kötü bir sezon geçirmesi, UEFA’da gruptan yenilgisiz çıkarken ZTK’da elenmesi elbette tartışmalar yaratıyor.
İlle de sosyal medya…. Gönüllü ya da profesyonel troller, Başkan ve Terim’i çatıştıracak rüzgarlar estiriyorlar.
Başkan Elmas’ın önceki gün Fatih Hoca ile buluşması ve bazı önerilerde bulunmasının temelinde sosyal medya esintilerine karşı birlikte duruş gösterme arayışı yatıyor.
Ama işler planlandığı gibi yürümüyor.
Hoca’nın kalbi kırılıyor. Teknik heyetten futbolcu kadrosunun başarısızlığına kadar herkesin tartıştığı konular öne çıkıyor.
Bu durumu anlamak zor değil. Fatih Terim 3 yıllık bir proje ile kredi istedi. Galatasaray camiası da verdi bu krediyi… Üstüne üstlük genç transferlerle yerli ağırlıklı kadro planlaması da Kerem gibi bir yıldız adayını armağan etti Türk futboluna… Galatasaray şampiyonluk kazanmadığı sezona UEFA başarısı ve kadro hamleleriyle anlayış gösterebilir..
Elmas yönetimi başkan yardımcılığı ve genel sekreterlik gibi önemli görevlerde kayıplar verdi. Terim’e yönelik eleştirilerde de teknik direktörüne kamuoyu önünde yeterli desteği göstermedi.
Karşılıklı kırılmalarla dolu süreci acilen sonlandırmak; her konuda, her anlamda çözümler üretmek ve uygulamak gerekiyor.
Terim’in, Başkan’ın Florya ziyareti öncesinde uzun cümlelerle dolu açıklamalarını “Sayın Başkanımız ve Yönetim Kurulumuzun göstereceği sabır ve inisiyatif dahilinde en üst gayretle çalışmaya devam edeceğimin bilinmesini isterim” sözleriyle bitirmesi, barış ve dayanışma mesajıdır.
Geçmiş olsun, sanırım fırtına şimdilik bitti.
Bayraktar olayı
İÜ’de Spor Bilimleri Fakültesi’nin kurucu öğretim üyelerinden Prof.Dr.Bülent Bayraktar da Fırtına öykülerinin içinde yer aldı. Ancak bunların duyumlar ve yakıştırmalar olduğu da açıklandı. Bülent Hoca ile konuştum. İşte söyledikleri: “Florya’da futbol birimlerinin daha üretken ve başarılı bir koordinasyonla yürütülmesi konusunda beni davet eden, Sayın Başkan Burak Elmas’la görüştüren Fatih Hocamızdır. İyi niyetle, üniversitemizin izin ve onayı ile ilgilenmeye başladım. Ancak Fatih Hocanın tam gün Florya’ya gelmemi arzu etmesi, üniversitedeki bilimsel çalışmalarımla örtüşmeyeceğinden ayrılma kararı aldım. Hayal mahsulü tartışmalarda adımın geçiyor olması beni üzmüştür.”
CRUYFF ve TERİM
Socrates Spor Dergisi’nin Kasım 2021 sayısında Katedralin Çöküşü başlığı ile Simon Kuper’in son kitabından alıntıları okudum. Caner Eler’in yazısında Kuper’den şöyle bir bölüm de var:
“Johan Cruyff hayatının son döneminde futbolla ilgili şeyler düşünemiyordu. İlgisini kaybetmişti. (Barcelonalı yöneticilerin) Onu başlarından savmasına hak veriyorum”.
Bu satırlar, biliyorsunuz, bazı gruplarda “Fatih Hoca da “Burn Out” tükenmişlik fazına geçti” diye tartışma konusu oldu.
Buna katılmam mümkün değil. Fatih Hoca tükense, motivasyonunu kaybetmiş olsa…
Acaba bu kadar çabuk öfkelenir ve haftalar boyu cezayı göze alabilir miydi? Bence yüreğindeki meş’ale yanmaya devam ediyor. Birilerinin o aydınlıktan yararlanması gerek.
Yılmaz Hoca dururken…
Bu ülkenin talihsiz garipliklerinden biri de Fenerbahçe’nin Yılmaz Vural dururken, onca bildik şöhreti papatya falıyla İstanbul’a getirme gayretidir. Vural’ın akademik formasyonu, kariyeri, sosyal hayattaki sempatisi, karizması, Fenerbahçe’de uyuşmuş duyguları yeniden hayata geçirebilir. Üstelik o geniş ve yönetilmesi zor kadro ile de arkadaşlık kurabilir Yılmaz Vural. Fenerbahçe böyle radikal bir kararı alabilir mi? Bilmem. Ben vicdanımdaki notları yazdım.