Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

TBMM Kamu Denetçiliği Kurumu, geçen hafta Türkiye Futbol Federasyonu’na bir yazı yazarak, yürürlükteki aksamalara dikkati çekti ve yasa gereği 30 gün içinde yapılması gereken değişiklikleri bildirdi.
Hemen açıklamakta yarar var. Bir önceki Yıldırım Demirören yönetiminden istifa eden bir üyenin, aldığı disiplin cezaları üzerine Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurması, bu süreci başlattı. Aslında olay, Türkiye Futbol Federasyonu’nun özel yasa ile özerkleşmesinden sonra her yönetimin adeta gelenekselleştirerek birbirine devrettiği yönetim kültüründeki tutarsızlıklara dayanıyor. Benzer olaylar, Spor Genel Müdürlüğü’ne bağlı Bağımsız Federasyonlar (!) döneminde de yaşandı, yaşanıyor. O nedenle Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç imzasıyla gönderilen belgenin “kişisel” değil, “kurumsal” gerekçelere dayandığını gözden uzak tutmamakta yarar var.
Gelelim, olayın tartışmalı hukuk boyutuna...
Başdenetçi, TFF Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri hakkında yapılacak soruşturma ve yargılamaların, FİFA Etik Kodu ve TFF mevzuatı da göz önüne alınarak hukuka uygun biçimde yapılmasını öneriyor.
Bu uyarının gerekçesi, PFDK ve Tahkim Kurulu’nun TFF Yönetim Kurulu tarafından atanması. Başdenetçi, atanmış kurulların bağımsız olamayacağına inanıyor. Burası çok tartışmalı, Anayasa Mahkemesi, konuyla ilgili son kararında Tahkim Kurulu kararlarını yargıya taşımanın yolunu kapamıştı. Burada hem Anayasa Mahkemesi hem de TFF Yönetim Kurulu’nu ilgilendiren konu, PFDK ve Tahkim Kurulu’nun ya seçimle belirlenmesi, ya da bugünkü haliyle verdikleri kararların yargılamaya açık tutulmasıdır. Deneyimli spor adamlarımız, zamanında “FİFA da böyle istiyor” ezberiyle hepimizi yanılttılar. Evet, FİFA da benzer kurullarını atamayla belirliyordu ama, onların vereceği kararların da IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) tarafından kurulan bağımsız Spor Tahkim Mahkemesi’nde yargılanmasını kabul ediyordu.

Seçim en çıkar yol
Türkiye’de tarafların başvuracağı CAS yapısında bir sportif yargılama yoktur.
Başdenetçinin uyarısı ve önerileri, hem Anayasa Mahkemesi’ni, hem de PFDK dolayısıyla TBMM’de Futbol Federasyon Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun’u (5.5.209/ 5894 sk) ilgilendiriyor. Naçizane, adı geçen kurulların seçimle işbaşına gelmesini en çıkar yol olarak görüyorum.
Kurumun yazısında ayrıca TFF Statüsü, Disiplin Kurulu Talimatı ve Tahkim Kurulu Talimatı’nda tarafsızlığı ve bağımsızlığı sağlayacak çalışmaların gereğine de işaret ediliyor.
Kamu Denetçiliği Kurumu, Tahkim Kurulu kararlarının gerekçeli olarak hazırlanmasını, kararların bu haliyle hem taraflara verilmesini, hem de TFF İnternet Sitesi’nde yayınlanmasını öngörüyor.
“Kanunlara Uygunluk”, “Şeffaflık”, “Hesap Verilebilirlik”, “Nezaket” ve “Kararların gerekçeli olması” ilkelerine uygun davranılması da Kurul’un son önerisi.
Türkiye Futbol Federasyonu yasa gereği Kurum’un önerdiği konularda ne yaptığını 30 günde yazılı olarak bildirmek zorunda.
TFF istediği gibi tavır alabilir. Kimbilir, belki de özerkliğine dayanarak önerileri ciddiye almayabilir. Sanmıyorum ama, bu da bir olasılık.
Bence Kamu Denetçiliği Kurumu’nun uyarı ve önerileri çok kıymetli. TFF uygun tavır ve refleksle hem kendini kısıtlayabilir, hem de süregelen baş ağrılarından kurtulabilir. Asıl özerklik de budur!

Haberin Devamı

Hak arama hürriyeti
Engin Tuzcuoğlu’na selam olsun. TFF Tahkim Kurulu Başkanlığı’ndan ayrılmadan önce Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nu etkinleştirecek bir talimat hazırladı. O talimat sayesinde birçok uyuşmazlık mahkeme kapılarına gitmeden TFF içinde çözümleniyor.
Ne var ki madalyonun arka yüzü öyle değil. Sözgelimi 3.Lig’de oynayan bir futbolcu kulübünden alamadığı 10 bin lira için UÇK’ya başvurduğunda peşin olarak yüzde 3 harç parası (300 TL) ödemek zorunda. Bu da yetmiyor, her dosyanın 4 bin liralık hakem ücreti var. 10 bin liralık alacağı için dört bin lira ödemek kolay mı? Gerçi hakem parası kazanan tarafa iade ediliyor ama, yine de zor iş. Kararlar hızlı alınıyor ama, akşamdan sabaha kadar bekleyemeyecek durumda olanları da unutmamalı. Hak arama hürriyeti kısıtlanıyor.
Futbolcu denince hep milyon Eurolar alan yıldızlar geliyor aklımıza... Yılda 25 bin liraya oynayıp parasını alamayan emekçiler de var. UÇK, biraz yumuşamalı!
(Not: FİFA futbolcu-kulüp alacaklarında harç almıyor. Kulüpten - kulübe alacak davalarında - ancak gerekçe yazısı istenirse - harç ödeniyor.)

Haberin Devamı

Ben biliyorum, Şenol Hocam!
Şenol Güneş, basın toplantısında gayet ciddi bir ifadeyle “Fabri gitti, kalecimiz kim, bilmiyoruz.. Negredo, Love, Mustafa Pektemek, Larin (Umut Nayir ve Güven Yalçın) gibi oyuncularımız var. Ama santrforumuz kim, bilmiyoruz” diyor.
Şenol Hoca’nın göndermeleri ve ironileri anlaşılabilir bir şey ama on milyonlarca meraklının nasıl algıladığını da hesaplamalı.
Her neyse ben aklımdakileri söyleyim: Duyduğuma göre, Mario Gomez Beşiktaş’a gelmeye hazır olduğunu söylemiş. Transfer rüzgarı nasıl eser bilemem ama, dönerse muhteşem olur. Daha da iyisi, Mario Gomez geldiği takdirde ona eşlik edecek Cenk Tosun örneği santrfor da Larin olabilir. Bu arada Şenol Hoca’nın yöneticilere “Gerekirse Tolga ile sezonu taşırız. Endişelenmeyin” dediğini de duydum.
Özel not: Şenol Hoca’nın klişe 4-2-3-1’den vazgeçerek 4-3-3 ve 4-4-2 arayışlarına girişmesini de çok olumlu buluyorum. Devam hocam, başarılar.

Haberin Devamı

Kurbağalar Kraliçesi’ne ne oldu?
Viktorya Zeynep Güneş, 2014’de Ukrayna’dan Türkiye’ye geldiğinden beri madalyaları peşpeşe sıraladı. Özellikle kurbağalamada Kurbağaların Kraliçesi oydu.
Bu yıl Glasgow’daki yarışlarda ise hayal kırıklığı yarattı. Henüz 20’sindeki yüzücümüz umarım bu akşam beklediğimiz altın madalyayı alır ama yine de sorulması gereken sorular var: 1) 2013’den beri devlet ve Turkcell’in 28’er milyon lira ile (az para mı?) oluşturduğu atletizm ve yüzme destek programı nasıl uygulanıyor? 2) Amerikalı efsane yüzücü Michael Phelps’in antrenörü Bob Bowman’ı Türkiye’ye getirdik. Ama adam kısa süre sonra ülkesine döndü. Orada ya da burada yeniden Bowman’la çalışmak gerekmez mi? 3) Viktorya Zeynep, sıkıntılı. İstediği antrenörle çalışamıyor. Bazen antrenmansız yüzüyorMUŞ. Yazık değil mi?