Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

“Özür dilemek, sizin haksız olduğunuz, karşı tarafın da haklı olduğu manasına gelmez. Karşınızdaki insana verdiğiniz değerin: egonuzdan yüksek olduğunu gösterir.”
Psikanalizin kurucusu Avusturyalı nörolog Sigmund Freud’un sözleri... Bilimin imbiğinden süzerek tarihe yazdığı bu sözler çok kıymetli.
Özellikle özür dilemeyi onur meselesi yapanların bir kez daha düşünmeye davet edildiği en azından 150 yıldan beri eskimeden değerini koruyan bir mesaj.
Freud’u bu köşeye konuk etmemin nedeni elbette sır değil. Fenerbahçeli Volkan Demirel, Trabzonsporlu Onur Recep Kıvrak ve Galatasaraylı Serdar Aziz’in kariyerini “özür dileme” kavramı belirleyecek.
Sondaki adam Serdar Aziz, zaten hata yaptığını biliyor. Özür dilemek için Fatih Terim’in Amerika’dan dönüşünü bekliyordu. Bugün-yarın bu işin çözülebileceğini ümit ediyorum.
Hastalığı nedeniyle takımının son Sivasspor maçında forma giymeyen, ama Maldivler’de tatile giden Serdar’ın, eşi Tuğçe Aziz tarafından instagramda yayınlanan fotoğrafı Galatasaray’da kıyametin kopmasına neden oldu. Terim’in gözden çıkardığı milli futbolcu, özür dileyerek kendini affettirmeye çalışacak. Terim kimleri affetmedi ki! Serdar’ı da affedebilir. Kaldı ki Galatasaray’ın Ozan Kabak’tan sonra ikinci stoper sorununu çözümsüz bırakması -ya da Serdar’ı gözden çıkarıp bırakması- takıma zararlı sonuçlar doğuracaktır.
Asıl sorun iki kalecide... Fenerbahçe’nin sembol kalecisi Volkan Demirel’in sarsıntılarla dolu ilk haftalarda Comolli-Cocu ikilisinin yarattığı hayal kırıklığının ilk faturasını ödemeye zorlanması sorun içinde sorun yarattı. Kadro dışı bırakılan tecrübeli kalecinin “Hata yaptığıma inanmıyorum. Ama istenirse özür dilerim” biçimindeki ilk açıklaması can sıkıcıydı. O günden sonra sustu Volkan. Adını takımın önüne koyan yanlışlar yapmadı. Şimdi suların bir ölçüde durulduğu, işlerin de anormal ciddiyet arz ettiği şu günlerde sorunu bitirmek, hem kendini, hem de Fenerbahçe’yi sükunete taşımak Volkan’n sorumluluğudur.
Volkan Demirel bugüne kadar özür dileme konusunda olumlu sınav vermedi. Geçmişe dayanarak yargılamak istemiyorum ama, bu defa özür dileyebilmelidir. Fenerbahçe’yi hayatının önemli bir değeri olarak sevip baş tacı eden bir sporcunun farklı davranması beklenmemeli. Kaldı ki takımın başında, birlikte son şampiyonluğu yaşadığı Ersun Yanal var. Ne demişti Ersun Yanal: “Söz konusu Fenerbahçe ise gerisi teferruattır.” O halde “Ama”lı cümlelerle teferruata takılmadan, Başkan Koç’un çağrısını da beklemeden, bizzat randevu isteyerek özür dilemeli bu anlamsız süreci bitirmelidir.
Onur Recep Kıvrak’a gelince... O da Trabzonspor’un sembol kalecisi... Anlaşmazlıklar, kadro dışı bırakılma kararı hangi nedene dayanırsa dayansın, Başkan Ağaoğlu’na çıkıp özür dilemelidir. Onun işi Volkan’a göre daha zor... Onur Recep Kıvrak bir dönem Trabzon kentinin tamamını temsil ediyordu. Şimdi özür dileyip takıma döndüğü takdirde genç Uğurcan’ın başarıyla taşıdığı kazağı almak kolay olmayacaktır.
Üç sporcuya yeniden Freud’u hatırlatmak gerekiyor: Karşınızdakilere kendi egonuzdan daha fazla değer verin.
Uzatmayın, özür dileyin!

Haberin Devamı

Film değil, saygı anıtı: ŞAMPİYON
Seyrettiğim ilk Gazi Koşusu’nu (1972) Ekrem Kurt’un bindiği Akkor kazanmıştı. Sonra (1996) Bold Pilot’un Halis Karataş’la kırdığı 2.26.22’lik rekora tanık olduk. Yarışçılık tarihimizin bu destanı, “Bizim için Şampiyon” filmiyle sinemalarda yılın en değerli yapıtlarından biri olarak göz yaşlarıyla alkışlanıyor.
Yönetmen Ahmet Katıksız, senaryosunu birlikte yazdıkları Serkan Yörük’le birlikte gerçekten bir saygı anıtına imza atmış...
Ünlü at sahibi Özdemir Atman (Fikret Kuşkan), kızı Begüm (Farah Zeynep Abdullah), jokey Halis Karataş (Ekin Koç) ile Bold Pilot’un (Yavrularından Ganesh) yarışçılık tarihine geçen büyük macerası, başarıların yanı sıra ölümsüz bir aşk hikayesini (Begüm-Halis) de anlatıyor. Begüm’ün ölümüyle melodrama dönüşen bu büyük öyküyü sinemaya aktaranlardan biri de Avustralyalı at ve figüran eğitimcisi Cody Rawson Harris. Ganesh ve diğer 5 atı eğitirken, hem koşmayı ve yarışmayı öğretmiş, hem de şaha kalkmayı. Ekin Koç’u da usta bir jokeye dönüştürmüş.
Benim için en ölümsüz “at ve binici” öyküsü 1984-88’deki Mark Todd-Charisma beraberliğiydi. Bunu birkaç kez yazdım. Olimpik yarışlarda hâlâ iki olimpiyat/ iki altın örneği yaşanmamış bir maceraydı. Ama Şampiyon öne geçti.
Bu filmde iki ibret var: 1. Futbolda ölen spor adamlarına 1 dakikalık saygı duruşunu hâlâ beceremiyoruz. Ama 20 bin kişi Bold Pilot’un starting box’a girmesi için hipodromlarda çıt çıkarmadan bekliyordu. 2. Bold Pilot yüz binlerce yarış severe inanılmaz paralar kazandırdı. Keyifli günlerin anısına salonlara koşsalar 1 milyon 317 bin 980 kişilik izleyici sayısı 2 milyonu bulurdu. Her neyse yapımcılar da (Medyapım/Ayyapım) büyük iş çıkarmışlar.
Saygıyla, göz yaşlarıyla alkışlıyoruz.

Haberin Devamı

OCAK TRANSFERİ
1.Hayale kapılmayın.
2.Gidenler için de üzüntüye kapılmayın.
3. Haberleri okuyun, inanın ya da inanmayın neşenizi bulun.
Peki transferin başrolünde kimler var? Euro/Dolar/Türk Lirası...
Ve bir çağrı: Herkes parası kadar konuşsun!