Fenerbahçe’de yıllar geçse, başkanlar, antrenörler ve kadrolar yenilense de değişmeyen bir şey var: Fengizisyon.
Ortaçağda kilisenin engizisyon mahkemesi gibi, Fenerbahçe camiasında da olur-olmaz gerekçelerle mahkumiyet kararları veriliyor. İşbaşındaki teknik direktör “aforoz” ediliyor.
Pandemi nedeniyle tribünlerde yer alamayan, ama sosyal medyada TT oluşturabilecek mesajlarla varlığını, sesini ve etkisini gösteren taraftar toplulukları… Fenerbahçe taraftar dernekleri... Fenerbahçe Spor Kulübü üyeleri… Fenerbahçeli medya yönetici ve çalışanları… Kendilerini Fenerbahçeli aidiyetiyle tanımlayabilen hemen herkes…
Türkiye kamuoyunda en geniş, en duyarlı ve en dinamik kitlelerden birini oluşturuyor. 3 Temmuz 2011 sürecinde Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olduklarını gösterdiler. Dayanışmanın, iletişimin, eylem ve organizasyonun çok önemli “tarihi” örneklerini oluşturdular.
O nedenle saygıyı hak eden kıymetli bir camiadır Fenerbahçe camiası.
Yazının girişine dönersek…
Bu kıymetli camia, maalesef, zaman zaman öfke ile ayağa kalkıp çok keskin kararlar alabiliyor.
Önce sosyal medyada, aynı saatlerde spor medyasında (Tv ve radyo spor programları/ yazılı basın) başlıyor engizisyon iddiaları.
Fenerbahçe’nin Konyaspor, Beşiktaş ve Y.Malatyaspor’a iç sahada peş peşe yenilerek yarattığı hayal kırıklığı, öfkeye ve keskin yorumlara neden oluyor.
Teknik Direktör Erol Bulut’un üzerinde kara bulutlar dolaşıyor. İstifa talepleri dile getiriliyor. Tepkiler neredeyse fırtınaya dönüşmek üzere… Sportif Direktör Emre Belözoğlu da şimdilik fısıltı kıvamında eleştirilerden payını alıyor. Evet, haklı eleştiriler var: Y.Malatyaspor ve Alanyaspor’da öncelikle “savunma”yı derleyip toparlayarak, “sağlam” takımlar oluşturan Erol Bulut, Fenerbahçe’de aynı savunma güvenliğini henüz kurabilmiş değil.
Orta alanda Gustavo ve Ozan Tufan’ın gayret ve disiplinine ayak uyduran oyuncu yok. O yüzden başta Sosa, bir çok oyuncuya tepki var. Hücum hattında ise Cisse’den başka üç santrfor daha var, ama verimlilik, devamlılık yok.
Kanatlara bakarsanız, alternatifli kanat oyuncuları da var Fenerbahçe’nin... Yine de Deniz Türüç’ün Başakşehir’e gönderilmiş olması yadırganıyor. Hocanın oyun planı yetersiz görülüyor.
Bu sorunların hiç biri çözümsüz değil… Erol Bulut ve yardımcıları, hatalarıyla yüzleşerek, bireysel performansları yeniden ölçüp değerlendirerek, bazı oyuncuları ekstra çalışma programına alarak, takım savunmasını disipline edip oyun planlarını çeşitlendirerek sorunları çözebilir.
Sportif Direktör Emre Belözoğlu’nun da bu süreçte daha aktif bir rol alması beklenmelidir. Teknik Direktöre talimat verme anlamında değil, beyin fırtınası oluşturmak anlamında.
Şampiyonluk treni hiçbir takım için kaçmadı. Bu yıl boyu uzayan yarışta dayanan, direnen, pes etmeyen takımlar atak yaparak ligde efendiliklerini ilan edebilirler.
Paniğe gerek yok. Kurban istemiyoruz. Fengizisyon’a da gerek yok.
Akla ve çözüme ihtiyaç var. Hepsi bu!.
Beşiktaş'ta şık imzalar ve Dorukhan Sorunu
Başkan Ahmet Nur Çebi ile yönetici arkadaşları, genç oyuncularla anlaşma sağlamış, ücretlerinde iyileştirmeler yapmış… Yıllık 150 bin lira alan Rıdvan Yılmaz’a 1 milyon TL, Ersin Destanoğlu’na 2 milyon TL, Utku Yuvakuran’a 1.750 milyon TL ödenecek. Kartal Kayra Yılmaz’la iyileştirilmiş yeni bir sözleşme düzenlenmiş.
Asıl merak edilen Dorukhan’ın durumu. Yönetim yıllık 7 milyon TL garanti para ve maç başı 100 bin TL önermiş. Yaklaşık 10-11 milyon TL… Ancak el sıkışamamışlar.
Dorukhan, kariyeriyle dönem oluşturabilecek değerli bir oyuncu. Ne var ki, menajeri Ahmet Bulut’u ikna etmek mümkün olmuyor. Bazı sorunların çözülmesi gerek… Yönetimin biraz daha aktif olmasında yarar var.
Hamzaoğlu ve Atan: Suskun ve mağrur
Geçen hafta Fenerbahçe’yi İstanbul’da 3-0 yenen Yeni Malatyaspor’un teknik direktörü Hamza Hamzaoğlu ile Beşiktaş’ı 2-1 mağlup eden lider Alanyaspor’un genç hocası Çağdaş Atan, aldıkları parlak sonuçlara rağmen suskundular.
Geçmişte alıştığımız yüksek sesli mesajlardan uzak durdular, keskin iddialarla konuşmaktan kaçındılar. Bu anlamda iki hoca da alçakgönüllülük örneği sergiledi.
Onlarla konuştum. İki antrenör de her şeyden önce rakiplerine (Fenerbahçe ve Beşiktaş) saygı duyduklarını anlattılar.
Hamza Hamzaoğlu, başarılarının en önemli yanını “dört savunmacı” ile açıkladı. Hayır, onlar bek ya da stoper değiller. Adem Büyük, Kubilay Kanatsızkuş, Tetteh ve Umut Bulut. Dördü de hücum oyuncusu. Hamzaoğlu, “Dört santrforla oyuna başlamamızı yadırgayanlar olmuş. Fenerbahçe’ye karşı bir tür hücum romantizmi diyenler de olmuştur. Ancak biz dört forvetle, en iyi savunmanın hücum olduğunu göstermeye çalıştık. Onlar orada top tuttukça, rakibe baskı yaptıkça oyunumuz gelişti ve goller geldi. Tabii, bunu oynarken Brundili Youssef ve Ganalı Acquah’a da dikkat çekmek isterim. İkisi de merkez orta sahamızın sağlam bekçileri” dedi. Hamza Hoca, Bursa’da birlikte çalıştığı öğrencisi Kubilay Kanatsızkuş’u da tam zamanında Malatya’ya getirdiklerini söylüyor, “Ona verdiğimiz parayı bilmiyorum. Çağırdık, İstanbul’da yöneticilerimizle görüştü ve imzaladı. Kubilay Milli Takım’ın gelecekteki yıldızı olabilir. Yüksek top kullanabiliyor. Sol ayağı etkili, dripling yeteneği iyi, dayanıklı ve çabuk bir oyuncu” diyor.
Çağdaş Atan’ı sorarsanız. Geçen yılın başına kadar Sergen Yalçın’la birlikte çalışmışlar. Öğrenmeye açık ve meraklı kişiliği onu antrenörlüğe yöneltmiş. Henüz pro lisansı yok. İlk kursa katılıp diplomasını almak istiyor. Maç sonlarında konuşma hakkı da yok. Ancak lisanslı antrenörün izinli ya da raporlu olduğunda onun yerine açıklama yapıyor. Bu durumdan şikayetçi değil. Çünkü henüz 12 haftalık hoca olduğunu, liderliğe yaslanarak konuşmak istemediğini, menajeri ve yöneticileriyle özel röportaj vermeme kararı aldıklarını dile getiriyor. VAR sistemine inanıyor. Hakemin görmediği pozisyonlarda VAR uyarısıyla üç kez penaltı kazanmışlar. Elbette iddiası da var: “En iyi oyunu oynatmak, en sağlam verileri oluşturmak.” Eh, daha ne olsun, yani!