Derbi maçı kaybedebilirsin, yine de ayakta durman, dağılmaman gerekir. Fenerbahçe Beşiktaş karşısında uğradığı yenilginin artçılarıyla da zor günler yaşıyor. Bir çok nedenle dağılma tehlikesi var.
Jorge Jesus’un saygı ve hayranlık uyandıran çalışma biçimi, tüm futbolcuları hazır tutan forma adaleti, peş peşe kazandığı maçlarla taraftarda uyandırdığı umut ve inanç dağılmış gibi. Derbi kayıplarıyla bozulan büyünün ancak sezon sonuna kadar sürebileceği anlaşılıyor.
Başkan Ali Koç ve yönetici arkadaşlarının Samandıra’yı bütünüyle Jorge Jesus’a bıraktıkları, orada kendi varlıklarını unutturdukları anlatılıyor. Daha da önemlisi, Jesus’a Süper Lig’in ve takımın havasını anlatabilecek bir Türk yardımcının etkinlik alanının dışında kalması. Fenerbahçe’de yöneticilik yapmış bir dostum, “Mert Hakan takımın abisi… Kolunda yasaklara rağmen bilezik taşıyor. Rakip oyuncular ve hakemle tartışıyor, arkadaşlarını koruyor ama yerli veya yabancı bir oyun lideri yok. Takım kimliğini koruyacak ve geliştirecek aktörler gönderildi” diyor. Emre Belözoğlu ile birlikte Volkan Demirel ve Selçuk Şahin’in de kulüpten ayrılması bu anlamda önemli kayıp olarak örnekleniyor. Bu görüş sahipleri, ‘Caner Erkin bile oynasın, oynamasın takım kimliğini koruyabilirdi’ diyorlar. Dahası Belözoğlu sonrasında İsmail Kartal’ın bu kimliğe dayalı teknik adamlığını Jesus’a göre çok daha yararlı buluyorlar.
Beşiktaş (2-4) yenilgisinden sonra üç saatlik değerlendirme ve tartışma toplantısında “olağanüstü kongre” de konuşuluyor. Anlatıldığına göre Başkan Ali Koç, görevi bırakabileceğini, ancak eski başkan Aziz Yıldırım’ın adaylığı halinde kendisinin de aday olacağını söylüyor.
Olağanüstü kongrenin Fenerbahçe’ye yararlı olduğunu düşünmüyorum. Hangi ekip seçilirse seçilsin, olağan kongreye kadar sadece 1 yıl iş başında kalacak. Böylesine kısa vadeli bir dönemde finanstan transfere kadar çok farklı alanlarda hamle kararları almak ve uygulamak o kadar kolay değil. Olağanüstü kongre yerine Başkan Koç’un yeni bir yönetim anlayışıyla gelecek sezon için çalışmalara başlaması öneriliyor. Koç’a yönelen en önemli eleştirilerden biri “istişare” geleneğinin terk edilmiş olması. Başkandan sonra “2 no.lu adamın” bulunmaması. Fenerbahçe camiasındaki “danışma” geleneğinin yeniden başlatılması gerekiyor.
Ali Koç’u takdirle değerlendirenler de var. Kulübe yaptığı 239 milyon dolarlık yardımı “hibe” etmesi, gerçek bir özveri örneği olarak gösteriliyor. Koç’un kendi grup markalarıyla sağladığı sponsorluk gelirleri de 200 milyon TL değerinde. Bu gerçeklerden çıkarılacak eski bir ders var: Para ile her şeyi satın alamıyorsunuz. Aklı devreye sokmak gerek!.
Önder Özen, Aykut Kocaman
Sportif direktörlük bu ülkede tutmaz!... Üzerinde iyi düşünülmeden yanlış örneklerle oluşturulmuş bir hüküm cümlesi. Siz sportif direktörü doğru seçer, yetki ve sorumluluklarıyla görev tanımını yaparsanız ona en az üç yardımcıyla çalışma olanağı verirseniz sağlam bir adım atmış olursunuz.
Dikkat edilmesi gereken bir konu daha var: Sportif direktörün karnını kemiren antrenörlük, teknik direktörlük tutkusu olmamalı. Çalışacağı teknik direktörü de o seçmeli. Sportif direktör tüm takımların başında yönetimi, yönetim karşısında da takımları temsil etmeli. Üç yıllık, beş yıllık planlar yapmalı hedefler oluşturmalı.
Peki böyle adamlar var mı? Niye olmasın? Önder Özen var, Aykut Kocaman var. Eski milli takım hocalarımız var. Yeter ki siz inanın… İnandırır ve çalıştırırsınız.
Trabzonspor’un hazinesi
Trabzonspor’un yeni başkanı Ertuğrul Doğan’a zor görevinde başarılar diliyoruz. Tüm kulüplerimiz gibi onlar da sıkıntıda. İlk ağızdan 16 milyon Euroluk ödemeler var. Yeni başkanın bu paranın yarısı için kaynak bulduğunu, rahatlayacaklarını duyduk.
Kayserispor yenilgisinden sonra uyarmak isterim: Uğurcan, Bakasetas, Abdülkadir, Visca, Siopis, Hamsik ve Dorukhan… Bunlar takımın “ruhu” olan, “sinerjisi” olan oyuncular. Trabzonspor’un en değerli mücevherleri. Piyasa değerlerini alt alta yazar ve satarsanız en az 35-40 milyon Euroluk bir kaynak elde edebilirisiniz. O zaman da hazine geminizi okyanusta batırmış olursunuz..
Şu sıralar futbol piyasasında en çekici oyuncu ise Bakasetas… Yunanistan, İtalya ve İspanya’dan izlendiği anlatılıyor. Bakasetas’ın sözleşmesi önümüzdeki yıl bitiyor. Onunla yeni bir sözleşme yapılmalı.. Hazine tümüyle elde kalmalı! .
Şenol Güneş’e saygı
Milli Takım’la birlikte yaşadığı Euro 2020’deki büyük hayal kırıklığından sonra travmaya uğradığını düşündük. Evet gerçek bir travmaydı. Şenol Hoca o travmadan çabuk kurtuldu. Eski dokunuşları ve çalışkanlığıyla hem kendisini hem de Beşiktaş’ı tedavi etti. Böyle bir tanıklık bana da tüm sporseverlere de elbette mutluluk verir. İyi bir örnek oluşturur.
Şenol Güneş, Beşiktaş’a döndüğünde kanadı kırık bir takım buldu karşısında.. Başkan Ahmet Nur Çebi ve yönetici arkadaşları Redmond gibi bir değeri ve iyi oyuncuları takıma kazandırdılar. Kanadı kırık Kartal uçmaya başladı. Şenol Hoca’nın tercihleri ve hamleleriyle peş peşe kazanma sürecine girdiler. Bu süreç nasıl biter bilemem. Zirveye baktığınız zaman Beşiktaş’ı da oralarda göreceksiniz. Şaşırmayın. Bravo Şenol Hocam!