Üç Büyükler hafta sonunda hayal kırıklığına uğradı.
Peş peşe puan kayıplarıyla birbirlerini izlediler. Saha içinde alınan sonuçlar, pazar ve pazartesi medyasında (tv, basın vb) teknik, taktik, oyun düzeni, koşu mesafesi, pas sayısı, VAR uygulamalarıyla masaya yatırılıp analiz edildi.
Sanıldı ki her şey saha içinde belirlenip şekilleniyor.
Oysa futbol hayatın bir parçası. Oradaki insanların da farklı öyküleri var. Kendi gelecekleri, aileleri ve yakınları için kaygılanıyorlar. Hemen hepimiz gibi onların da bir yaşam anlayışı, ekonomik ihtiyaçları, sağlık sorunları, hevesleri, hayalleri var.
Sahada seyrettiklerimiz henüz yapay zeka ile yönetilen robotlar değil.
İnsanoğlunun mutluluğunu belirleyen en önemli konulardan biri ekonomi. Futbolcusundan antrenöre, malzemeciden yöneticiye kadar takımın her üyesi ekonomiden etkileniyor.
O etkiler, kuşkusuz saha içine de yansıyor. Orada alınan sonuçları, sergilenen performansı ekonomi de etkiliyor.
Salı medyası, futbola düşen ekonomik gölgeleri yansıtan haberlerle doluydu.
Yaşanan gerçek
Tolgay Arslan mesela... Transfer taksitleri ya da maaş ve prim ödemeleri... Her neyse... Geciken alacakları için kulübe ihtarname gönderip 30 gün içinde ödeme talep etti. Milliyet’in haberine göre TFF’ye de başvuran Tolgay Arslan, ödeme yapılmadığı takdirde sözleşmeyi tek taraflı feshedip serbest kalabilecek.
Oğuzhan Özyakup’un da aynı sıkıntıları yaşadığı anlatılıyor.
Öte yandan Şenol Güneş’in de Euro’dan TL’ye dönüş için Kulüpler Birliği’nin 5.55 TL’yi kabul etmediği ve yeni düzenlemeyi imzalamadığı bildiriliyor.
Beşiktaş Jimnastik Kulübü, haberlerin başka medya organlarında da yayınlanması üzerine bir açıklama ile yalanlama yaptı.
Spor dünyasında bir çok haber kulüpler ve yöneticiler tarafından “yalan” olarak nitelendirilir. Sonra bakarsınız ki o haberlerin önemli bir bölümü gerçek, açıklamaların çoğu da yalandır. Arzu edildiğinde örnekler de verebilir muhabir arkadaşlar.
Ayrıca ortaya çıkan haberler sadece Beşiktaş’ta değil, hemen her kulüpte yaşanan bir gerçek. O gerçekler, yöneticilerin en büyük baş ağrısını oluşturuyor.
Dertleri bitmiyor
Her neyse... Bu TL’ye dönüş meselesi çok önemli. Cumhurbaşkanlığı kararı için 30 gün süre vardı. Bu süre 13 Ekim’de doldu. Sözleşmeler yeniden düzenlendi mi? TL’ye dönüş süreci tamamlandı mı ? Yoksa iş uyuşmazlığa mı gidiyor. O zaman bu sorunlar nerede çözülecek? TFF Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nda mı, yoksa mahkemede mi?
Bekleyelim. Maç bitince futbolun dertleri bitmiyor. 90+lar devam ediyor.
Sen neymişsin be Alper
Haber kıtlığında varsayımlar haber olur, daha da olmadı uydurulur. Bazı dedikoducular da gazeteciyi kullanır. Onlardan biri Fenerbahçeli Alper’in başına geldi. Sapanca yaptığı Alfa otel yatırımı nedeniyle battığı yazıldı. Sesi soluğu çıkmayan, kendi halinde işiyle (futbolla) meşgul olan Alper de işi şakaya vurup ortağı Faruk Bayraktar’a sordu: “Abi biz battık mı?”
“-Nereden çıkardın oğlum... Bir kuruş banka kredisi kullanmadık. Döviz borcumuz da yok. Kulüp müyüz biz!”
Hayatın ifadesini alan adam
Ara Abi, maalesef işi 90+lara bırakmayıp tam da doksanında aramızdan ayrıldı.
Tıpkı Süleyman Abi (Seba) gibi Ara Abi de hepimizin sevgi ve saygıyla sarıldığı “BİZ” olan bir adamdı. Giresun Şebinkarahisar Yaycı köyünden çıkan bir babanın oğluydu. Yıllar sonra babasını köye götürdü. Köylüler çocukluğunda binerek eğlendiği dövene onu bindirdiler, çok mutlu oldu. Dönüşte Sivas yolunda ilerlerken Baba Dacat Güler, “Ah dedi, çocukluğumda anamın verdiği karayemişlerden almayı unuttum!” Ara Güler, artık geri dönemeyeceklerini anlattı. Dört ay sonra Baba Güler öldü. O gün birkaç köylü geldi, Dacat Güler’i aradıklarını söylediler. Ara Abi babasının öldüğünü, cenaze törenine hazırlandıklarını söyledi. Bu arada köylülerin getirdiği paketi sordu. Karayemiş olduğunu öğrenince hepsini ceplerine doldurdu. Babası toprağa verilirken tabuta doldurdu kara yemişleri. Ara Abi’yi de kara yemişlerle uğurladık. Tevfik Kızgınkaya’nın aktardığı anıya teşekkürler.
Ara Abi Galatasaraylı idi. Birkaç yıl Galatasaray Lisesi’nde okuduğu için öyle hissederdi . Dahası, Galatasaray eski başkanı Dursun Özbek’le de hemşehriydiler. Dursun Bey’in bütün otellerinde, bütün odalar onundu. Bir gün Melih Berk, yandaki fotoğrafı çekerken: “Yahu Melih” dedi, “Ben Galatasaraylı, Emel Fenerbahçeli... Ne yapacağız Şimdi!” Yoldaşı Ercan Aslan da Ara Abi’nin mesleğe spor foto muhabiri olarak başladığını anlatır. Ne mutlu bizim arkadaşlara.
Tanrı’nın kucağında flaşın hiç sönmesin Ara Abi. Huzur içinde uyu.