Süper Lig’in ilk haftaları hep netamelidir, biliyoruz. Bir yandan FFP nedeniyle kısıtlı ve sınırlı transfer hamlelerinin tamamlanmasını beklersiniz, bir yandan oyuncuların bütünüyle form tutması için çaba gösterirsiniz. Bazıları erken yeşerir, bazıları da birkaç haftada ancak kendine gelir.
Galatasaray da kuşkusuz kendini kurtaramıyor bu ham zamanlardan. Üstelik yukarıda saydıklarımın yanında bir de özel durumu var takımın. Her şeyden önce cezalı (!) Gomis kenarda beklerken, saha içinde de Eren hem oyunda yok, hem de gol diye bir derdi yok! Sinan Gümüş de dağınık...
Taraftarın takımı bağrına bastığı, Hakan Balta ile vedalaşıp helalleştiği gün Fatih Terim de baskı altında... Gomis’i terbiye edeyim derken Göztepe’ye terbiyeli köfte gibi yutulmak da var. Halil ve yuvadan kopmuş Yasin, zorluyor da zorluyor... Terim’in Gomis’i oyuna sokması kaçınılmaz artık... İkinci yarıda Eren Derdiyok’la değişiyorlar.
Bayram Bektaş’ın Göztepe’si, oyunu sürekli Galatasaray yarı sahasında oynamak istiyor. Yakaladıkları hücum fırsatları bu anlamda çok iyi. Ama o fırsatlardan bir hücum pozisyonu çıkmıyor. Dahası rakip yarı alana hep birlikte “ailece” doluştukları için kaptırdıkları bir topla geri düşüyorlar.
Galatasaray’da oyunun başından beri merkezin efendisi rolünü hakkıyla oynayan Fernando, koşu yoluna attığı topla Onyekuru’yu pozisyona sokuyor. Artık o golü atmayanı tefe koyarlar.
Sol kanatta Nagatamo var. Bek olarak görevini yapıyor, rakip ataklarında topu kazanıp en iyi geçiş örneklerinden birini vererek adeta akıyor karşı kaleye. Garip olan, soldan gelen onca ortaya rağmen Eren Derdiyok’un etkili bir vuruş yapamaması...
Terim’e kalsa, Gomis’i bir de Galatasaray taraftarının önünde kulübede oturtup dersini iyice öğretebilirdi ama ilk yarıdaki Galatasaray, Onyekuru’nun golüne rağmen hocasına güven vermiyordu. Zorunlu olarak sahaya sürüldü. Bence iyi yaptı hoca... Gomis yeterince almıştır dersini. Bu arada geçen sezona göre ağırlaşmış gibi..
Serdar Aziz sakatlanınca Ahmet Çalık’a stoperlik nasip olmuş. Dün hiç de kendini gösteremedi. Hele ikinci yarıda zaman zaman Maicon’la öyle açık düştüler ki Göztepe inanılmazı yaptı, atamadı.
Emre Akbaba’nın oyuna katılması iyi bir “hoş geldin” mesajıydı. Beklentiler o kadar büyüktü ki, yılan hikayesi transferin gerçekleşmesinden sonra onu oynatmak kaçınılmazdı. İyi de oldu. Kırk yıllık Galatasaraylı gibi katıldı oyuna. Beklenenin üzerinde pozitif işler yaptı.
Belhanda’dan da bir ışık göremedik dün. Böyle giderse, forvet arkasındaki yerini Emre Akbaba’ya vermek zorunda kalabilir.
Emre’li Galatasaray daha şık bir takım gibi duruyordu dün. Yine de söylemeden olmaz... Bu takım lig için yeterli olabilir. Peki Şampiyonlar Ligi? Yetmez!