Heyecan var, coşku var... Tedirginlik de var. Tüm duygular karmakarışık Vodafone Park’ta. Duyguları karıştıran farklı bir durum yok . Beşiktaş’ın oynadığı futbol hem güzellik, hem şaşkınlık... Hem üstünlük, hem zayıflık... Hem doğru, hem de yanlışlarla iç-içe bir maceraydı dün.
Şenol Güneş, Caner Erkin’e izin vermiş, Talisca’yı da kulübede tutarak oyuna Atiba, Oğuzhan, Tolgay gibi hem merkezde, hem de forvet arkasında oynayabilen üç adamla başlamıştı. Oyunun anahtarı da belliydi: Top bir şekilde Quaresma’ya atılacak, onun önlenemeyen çalımlarından sonra ön direğe- arka direğe ortalanacak ve gol aranacaktı. Nasıl olsa Monaco’daki ilk maçta Cenk’le böyle bir gol bulmuşlardı. Ne var ki Q7’den gelen bütün toplar Monaco kalesinin önünde hep Glik ve Jemerson tarafından kesiliyor, ezber çalışmıyordu. Oyunun ilk baskısını atlattıktan sonra Monaco’nun pres gösterisine tanık olduk. Orta alanda, ileri uçta öylesine baskı yapmaya başladılar ki Beşiktaş pas trafiği giderek tıkanıyordu. Top kayıpları birbirini izledi. Önce Tolgay sonra Atiba... Derken Adriano! Brezilyalı’nın pas niyetine ayağından çıkan topu kaptılar ve Monaco 45+1’de Lopes’le golü buldu.
Neyse ki devre arası var... Şenol Güneş takımı toparlar. Oyuncuları sarsan ve uyandıran bir konuşma yapar ve deplasmanda olduğu gibi akıcı bir oyunla güzel bir geri dönüş maçı izleyebilirdik.
Sanki bunların bir bölümü gerçekleşmiş gibi oldu. Beşiktaş adına en çok yük taşıyan, ortalarıyla rakibi bunaltan Quaresma Jorge tarafından düşürüldü. Netameli İtalyan hakem penaltı noktasını gösterdi (eyvallah) lakin son adam olarak yol kesen Jorge’ye kırmızı kart göstermesini bekleyenler de oldu. (Hocalara sordum, sarı kart gerekli ve doğru karar!).
Sonrasında maç yine coşkulu bir arayışla heyecan yaratmaya başladı. Orta alanda oyun disiplini, markaj filan hak getire. İki taraf da topu bulur bulmaz kaleye yükleniyordu. Tamam, itirazımız yok... Topa sahip olma yüzdesi de Beşiktaş’tan yana. Ama Beşiktaş Q7 ile Babel’le, Cenk ve Oğuzhan’la yüklenip pozisyonlara girerken şutu adeta unutmuş gibiydi. Hele Babel’in ve Quaresma’nın kaçırdıkları, saç - baş yoldurur. Monaco da inanılmaz pozisyonlara girdi. Hatalı ve isabetsiz paslar, Monaco’nun daha etkili gol pozisyonlarına girmesini sağladı. İşte tam da burada ayağa kalkıp Fabri’yi alkışlamak gerekiyor.
Tosiç, Tolgay ve Atiba’nın çıkmak zorunda olduğu maç gitti gitti geri geldi. İki takım da maçı kazanabilirdi. Ama dedik ya kaleci Fabri, dün kurtardığı en az üç golle gecenin kahramanı oldu.
Buruk bir maç ve buruk bir skor. Ama acı bir maç değil. Beşiktaş 10. puanını alarak gruptan çıkma avantajını sürdürdü. Enseyi karartmamak gerekir. Beşiktaş bu gruptan 10 puanla da çıkar. Ve önümüzde iki maç daha var. Asıl düşünülmesi gereken ligdeki Göztepe maçı.