Cenk Ergün’e vefasızlık
Türk sporunun batıya açılan penceresi Galatasaray’da, kulübe ve kültüre hiç uymayan yanlışlar gözlüyorum. Çoğu kısa sürede düzeltilecek yanlış ve noksanlar. Bunlar her camiada olabilir.
Ama, Cenk Ergün’ün istifası, böyle bir olay değil.
Cenk Ergün Roma’nın Polonyalı sol kanat oyuncusu Zalewski’nin transferi için İtalya’nın başkentine uçtu. Özel uçak hava alanında bekliyordu. Beklentiler yoğunlaştı. Taraftarlar İstanbul’da havaalanına koşup, coşkulu bir karşılama yapmak için organize olmaya başladılar. Galatasaray ile Roma kulübü 22 yaşındaki futbolcu için anlaşmaya vardılar.
Özel uçak motorlarını çalıştırıp pist başında bekleyedursun, Cenk Ergün’ün başından aşağı kaynar sular döküldü. Hayır, Zalewski gelmiyordu! Böyle bakınca bütün tuhaflığa rağmen, bir futbolcunun son anda karar değiştirip “Hayır, gelmiyorum!” demesi rastlanmamış olay değildi. Hem futbolumuzda yıldız olarak bildiğimiz oyuncular, hem de Türkiye’ye gelmeyi kabul etmiş yabancı yıldızlar son anda karar değiştiriveriyorlar.
Zalewski transferi böylesine dramatik biçimde suya düşünce, kıyametler koptu. O saate kadar Osimhen, G.Sara, Jakobs, Jelert, Batshuayi transferleriyle kadrosunu yenilemekte olan ve her formasyona uygun derinlik sağlayan Galatasaray’da, hiçbir karar ve gelişme ile tatmin olmayan, her şeye muhalif, hiçbir şekilde yol göstermeyen, destek vermeyen, kişileri ağır biçimde eleştiren, hakaret eden Galatasaraylı yönetici ve görevlilerin ailelerine ve çocuklarına kadar uzanan korku ve tehditlerle varlıklarını hissettiren sosyal medya grupları hemen faaliyete geçti. Yıllardır tanık olduğumuz bir durum. Sosyal medyadaki gruplar, o kadar etkileyici ki, yönetimler rota belirlerken illa onların yönlendirdiği yollara sapıyorlar. Ama bu gruplar, bir türlü tatmin olmuyor. Takıntı haline getirdikleri abuk-subuk sorunlar nedeni ile hedef belirledikleri adamlara adeta savaş açıyorlar.
Cenk Ergün, bu nedenle istifa etti. Bugüne kadar Galatasaray ile her buluşmasında görevini dürüstçe tertemiz biçimde yerine getiren Cenk Ergün, canına tak edince işini bırakmış oldu.
Bu gelişmelere, bu tür öykülere alışkınım. Onaylamıyorum ama bizim toplumumuzun doğal etki-tepki durumu… Asıl takıldığım ve isyan ettiğim konu, Cenk Ergün’ün o istifa ile yalnız bırakılmasıdır. O mektubu masasında görünce “Dur bakalım, sen ne yapıyorsun?” diye sorması gereken Başkan Dursun Özbek’in karşı irade göstermemesidir. Cenk Ergün, yalnızlığın yanında sahipsiz ve desteksiz kalmıştır. Her halde, bundan daha büyük bir hayal kırıklığı olamaz!
Bu olay, Galatasaray’ın kendi içinde yakışıksız bir durum yarattı. Sosyal medyada yapay, uyduruk kahramanların “zafer naraları” atmasına neden oldu.
Bugünden tarihimize bir not düşelim: Cenk Ergün’e ayıp edilmiştir. Vefasızlık, Galatasaray’ın kurumsal kimliğinde yer almamaktadır. Cenk Ergün, yeniden kazanılmalıdır.
Uzayımızdan bir yıldız düştü…
Ömrüm boyunca, yazmak istemediğim bir yazı bu: Ahmet Çakır’ı kaybettik! Sadece gazeteci, spor yazarı, kitap eleştirmeni, sayısını bilemediğim onlarca kitabın müellifi değildi o… Ahmet Çakır, bunların hepsiydi. Bazı cenaze törenleri vardır, bir tabutun başında saygı ile saf tutulur, imamın söylediklerine uyularak helalleşilir. Ahmet Çakır, maalesef katılamadığım cenaze töreninde, tek tabuta girmiş “çok” sayıda adamdı. Her bir özelliği ile, mesleğin ve memleketin büyük kaybıdır. Sevgili eşi Arzu ve dünyalar beyefendisi oğlu Barış’a, üniversite sıralarından beri kanka oldukları Nevzat Demir’e baş sağlığı diliyorum, acılarını paylaşıyorum.
Ayda bir yuvarlak masada buluştuğumuz dostlarım, Mümtaz Demir, Mecit Yeşil ve Osman Babucci ile kaderimiz aynı: Ahmet’in yokluğuyla oluşan o büyük acıyı paylaşmak. Işığınla uyu, Balatlı dostum!
Galatasaray, Milli Takım, Metin Oktay, Olimpiyat Kitabı ve ille de Benim Adım Balatlı, seni unutulmaz kılan değerli eserlerindir. Hele o Balatlı’daki, çocukluktan başlayıp eksiksiz gençlik maceralarına uzanan, ailesini, anne-babasını, arkadaşlarını tüm samimiyetiyle anlattığı öyküler…
Karar verdim. Benden mesleksel öneri ve yardım isteyen bütün gençlere, Ahmet Çakır’ın kitaplarını okumalarını önereceğim. Çünkü, Ahmet Çakır aynı zamanda büyük bir dersti.
Ders bitti.