Cocu ya da Koeman bir yana bizimkiler bir yana...
Süper Lig’deki 18 takımdan 1’inin teknik direktörü yabancı, 17 takımın teknik direktörlüğünü yerli hocalar yapıyor.
Acaba Türk antrenörlüğünde bir patlama mı var? Öyle ise bu patlamayı hangi başarıya borçluyuz?
Birkaç aydır bu sorunun peşinde koşuşturup duruyorum. Rahmetli Metin Türel ağabeyimizle de konuşmuştum. Dostlarla konuşmayı da sürdürüyorum.
İşte onların anlattıklarından bazı pasajlar:
Son yıllarda futbolumuzda ve ligimizde başarılar hep yerli hocalarla yaşandı. Ama aynı zamanda her yıl 3 takım da yerli hocalarla ligden düştü. Sezon içindeki peşpeşe antrenör değişikliklerine bakarsak, 9 yerli hoca üç takımı düşürmüş olabiliyor.
Teknik direktörler “hep Türk” olunca, haliyle şampiyon da Türk antrenör oluyor. (Şenol Güneş, Fatih Terim gibi)... İşler kötüye gittiğinde çare yabancı hocada aranıyor. Hidding ve Lucescu çare olamıyor.
Türk hocaların ligimize ve futbolumuza ne kattıklarına bakarsak...
Türk hocalar UEFA Kupası’nı (Fatih Terim) aldılar. Milli Takım’la Avrupa Şampiyonası’nda başarı gösterdiler. (Mustafa Denizli- Çeyrek final 2000/ Fatih Terim -Yarı final 2008) Dünya Kupası’nda (Şenol Güneş -2002) üçüncülük aldılar.
Yerli hocalar Süper Lig ve Avrupa Kupaları’nda, kadrolarındaki yabancı futbolcularla sonuç alıyorlar, başarılı oluyorlar.
Ne yazık ki bu başarılardan sonra sadece (Mustafa Denizli, Fatih Terim ve Şenol Güneş) dış ülkelere gidip farklı liglerde rekabete katılıyorlar.
Süper Lig’e bakacak olursak, çağdaş antrenörlük tanımlamasına uygun biçimde çalışan tek hocanın Abdullah Avcı (Başakşehir) olduğu iddia ediliyor. Kalan 17 takımdaki hocalar için sadece “aktivite yaptıkları”, “yarıştıkları” anlatılıyor.
İngilizlerin ünlü futbol eğitimcisi Howard Wilkinson’a göre, yelek dağıtıp 3’e 2... 5’e 2 ya da çift kale oynatmak o kadar önemli değil. Antrenör söyler, göstermez. (Bu işin alt yapılarda gösterilmesi öneriliyor.) Bu karşılık Pep Guardiola, hem gösteren ve öğreten hem de oynatan bir hoca...
Teknik Direktör ve Futbol Yorumcusu Önder Özen’e göre son yıllarda ortaya çıkan transtition (geçiş) oyununu kontratak basitliğine indirenler var. Geçiş oyunu top el değiştirdiğince o anlık reaksiyonu gerçekleştiren bir oyun. Manchester City, Dortmund, Liverpool, Chelsea bu oyunun en iyi örnekleri. Önder Özen önemli ve iddialı bir tespit yapıyor: “Süper Lig’de sadece 2 takım transtition (geçiş) uyguluyor: Başakşehir, Kasımpaşa... Bu iki takımın set oyununu uygulaması da başarılı.” Böyle bakınca Süper Lig’in zirvesinde boşuna yer almadıkları görülebiliyor.
Türk antrenörünün yurt dışında kariyer yapması da o kadar kolay değil. Tayfun Korkut (Almanya) örneğinde olduğu gibi oradaki kulüpler çok sıkıntıdaysa, çıkış için bir Türk antrenörü çağırıp takımı teslim edebilirler. Kulüpte işler iyiye giderse git derler.
- Türkiye’den bir Guardiola çıkabilir mi?
- Hayır çıkmaz!
- Guardiola Barcelona kültüründen yetişti. Orada mimariden şehir planlamasına kadar her şey incelik ve sanat olarak ele alınıyor. Guardiola’nın yaratıcı taktikleri de böyle bir kültürün eseri... Bizde estetik kaygı yok!
Kasımpaşa Teknik Direktörü Mustafa Denizli ise Süper Lig’deki ezici yerli antrenör çoğunluğunu olumsuz buluyor, “Kaliteli bir rekabet ortamı için bu ligde en az 6 yabancı hocanın çalışması şart!”
Buyrun önemli saptamalar, iddialı mesajlar... Tartışmakta yarar var!
Hem yarış, hem eğitim
Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Metin Türel’den aldığı en önemli dersi anlatıyor: “Emeğinin, futbol eğitiminin yanı sıra yaşama dair verdiği dersler de önemliydi. Her hareketi, her kararı ve her seçimi kıymetliydi. Beni en çok etkileyen ise “Yarışırken de eğitimi bırakma” söylemi olmuştur.”
Metin Hocamıza bir kez daha minnetle.
Önce paket, sonra seyret!
Galatasaray yönetim kurulunda Teknik Direktör Fatih Terim’in isteğiyle Beşiktaş derbisi öncesi Cumartesi yapılacak antrenmanın taraftarlara açılması kararı alındı. Kombine kart sahipleri serbestçe giriş yaparken, öteki taraftarlar GS Store’dan en az 19.05 TL’lik alışveriş yaparlarsa, o paket sayesinde antrenmanı izleyebilecekler.
Taraftarlara açık antrenmanlarda maç günü hangi önlemler alınıyorsa, aynı organizasyon gerçekleştiriliyor. Polis ve özel güvenlik elemanlarının giderleri, tribünlerin temizliği, aydınlatma, su - elektrik vb. toplam 250 bin TL’yi aşıyor.
Güzel, ama pahalı bir etkinlik.
Önce yanlış, sonra doğru
TFF Başkan Vekili Ali Dürüst, tüm görevlerinden istifa kararından, tüm görevlerine geri dönerek vazgeçti. Önce yanlış, sonra doğru karar. Keşke hiç bir şey yapmasaydı. Artık şunu hatırlatmakta yarar var: IOC Başkan Vekili Uğur Erdener, UEFA Asbaşkanı Servet Yardımcı, oradaki Türkiye temsilcisi değildir. Ali Dürüst de TFF’de Galatasaray’ın temsilcisi değildir. Geri dönen Dürüst’ün Galatasaray’ı temsil etme kavramından da vazgeçmesi gerekiyor.
Ryan Babel’e saygı cezası
Beşiktaşlı Ryan Babel, bir taraftarın sosyal medyadaki mesajına çok çirkin ve kaba bir üslupla yanıt vermiş. Bu üslup hiç bir kültürde kabul edilemez. Eleştiri ne kadar ağır olursa olsun, yanıt verirken terbiyesizliğe kimsenin hakkı yoktur. Bakalım, Beşiktaş Yönetim Kurulu ne yapacak? Babel’e ceza mı verecek, yoksa göz mü yumacak? Bekliyoruz.