Bombayı Buruk patlattı
Gerçekten çok özel bir derbi izledik. Oyunu sahneye koyan Okan Buruk’tu. Oynayan takım Galatasaray oldu. Haliyle oynayan da kazandı.
Mourinho mu? Çok mutsuz ve asabi bir maç izledi. İlk yarım saat dolmadan 2-0 yenik duruma düşen takımı için maçı çevirecek hamleler yaptı mı? Hayır. Ama kenardan sürekli hakem kararlarına söylendi… Sonrasında yaşadığı ve yaşattığı hayal kırıklığı karşısında içine kapandı, devre arasında futbolcularına anlatacaklarını düşünmeye başladı.
Okan Buruk, takımını daha yerleşik bir oyun kültürüyle getirdi Kadıköy’e. Ezeli rekabetin ne olduğunu bilmeyen ya da bilip de yaşamayan oyuncularına anlaşılan o ki sadece uygulayacağı taktiği anlattı. Yani nasıl oynanıyorsa, öyle!
Galatasaray’ın peş peşe gollerini izledik. Torreira ve Mertens takımlarını coşturdular. Fenerbahçe karşısında büyük bir şok dalgası oluşturdular. İlk gol, direkten dönen topun sırtına çarpıp ağlara takılmasıyla Livakoviç’e (kk) yazıldı ama ben çeteleye Torreira diye yazdım. Sonra Osimhen’in Mertens’e topu göğsünden sektirerek yaptığı asist de çok şıktı.
Fenerbahçe’de oyun Maximin’in tehdit eden dalıcı ataklarıyla başladı ama, bu atakların rakip savunma kalabalığı içinde şuta dönüşemediğine tanık olduk. Dahası, Dzeko gibi bir vuruş ve gol ustasına iyi servis yapamadılar.
İlk yarım saat dolmadan 2-0’ı bulan Galatasaray, maçın saati dolmadan Gabriel Sara ile üçüncüyü bulurken, maçın efendisi olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Maçı tam da sevgili Ercan’ın öngörüsüyle izledim. Ne diyordu? “Galatasaray ya içine ya da dışına doğru patlayacaktır. Aslında bu derbinin kontrolü Mourinho’da değil, Okan Buruk ile ekibinin zihnindedir.”