Tam da derbiye yakışır sert rüzgarla başladı maç. Kadıköy’de kendi stadında, kendi taraftarı önünde esti esti, gürledi Fenerbahçe... Hakçası, Fenerbahçe resmen oyunun efendiliğini ele getirmiş, maça el koymuştu. Orta alanda pişiriyor, kotarıyor, ileri uçta tehdit ediyordu.
Ljajiç’i kulübede bekleten Beşiktaş, hücumda etkinlik gösteremeyen kimliksiz bir oyun sergiliyordu. Maça ortak olmak şöyle dursun, oyuna da giremiyordu. Pas iletişimi kopmuştu. İlk yarıda rakip ceza alanına inip çerçeveyi bulan bir şut atamadılar. Panik halinde topu dürterek, savurarak müdahale ediyorlar, ama topu bir türlü kullanamıyorlardı.
Ersun Yanal’ın takımı savunması, orta alanı, merkezi ve hücumcularıyla tam da hocanın istediği oyunu oynuyor, topun da maçın da efendisi oluyordu.
İki golcüyü, Muriç’le Burak’ı kıyasladığımızda ikisi de maça damga vuran adamlar değildi. Ancak Muriç, Ozan, Kruse, Deniz ve Tolga ile daha iyi paslaşıyor, ceza alanına giriyor, hiç değilse öteki arkadaşlarına boş koridorlar yaratma çabası sergiliyordu. Burak Yılmaz’a bakarsak... Yalnız adamın kaderini yaşadı. En başta arkadaşları tarafından adeta terkedilmişti, yalnızdı. Koşu atmanın ustasıydı ama o boşluklara gelen-giden yoktu.
Beşiktaş’ın ilk yarıda etkisiz ve verimsiz kalmasının, maçı Fenerbahçe’ye kaptırmasının temel nedeni, Llajiç’in kenarda beklemesiydi. O kenarda otururken Diaby’nin pasif oyununu anlamakta güçlük çektik. Avcı’nın da bir planı vardı mutlaka... O planı ilk 45’de çözemedik. Galiba plan maç başlamadan çökmüştü.
Kruse’nin penaltı golü, Ozan’ın ceza alanı dışından Karius’u avlayan vuruşu... Bu goller, bireysel beceri gibi göründü ama, takım oyununun beklenen sonuçlarıydı.
Maçı derbi belirsizliğine taşıyan gol ilk yarı biterken geldi... Burak’ın topu yere bırakarak oyuna sokmaya çalışan Altay’a baskı yapması, beklenmeyen bir gol fırsatı yarattı. Topu yeniden eline alan Altay kurala göre serbest vuruşa neden olmuştu... Caner Erkin, atışı kullandı ve gelişine Atiba!.. Avcı’nın soyunma odasına 2-1’le gitmesi, Beşiktaş’ı maça ısıtacak, harekete geçirecek bir fırsattı ne de olsa... Ancak Ljajiç’le oyuna dönmelerine rağmen ikinci yarıda da oyunu tutamadı Beşiktaş. Bol faulle itiş kakış top oynamaya çalıştılar. Bir türlü olmadı. Fenerbahçe’de Isla, Jailson, Serdar, Kruse, Ozan ve Muriç bireysel performanslarıyla takımın oyun kalitesini de yukarı taşıdılar. Isla asistiyle Muriç’in dar açıdan attığı gol güne damgasını vurdu. Beşiktaş’ta bireysel kahramanlar yoktu... Burak, Caner ve Atiba’nın gayretleri boşa gitti.
Peki bu skor ne anlama geliyor? Fenerbahçe açısından sıkıntıyla yaşanan, hayal kırıklıklarıyla süren haftalardan sonra herkesin nefes alacağı, Ocak tatiline biraz daha keyifle çıkacağı bir galibiyet bu. Belki de sırf zirve iddiasının sürmesi nedeniyle gelen parlak teklifleri geri çevirip Muriç’i tutabilirler. Başkan Koç ve Yanal birbirlerini kutlayabilirler. Beşiktaş’a bakarsak... Ortada kutlanacak bir durum yok. Skor yok, oyun yok, goller yok... Ama yine de dünyanın sonu değil, kurban aramaya gerek yok!