Günlerdir tartışılan, yüze yakın senaryo ile maç öncesi tahminlere sığdırılamayan büyük derbimiz, nihayet 20 yıllık kavuğun devrilmesiyle bitti. Sarı-kırmızı kartların havada uçuştuğu, penaltıların ve Onyekuru’nun sonucu oluşturduğu, unutulmaz bir derbi izledik. Çabuk ve gösterişli pozisyonlarla perdeyi açtı Galatasaray. Onyekuru, konuk takımın ilk ve son gösteri elemanı olarak Altay’ın kalesine şutunu savurdu, olmadı. Ama son golü atarak Kadıköy’de son sözü söyleyen oydu. Oyuna iyi başlayan, önde basan, çabuk ve etkili paslarla golü arayan taraf Galatasaray’dı. Buna karşılık Fenerbahçe tatlı-sert itip kakmalarla rakibinin oyununu bozmaya çalıştı. Gerginleşen oyunu Meler sarı kartlarla, iki tarafın akıllı oyuncuları da dostça müdahalelerle sakinleştirdiler.
Anlaşılan o ki Kadıköy’ün efendisi Fenerbahçe, 20 yıldan beri elinde bulundurduğu “invictus-yenilemez” unvanının baskısını üzerinde hissetmeye başlamış... Belki de o nedenle ev sahibi Fenerbahçe tutuk oynuyordu… Kanatları hareketsiz ve etkisizdi. Orta alanda, oyunun merkezinde Ozan ve Tolgay baskı altında savunma öncelikli oynamak zorunda kaldılar. Ancak ilk yarının sonlarında Ozan’ın tek başına uzun fuleler ve usta driplingle rakip ceza alanına girip yaptığı sert ortaya Muriç yetişip dokunamadı.
Yine de derin pas, uzun orta, hava topuyla şansını deniyordu Fenerbahçe. Vedat Muriç’in ceza alanına topla girerken Marcao tarafından düşürülmesi doğru kararla penaltıya yol açtı. Bu penaltı elbette tartışılabilir. Marcao topa müdahale ederken sağ diziyle Muriç’in destek ayağına dokunup dengesini bozdu ve düşürdü. Kurala uygun refleksle düdüğü öttürüp beyaz noktayı gösterdi Halil Umut Meler… İtirazlar gecikmedi. Her iki takım da VAR’la konuşmakta olan hakemin dinlemesini engelleyerek vıdı-vıdı yöntemini (!) uyguluyordu. Komik ve yazık bir tablo!. Her neyse, VAR’la konuşup görüş ayrılığına düşmeden, ekrana da gitmeden kendi kararını uygulamaya koydu Meler. Galatasaray hiç hesaplamadığı biçimde geri düşmüştü. Terim’in oyuncuları hemen kontrola geçtiler. Penaltının şok etkisinden kurtuldular. Oyun başındaki gibi etkin ve baskılı arayışlarını sürdürdüler.
Galatasaray’ın oyununda en etkili, en göze batan oyuncu merkezde Seri ile birlikte görev üstlenen Ömer’di… Soldan kazandıkları kornerleri ustalıkla kullandı. Oyunun hücuma dönmesinde sakin, yaratıcı ve çabuktu. Terim’in sürprizi kendini iyi hissetmeyen Emre Akbaba’nın yerine gözünü kırpmadan Belhanda’ya görev vermesiydi. Bilinen eksiklerine rağmen sırıtmadan oynadı ama yetmiyordu. Galatasaray beklediği golü sürpriz gol kutusu Donk attı. Ömer’in korneriyle Hollandalı’nın kafa vuruşlu maça denge getirdi. Yanal’ın ikinci yarıda Tolgay’ın yerine Deniz Türüç’ü oyuna sürmesi akıllı bir hamleydi. Ama kanatta beklenen sonuç gelmedi..
Bu arada hakem Halil Umut Meler’e de bakalım. Maçın sonucunu etkileyen ilk penaltı kararı doğru. İkinci penaltı kararı doğru değil, yanlış! O pozisyonda Jailson kayarak topa müdahale etti. Onyekuru o hamleden sonra Jailson’a takılarak düştü. Alınmış bir penaltı bu. Elbette her yönüyle tartışılabilir. Bana göre alınmış! Oradan da 20 yıllık rekoru bozan bir gol çıktı. Serdar Aziz’in Falcao’ya sert müdahalesi elbette sarı kart. Ancak Marcao’nun Muriç’e havada boyundan vuruşu da bir kart gerektiriyordu. Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal’a gösterdiği kırmızı kartın gerekçesini henüz bilmiyoruz. Çizgiye kadar gelip söylediği bazı şeyler (?) olabilir. Ne olursa olsun, bir derbiye hiç yakışmayacak görüntü. Keşke olmasaydı diyebiliriz ama, hakem de keşke kırmızıyı göstermeseydi, diyemeyiz. Oyuna ve kurala saygımız varsa, yani! Belhanda ve Deniz Türüç’e gösterilen kırmızılar da doğru. Biraz efendi olmaları gerekmez mi? Terim’e gösterilen sarı kart için yorum yok.
Şimdi son söze gelelim: Heyecan, mücadele, itiş-kakış, bol faul, bol sarı kart, bol gol, kırmızı kartlar tamam da… Oynanan oyunda zarafet, taktiklerde maharet, davranışlarda asalet yoktu. Skor tabelasına diyeceğimiz yok. Oyunun gerçeği de orada yazılı zaten!