Tam anlamıyla “Cehennem Sıcağı” yaşanıyor. Yakıcı ateşi körükleyen sadece Temmuz ayı ortalamaları değil. Bir yandan yürürlüğe giren Lisans Talimatı, öte yanda TBB ile yapılan “Yapılandırma” anlaşmaları biraz nefes alma fırsatı yaratıyorsa da harareti yükselten önemli bir sorun daha var:
beIN Sports Yayın Anlaşması…
Anlaşma, en kısa yoldan açıklanabilecek biçimde “anlaşmazlığa” dönüşmüş durumda.
beIN Sports, 500 milyon ABD Doları + KDV ile imzaladığı yayın anlaşmasına göre kulüplere her yıl ödemesi gereken ücretin yarısını TL/Dolar sabitlenmesiyle (3.80) ödüyor. Asıl sorun, son kur artışlarıyla sıkıntı yaratan öteki yüzde ellide. Yayıncı Kuruluş, güncel döviz kuruyla yapılması gereken bu ödemenin koşullarını değiştirmek, bu bölüm için de TL/Dolar kurunda bir sabitleme yapmayı öneriyor. Kulüplerin böyle bir anlaşmaya yanaşmamaları toplantıları uzatıyor, tartışmaları sürdürüyor.
Yayıncı Kuruluş’a bakarsanız, beklenenden daha az dekoder satışı, abone sayısındaki düşüş, kurda beklenmeyen artışlar ortaya “zararlı bir ilişki” çıkarmış durumda. Öte yandan reklam ve sponsorluk gelirleri de beklendiği gibi değil.
Kulüpler Birliği Vakfı ile beIN Sports temsicileri, henüz bir anlaşma zemini bulabilmiş değiller. İki taraf da kendi görüşünde ısrar ediyor. Türkiye Futbol Federasyonu ise ailenin büyükbabası konumunda. Her iki tarafın “haklı” görüşlerini dikkate alırken, 100 yıla yakın bir geçerliliği olan ekonomik mesajı tekrarlıyor: “The Show Must Go On!”… “Gösteri devam etmeli!”
Tamam, naklen maç yayınları dediğimiz büyük gösteri devam etmeli de… Nasıl olacak?
Farklı görüşler tartışılıyor. Onlardan en radikal olanı, 180 milyon Dolarlık “teminat”ın bozdurulması. beIN Sports’un anlaşmanın imza aşamasında verdiği teminat senedi, hukuken hemen paraya tahvil edilerek kulüplerin geciken ödemeleri gerçekleştirilebilir. Bu durum, Yayıncı Kuruluş’un işinin bitmesi anlamına geliyor.
Peki sonrası ne olacak? Spor Toto Süper Lig’in köpürtülmüş yayın anlaşmasını yeni bir kuruluşla yapması, olabilecek şey değil. Belki “konsorsiyum” benzeri bir organizasyonla ilkinden daha düşük bir fiyatla- TRT merkezli yeni bir anlaşma düşünülebilir. Ama bu o kadar kolay değil. Her şeyden önce spor dünyasında iddialı bir yayıncı konumu kazanan beIN Sports, böyle olumsuz bir tabloya razı olmaz. Büyük prestij kaybına uğrar. Kulüpler deseniz, yayıncının değiştirilmesi, kesin bir gelir kaybı ve geriye düşmek demektir. Böyle bir duruma razı olmazlar.
Peki ne olacak? Başakşehir Başkanı Göksel Gümüşdağ, “Çözüm yayını ve yayın gelirini azaltmak değil, yayıncının gelirini çoğaltmak olmalı!”diyor..
Devamında verdiği bir örnek heyecan yaratabilir: “Biz sizin içeriğinizi, yayın zenginliğinizi geliştirelim. Örneğin, önemli bir maçtan önce kameralarınızla soyunma odasındaki son maç konuşmalarına, röportajlara girebilirsiniz. Maç öncesi hazırlıklar ve maç günü yayınlarında daha renkli görüntüler ve mesajlar, futbolseverleri ekrana bağlayacaktır!” Gümüşdağ’ın öne rileri tam da gazetecilik/yayıncılık formülüne dayanıyor. Merak edilen her şeyi haberleştirmek, tartıştırmak… (Bu arada geçmiş yıllarda görevlerinin gazetecilik olmadığını sıkça tekrarlayan yayıncı kuruluş yöneticilerinin de kulakları çınlasın!)
Peki, yine de çözüm olmazsa?
İşte orada durun… Leonardo Da Vinci’nin elleri gibi, bir el uzanır… Parmağıyla çözümü işaret eder ve iş biter! O elin ve parmağın sahibini siz de biliyorsunuz.
‘Başakşehir bir başarı öyküsüdür’
Siyasetten spora günümüzün en çok tartışılan kulübü Başakşehir. İstanbul Büyükşehir Belediye Spor Kulübü’nün futbol şubesini tüm haklarını (16 milyon TL) ödeyerek satın almışlar. Bunu da yasaya uygun genel kurul kararlarıyla gerçekleştirmişler.
Başakşehir Spor Kulübü, 350 bin nüfuslu ilçede sadece profesyonel futbol etkinlikleriyle değil, gençlere, çocuklara ve futbolseverlere sağladığı sosyal hizmetlerle de biliniyor. Kuruluşunda dernek değil, anonim şirket gerçekliği var. 7 ortak birer milyon TL sermaye ile yola çıkmışlar. Beşinci yılda da kar etmişler. Şirket statüsüne göre kâr payı temettü- dağıtmıyorlar. Başkan Göksel Gümüşdağ, her yıl sağlanan kârın ana sermayeye eklendiğini belirtiriyor.
Başakşehir, Gümüşdağ’a göre “Gerçek bir başarı öyküsü!”… Bugüne kadar 3 kez ikinci, bir kez de dördüncü olmuşlar.
Akla gelen en önemli soru şu: Acaba Başakşehir küçülüyor mu ? Abdullah Avcı’nın Beşiktaş’a, Emre’nin Fenerbahçe’ye gidişinden sonra kulübün yeni durumu tartışılıyor. Gümüşdağ’ın yanıtı kesin: “Vizyonumuzda ve hedefimizde geri adım atmak yok. Bu başarı öyküsüne yeni ve parlak sayfalar ilave edeceğiz.”
Başakşehir’in kadrosundan yükselen beş futbolcuyu sayıyor Başkan: İrfan Can Kahveci, Mahmut Tekdemir, Cengiz Ünder, Mert Günok ve Emre Belözoğlu. Beşi de Milli Takım’ın son maçlardaki kadrosunda yer alıyor.
Gümüşdağ, “Türkiye’nin en başarılı hocalarından biriyle Abdullah Avcı ile 10,5 yıl çalıştım. Hoca da Türk futboluna Okan Buruk, Erol Bulut, Tayfun Korkut gibi değerli antrenörler kazandırdı” diyor.
Peki devlet eliyle yepyeni stada sahip olmaları bir ayrıcalık değil mi? Gümüşdağ itiraz ediyor: “O stat belediyenin. Ayda 28 bin lira kira ödüyoruz. Orası yepyeni bir ilçe için yapıldı. Yakında Spor Bakanlığı’na devredilecek. Biz yine kiracı pozisyonumuzu koruyacağız. Kimse bize anahtar teslim stat hediye etmedi.”
Arda’nın uygun bir öneriyle kulüpten ayrılmasına karşı değil. Robinho kadroda, kilo veriyor. Başakşehir, yurt dışı futbolcu satışından 32 milyon euro para kazanmış. Bu yılki hedefleri ise Şampiyonlar Ligi. Elemeyi geçip büyük turnuvanın gelirleriyle kasayı doldurmak!