Aslan’ı da vururlar
Güzel bir derbi izledik. Bol pozisyonlu, topa basarak zaman harcayanları değil; topu hızla karşı kaleye taşıyarak ısrarla gol arayışını sürdüren oyuncuları alkışladık. Bir de şu var: Rekabetin ve temaslı mücadelenin ortamı kızıştırdığı maçta canı acıyınca öfkelenen ve rakibinin üstüne yürüyen oyuncular, arkadaşlarının araya girmesiyle sakinleştiler, barıştılar… Kırmızı kart gören Frankovski ise Muçi’ye yaptığı sert ve kontrolsüz müdahalenin bedelini ödedi.
Gaziantep FK ve Konyaspor’a peş peşe yenilerek çok sert sarsıntılar geçiren Beşiktaş, dünkü maça ezeli rekabetin sihirli havasıyla taraftar desteğinde çok iyi bir başlangıç yaptı. Ole Solskjaer’in durumdan ders ve vazife çıkaran kararlarıyla İmmobile’nin yedeğe alındığını, Oxlade Chamberlain, Joao Mario’nun takıma artı güç eklediğini de söylemek gerekiyor. En önemli dokunuş ise Rafa Silva’nın santrfor göreviyle sahaya sürülmesiydi. Rafa Silva kendinden beklenen tüm hareketleri doğru yaptı. Ceza alanına hızlı girmesiyle rakiplerini geride bıraktı. Dünkü oyunda kötü oynayan oyuncu yoktu, diyeceğim ama, Victor Osimhen’i çok moralsiz ve etkisiz gördüm. Burun kırılması ve karbon maskenin de kendisini etkilediğini sanıyorum. Hakçası, takım arkadaşlarından da ayağını parlatacak toplar alamadı.
Haydi, biraz tarih sayfalarını karıştıralım: 1991-92’de Teknik Direktör Gordon Milne’nin yönetimindeki Metin-Ali-Feyyaz ve Rıza’lı Beşiktaş, 16 takımlı ligde 30 maçın 23’ünü galibiyet, 7’sini beraberlikle tamamlayarak “yenilmeyen tek şampiyon” unvanını kazandı. Başkan Süleyman Seba’yı da saygıyla analım… Beşiktaş’ı çok özel bir anlayış ve enerjiyle oynatan dünkü güç, acaba çoğunluğu bu tarih sayfalarından habersiz yabancı arkadaşlarına inat, bizim çocukların bir sihiri miydi? Mert Günok, Emirhan Topçu, Semih Kılıçsoy, Salih Uçan ve Mustafa Hekimoğlu’nun “psikolojik doping”i olabilir miydi? Bilmiyorum… Ama Beşiktaş takımının ezeli rakip Galatasaray’a şöyle söylediğini duyar gibiyim : ”Koçum, şampiyon ol, zafer turları at, ne istiyorsan onu yap, hakkındır.. Ama yenilmez şampiyon olmak için birkaç yıl daha beklemelisin!”
Hep atları vurmazlar ya… Dün Aslan’ı da vurdular… Eh, Mourinho’nun da bir “kutlama” borcu var Ole Gunnar’a…