Sportif rekabeti sürdürmek, hızlandırmak, popüler anlamda “kızıştırmak” için dürüst koşullarda ve kurallara uygun olarak kurnazlığa sapmadan, fırsat kovalamadan akılcı çalışmalar yapmak gerekir.
Akılla duygular birbirine karıştığında yanlışlar zincirleme reaksiyonla çoğalır, o zincirler birbirine dolanır ve çözmek zorlaşır.
Türk futbolunun en büyük sorunu, bu dolaşma, kördüğümleşme sürecidir. Bir türlü aşılamamaktadır. Zincirin baklaları (borçlar) çoğaldıkça oyunun tadı kaçmakta bir tür “obezite” gündeme gelmektedir.
Hatırlayalım…Türkiye Futbol Federasyonu, kulüplere uyguladığı harcama limitlerini kesin bir kararla ve duyarlılıkla izleyeceğini, bu limitlerin aşılması halinde puan silmeye kadar uzanan yaptırımların işleme konulacağını bildirdi.
27 Haziran’da yürürlüğe giren limit uygulaması, daha ligin ilk yarısı bitmeden bazı kulüplerde sınırı aştı, tehdit oluşturan yaptırımlar sıkıntıyla hatırlandı. İşte tam da bu noktada TFF, insani, vicdani ve duygusal (!) bir kararla kulüplere önce yüzde otuz, daha sonra yüzde on ekle toplamda yüzde kırk sınır aşma hakkı tanıdı.
Şimdi dönüp soralım: Bu uygulama ne kadar dürüst, ne kadar kurala uygun, ne kadar sportif? Bu limit aşma hakkıyla bazı kulüpler rahat (!) nefes alıp, Ocak transferi için yeni planlar yaparken “kendi yağıyla kavrulan” Sivasspor’a karşı bir haksızlık ortaya çıkmıyor mu? Temiz rekabete toz ve kir konmuyor mu?
Bu rekabet, eşitsizliği daha baştan belirliyor. Koşmaya, emek vermeye, çalışmaya ve sorumlu davranmaya özen gösteren, bütçesini aşmayan takımlara karşı hiç de adil olmayan bir ortam yaratıyor.
VAR tartışmalarını, hakem kararlarını, teknik ve taktik yorumları bir yana bırakınız. Bu ayrıcalıklı uygulamalar oyunun önceliklerini çoktan aşmış durumda.
Sivasspor 82 milyon liralık harcama limitiyle ligin zirvesinde liderlik bayrağını taşırken, milyonlarca Euro’yu, onlarca yıldız futbolcuyu (!) su gibi harcayıp hava raporlarından daha hızlı değişen takım kadrolarıyla borca batmış kulüplere “ilave harcama limiti” tanımak popüler bir karar olabilir. Opsiyon yaratmak gibi iyi niyet örneği sayılabilir ama…
Bu rekabete rekabet denmez!. Peki ne denir? Yarışa eşitsiz başlayanların daha da eşitsiz durumlar yaratması için finansal “obezite ligi” denebilir.
Hangisi şampiyon olursa olsun artık… Obezite büyüklük değildir. Hantallıktır, hastalıktır! Çok bilinen “Artık ne yersen ye!” durumudur. Umutsuzluk sorunudur.
Amerikan darbesi
ABD Temsilciler Meclisi bir süre önce Rochenkov yasasını kabul ederek Senato’ya sundu. Tasarının orada da onaylanması halinde örneği görülmemiş bir uygulama hayata geçecek.
Dünyanın neresinde olursa olsun, kaç ülke, kaç sporcu katılırsa katılsın, herhangi bir spor organizasyonuna Amerikalı sporcu katıldığı takdirde, orada ABD yasaları geçerli olacak.
Sadece spor değil, hayatın tüm alanlarında orun yaratan inanılmaz bir meydan okuma bu…
Diplomatlar, bilim insanları ve devlet adamları herhalde bu “dayılık” durumuna itiraz edeceklerdir.
Rusya’nın masum çocukları
WADA (Dünya Anti Doping Ajansı) Yönetim Kurulu, Rusya’nın devlet organizasyonuyla dopingi sürdürdüğünü öne süren (CRC) Uyum Komisyonu’nun 387 sayfalık raporunu onayladı ve sporun dev ülkesini olimpiyat oyunlarından, dünya şampiyonalarından, dünya kupalarından dört yıl süreyle ihraç etti. Rusya ayrıca organizasyonlara ev sahipliği için de aday olamayacak.
Doping canavarı, koca ülkeyi, milyonlarca çocuk ve genci mahvetti. Bu sözcükleri bilerek kullanıyorum. Hayatlarının ilk evresinde hayaller ve rüyalarla uyuyup ideallerini büyüten o masum çocukları şimdi nasıl motive edecekler?. Bir çocuk podyumda ulusal marşını çaldıramaz, bayrağı da şeref gönderine çektiremezse hayalleri çalınmış demektir. Hem de devlet eliyle.
WADA dosyası çok ayrıntılı bir belgesel değerinde. Rusların 21 gün içinde CAS’a (Ulaslararası Spor Tahkim Mahkemesi) başvurup itiraz etme hakkı var. CAS, 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları başlamadan önce kararını vermek zorunda. Bekleyip göreceğiz. O masum çocuklar için üzüleceğiz.
İNSANLAR YAŞADIKÇA…
İNSANLAR YAŞADIKÇA…
TRT Spor Koordinatörü Mehmet Buğra ŞAHİN, Ankara Acıbadem Hastanesi’nde başarılı bir tiroit ameliyatı geçirdi. Prof.Dr.Tuğbay Tuğ, Doç.Dr.Erkin İsmail, Dr.Şirali Oba ve Hastane Direktörü Nihan Karaçan’ın özverili çabalarıyla “taburcu” kağıdını aldı. Geçmiş olsun dostum.
Atletizm Federasyonu Başkanı Fatih ÇİNTIMAR: “Dünya atletleri Kenya’da çalışıyor. Rakım 2500 metre, sıcaklık 26-23 derece. Biz de orayı tercih ettik. Nevin Yanıt doping cezasını çekti ve pistlere döndü. Şimdi dopingle mücadele ekibimizde. Dağ koşuları ve kros da dahil olmak üzere 26 yılda toplam 45 madalya almışız. Dokuz ayrı ülkede kamp yaparak bu başarılara hazırlanıyoruz. Dedikoduya gerek yok!” Teşekkürler Başkan.
HEY DOĞAN ABİ HEY! Milliyet’in dergi grubunda efsane müzik ve magazin dergisi Hey’i yayınlayıp yöneten büyük ustamız ve ağabeyimiz Doğan Şener’i Moda Camii’nden Kartal’daki kabrine uğurladık. Onurla, güler yüzle, ter ve emekle yaşanmış bir hayat. Hey be Doğan Abi… Ne güzel ustaydın sen!
Havuzdaki Madalyalar: Glasgow’daki Kısa Kulvar Avrupa Yüzme Şampiyonası’nda Hüseyin Emre Sakçı 50 m. kurbağalamada gümüş, yine 50 metrede kelebekçi yüzücümüz Ümitcan Güreş bronz madalya kazandı. Yüzme Federasyonu olimpik standartlarda 4 bin çocuk yetiştiriyor. Erkan Yalçın… Bravo Başkan.