Haftalar ilerleyip sona yaklaştıkça Şenol Güneş’in veda turları renkleniyor. Beşiktaş zirve mücadelesini bırakmadan koşuyor. Ama öyle, ama böyle! Son Sivasspor maçında olduğu gibi örneğin… Organize oyunla değil, büyülü bir vuruşla (Burak Yılmaz) alıyor sonucu.
Beşiktaş önündeki hedeflere ne kadar yakın, ne kadar uzak? Göreceğiz.
Şenol Güneş’ten sonraki teknik direktörleri de önce tartışacak, sonra öğreneceğiz.
Başkan Fikret Orman’a bakarsanız, kapıyı herkese açık tutuyor. Bazısını “liyakat seviyesinde” adlandırıyor da. Herşeyden önce kimseye söz vermeyen, bağlanmayan, seçeneklerini sınırlandırmayan bir tavır bu.
Orman’ın zihninde hangi adların öne çıktığını bilemem. Ama Beşiktaş’ın formasını giymiş, antrenörlüğe soyunup kariyer yapmış, orada da başarı göstermiş hocaların öncelikli olduğu kesin. Samet Aybaba, Rıza Çalımbay, Mehmet Özdilek, Ertuğrul Sağlam… Okan Buruk... Hepsi de değerli hocalar. Beşiktaş için kalpleri sevgi ve istekle çarpıyor. Hepsine selam olsun!
Ama biri var ki en az ayakları kadar, zihniyle, kişiliğiyle, vizyonu ve duruşuyla listeye girip “Ben buradayım, hazırım!” diyor.
Kim bu adam ARSY… Merak mı ettiniz? Açalım: Ali Rıza Sergen Yalçın.
O artık kıymetli bir antrenör. Dokunduğu oyuncuyu yeşertiyor. Çalıştırdığı takımı koşturuyor, oynatıyor ve unuttuğumuz seyir zevkini bize yeniden kazandırıyor. Ciddi ve sorumlu bir tavrı var. Takımının yediği golleri, övecek kadar da dürüst. Zaten bildiğim bir özelliği var: Sergen Yalçın “yalan” söylemiyor. Susup da başını öne eğen, yutkunan tiplerden de değil.
Ne yalan söyleyeyim; TRT Spor Sabahı programında sevgili moderatörüm Deniz Satar “Sergen olur mu?” diye sorduğu zaman “Henüz erken… Daha yapacakları var.” demiştim. 30 yaşındaki Efecan’ın Milli Takım’a seçilmesiyle “dokunuşunu” gördüm. Her biri ayrı egoya sahip onca yabancı oyuncunun bir arada verimlilikle oynayabildiğini öğrendim. Futbolun kaba ve eski itiş kakış, kaos futboluna prim tanımadığını, kendisinin de “yoğurt yemesinin” farklı olduğuna tanıklık ettim.
Sergen Yalçın Alanyaspor’da görev aldığında takımı 12 puanla 16. sıradaydı. Sıkıntılı düşme hattının “kırılgan” takımlarından biriydi. O gün sonuncu sırada olan Çaykur Rizespor, bugün 7. sırada… Beşinci sırada da Alanyaspor var. Sergen Yalçın’ın takımı.
Elbette ara transferde gelenler-gidenler tartısı yapıldığında Başkan Hasan Çavuşoğlu ve yönetimin de katkısı var. Ancak onca malzemeye rağmen “helvanın” bir türlü “pişirilemediğini” de görüyoruz. Böyle bakınca Sergen Yalçın’ın değeri daha da belirgin oluyor.
Artık onda bir Beşiktaş Teknik Direktörü kimliği görebiliyorum.
Gerisi, Başkan Fikret Orman’ın takdiridir… Kimi seçerse, saygı duyarız. Kabulümüzdür!
Burak ofsayt…
Ama gol geçerli!
Burak Yılmaz’ın Sivasspor’a frikikten attığı gol, tv programlarının seçilmiş tartışma konusuydu. Taçtan atılan topu, ofsayt pozisyonunda iken kazanıp alan Burak’a rakibi faul yaptı. Burada yardımcı hakem Kerem Ersoy’un hatası var, ofsaytı görmeliydi. Ancak bayrağını kaldırmadı. O sırada Burak’a faul yapıldı ve Mete Kalkavan oyunu durdurup atışın yapılmasına hükmetti. Burak’ın golden önceki pozisyonunu (ofsayt) vurgulayarak golün iptal edilmesini isteyenler, MHK’ya göre yanılıyorlar. Gol, geçerli!
MHK yetkilileri “Ofsayt pozisyonundaki bir futbolcuya hatayla dahi olsa bayrak kalkmadığında faul yapılırsa hakem faul atışına hükmeder. Aynı durum ceza alanında yaşanırsa karar penaltı olur. VAR protokoluna göre de, bu duruma müdahale edilmez” diyorlar.
Ersun Yanal olmaz, Kocaman dönebilir
Fenerbahçe’nin 16 transfere rağmen bir türlü belini doğrultamaması haftadan haftaya hayal kırıklığı yaratan sonuçlarla adeta bir alışkanlık halini aldı.
Bu durum en çok 2 kişiyi ilgilendiriyor.
Başkan Ali Koç ve Teknik Direktör Ersun Yanal.
Ali Koç göreve gelirken, Comolli paketiyle çok önceden hazırladığı bir sistem oluşturduğunu ilan etti. Ama kutu açıldığında kötü tablolar ortaya çıktı.
Ersun Yanal’a gelince… Milli Takım’da hocalık yapmış, Fenerbahçe’yi şampiyonlukla taçlandırmış bir hoca olarak önüne konan malzemeden iş çıkarmaya çalışıyor. Olmuyor… Kahredici sonuçlar birbirini izliyor. Taraftarla birlikte Başkan ve Hoca da kahroluyor.
Buradan açıkça söylemeliyim ki Fenerbahçe düşmez. Böyle bir olasılık yok. Peki bu sezondan ders çıkar mı? Umarım. En önemlisi takımı sıfırlayıp yepyeni bir halitayı kalıba dökmesidir. O döküm işinde Ersun Yanal’ın olacağını tahmin etmiyorum.
Başkan Koç, Aykut Kocaman’a döner mi?
Evet, olabilir.
Kasapoğlu'na dilekçe
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızın 99. yıldönümünde Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde bir “çocuk daire başkanlığı” kurulmasını öneririm. Birçok spor dalında çocuklar 5-7 yaşlarından itibaren eğitim görmeye başlıyor. Bence çok doğru değil ama, çok küçük yaşlarda competitive (yarışçı) karaktere zorlanıyorlar. Bunun bir dengesi ve sağlıklı gelişimi olmalı. Öğretmen ve antrenörlerin, velileri etkilemek üzere, ille de derece, skor, rekor, madalya peşinde koşup çocukları zorlamasını kabul edemiyorum.