Dramatik bir maç izledik… Ev sahibi takıma bakacak olursak kağıt üzerinde hala “Şampiyon Adayı” statüsünde bir Fenerbahçe var. O statü, minimum şansla maksimum sürprizleri kovalıyor… Dünkü oyun en azından bu sinyali veriyor.
Konuk Trabzonspor tam da deneyler sürerken laboratuvara girmiş acemi bir kimyacının elinde gibi… Savunmayı beşli kuruyor Bjelica... Sağ ayaklı Larsen sol bekte. Eren Elmalı stoper… Sol önde hayat duruyor tabii. Bir de onca hücum güzellikleri vaat eden Edin Visca’nın savunma esaslı (!) bir görevlendirme ile geriye çekilmesi var ki akıl alacak iş değil. Kimyası bozuluyor doğal olarak Trabzonspor’un. Dahası, hiç de beklenmeyen laboratuvar kazalarıyla üç gollük patlamalara tanık oluyoruz.
Jorge Jesus’un en kritik maçıydı bence. Dünya Kupası arasından sonra takımın beklenmeyen puan kayıpları, kadro istikrarsızlığı yaratan ve anlaşılamayan oyuncu tercihleri nedeniyle taraftardan saygı gören, ancak eskisi gibi umut veremeyen Portekizli hoca, Galatasaray ve Beşiktaş derbilerindeki iç saha kayıplarından sonra Trabzonspor‘a karşı “kredisiz” bir alış verişe çıkmıştı. Neyse ki üç golle yakaladığı üstünlük ona yeni bir kredi sağladı.
Trabzonspor yanlış ve anlaşılmaz takım kurgusuyla en önemli gol umudu olan Umut Bozok’u devre dışı bırakmıştı adeta… Top alamıyor, gelişen ataklarda pozisyonun içinde yer alamıyordu Umut. Yine de bir penaltı kazandı Trabzonspor. İlk yarıda oynatılmayıp neden sonra sahaya sürülen Trezeguet golünü atıverdi. Abdülkadir Ömür, Hamsik, Visca gibi takımın klas ayakları, Bjelica’nın karmaşık oyun kurgusu yüzünden işe yaramaz elemanlara dönüşmüşlerdi. Siopis’in de bu hengamede şaşkınlıktan oynayamadığını düşündük.
Maçın dramatik yanı, Fenerbahçe’de İrfan Can Kahveci’nin, Trabzonspor’da da Bakasetas’ın cezaları nedeniyle oynayamaması oldu. Bu iki lider karakter sahada olsaydı, daha güzel bir maç izleyebilirdik.
Arda Güler’in Batshuayi’ye yaptığı akıllı asist alkışı hak ediyordu. Genç yıldız adayının topla buluşup kendi çevresinde dönerken Batshuayi’nin önüne attığı derin pas nefis bir asiste dönüştü… Sonrasında da Arda’nın aynı verimlilikte oyunu sürdürdüğünü gördük. Evet Arda Güler artık Fenerbahçe’nin as oyuncularından biri. Oynasa da oynamasa takımda yeri olan biri.. Hele arkadaşlarının da duran topları ona kullandırması oyuna katılan farklı bir güzellik. Şimdi kimse darılmasın, aklımdakini yazmalıyım: Arda Güler biraz daha sert ve mücadeleci oyun karakteri kazanmalı.. Hatta arada sarı kırmızı kartlar da görebilmeli. Onun savaşçı ruhu kazanması için hocası ve arkadaşları yardımcı olacaklardır.
Trabzonspor’a dönersek… Şampiyonluk sonrası çok talihsiz süreçler yaşadılar. Sakatlıklar giden-gelen-ayrılan oyuncular uyumsuzluk formsuzluk derken pahalı bir bedel ödedi Şampiyon… Yine de enseyi karartmamak gerekir. Sezondan ders çıkarıp yenisine hazırlanarak heyecanlarını tazeleyebilirler.