Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye’de futbol ve hakemlik, önünüzü göremediğiniz kaygan zeminde ayakta durma mücadelesi anlamına geliyor. Böyle bir zeminde düşmeden ayakta kalabiliyor ve ilerleyebiliyorsanız, hele düştükten sonra ayağa kalkarak devam ediyorsanız gerçekten kahramansınız.
Ali Palabıyık o kahramanlardan biri.

Tıpkı Ankara’da Çin Çin’de zor koşullar altında buz üstünde yalınayak düşüp kalkarken buz hokeyini öğrenen, teneke kola kutusunu ezip top diye kullanan, daha sonra patene, formaya ve adının “pak” olduğunu öğrendikleri “buz hokeyi topuna” sahip olan Yenidoğan Mahallesi’nin çocukları gibi…

Haberin Devamı

O çocukları Milli Takım Oyuncusu olan öğretmenleri Göktürk Taşdemir, ayağa kaldırdı. Antrenmanlara götürdü. Başkent Yıldızları adıyla bir takım kurdu. Hayatlarına dokundu renk kattı. Burada genç yaşta kaybettiğimiz belgesel yönetmeni Mehmet Şafak Türkel’i de saygıyla anmalıyız.

Ali Palabıyık da Polis Amca ortaokulunun sözleşmeli beden eğitimi öğretmeniydi. O da Selçuk Üniversitesi’nde “Siyaset Bilimi” üzerine yüksek lisans yaptı. Asıl büyük hedefi ise Cüneyt (Çakır) abisi ile birlikte Avrupa ve Dünya futbolunda finaller, turnuvalar yönetmekti. 18 yaşından beri başarıyla hakemlik yapıyordu. O da UEFA’da birinci kategoriden elit kategoriye yükselmek istiyordu.

Bir gün onun da ayağı kaydı
Ama hiç beklenmedik biçimde onun ayağı kaydı.. 3 Ekim 2021’de oynanan Rizespor-Galatasaray (2-3) maçının uzatma dakikalarında Diagne’nin üç rakibine peş peşe faul yaparak taşıdığı topla Morutan’a attırdığı gol, kariyerinde sert bir düşüşe neden oldu. Onu eleştirenlerin içinde ben de vardım. Ali Palabıyık adından aynı harflerle anagram yaparak “Bak Ali Ayıplı” cümlesini kurdum.

Gelin görün ki Avrupa’da başarıyla yönetilen her maçtan sonra birçok hakemimizin başına gelen bu kaza, Ali Palabıyık için feci sonuçlar doğurdu. O maçtan önce yönettiği Bodo Glimpt-Roma (6-1) maçında alkışlanmış, hezimete uğrayan Mourinho tarafından da kutlanmış olan Palabıyık, araya giren bazı spor adamlarının müdahalesi ve TFF ile MHK’nın anlaşılamayan “aforoz” kararıyla 40 haftalık sezonda 33 hafta maç yönetmekten alıkonulmuştu. Antalya’da oynanan İzlanda-Güney Kore maçıyla düdüğü yeniden eline aldı. Sonra Süper Lig’de Fatih Karagümrük-Y.Malatya maçını yönetti ve 8 Mart kararlarıyla yeniden duvara tosladı. Bu defa 11 hakem arkadaşıyla birlikte adeta infaz edildiler. Tahkim kararlarından sonra 22 Mayıs’ta oynanan Hatayspor-Giresun maçıyla kariyerine döndü ama…

Haberin Devamı

Döndü ama kaybetti
UEFA bu tuhaf macerayı dikkatle izlerken, Palabıyık’a yeniden maç vermiş ancak Süper Lig’de görev alamaması üzerine kararı iptal etmişti. MHK daha da ileri gitmiş, kış seminerine Palabıyık ve arkadaşlarını çağırmamıştı. Palabıyık “ Bana maç vermeyecekseniz, FIFA listesine niye aldınız?” diye sormaktan kendini alamamıştı. Cüneyt Çakır’la birlikte Şampiyonlar Ligi’nde yarı final maçı yönetmişlerdi. İdeali Cüneyt Abisi’nin bıraktığı yerden devam ederek 6 yıl daha düdük çalıp hayallerindeki final maçlarına çıkmaktı.

Buzlu zemindeki yalın ayak hokeyci çocuklar gibi o da ayağa kalkmasını bildi sonunda… Polis Amca Ortaokulu Müdürü Mete Kızılkaya ile birlikte Avrupa Birliği’ne “Dezavantajlı Çocuklar”la ilgili özel bir araştırma programı sunmuşlar Hollanda ve İskoçya ile başarılı mübadele etkinlikleri de planlamışlardı.
Ali Palabıyık öğretmenliği bıraktı. Yeniden ayağa kalkıp düdüğüyle koştuğu zor maratona devam etti.

Haberin Devamı

Maratona devam
Geçen hafta Trabzonspor-Galatasaray maçının tartışmalarında bazı sarı kart uygulamalarındaki hatalarına rağmen “başarılı” bulundu. O maç için görüşlerini aldığım FİFA kokartlı eski hakem dostum” En önemli başarısı, Doğucan Haspolatlı ile Emre Akbaba arasındaki mücadelede Doğucan’ın attığı artistik (!) perendeye faul düdüğü çalmamasıdır” diye konuştu, “Faul çalsaydı hakem aldatan tüm futbolculara yol açmış olurdu. Biz de utanırdık.” dedi.

Bu öyküyü tüm hakemlerimiz için yazdım. Onların arenadaki gladyatörler gibi her şeyi göze alarak, hayatlarından bedeller ödeyerek düdüğe vicdanlarıyla nefes verdiğini, mücadele ettiklerini anlatabildiysem ne mutlu.