Mario Balotelli… Spor gündemimizin yeni kahramanı. İtalyanların “Süper Mario” diye alkışladığı, adının geçtiği her yerde renkli, keyifli, ibretli, heyecanlı öykülerin anlatıldığı, inişli çıkışlı kariyer macerasıyla futbol dünyasının merakla izlenen “fenomen” yıldızı.
Balotelli’yi memleket gündemine sokan adam, Mino Raiola… İtalyan menajer, futbolcusunun Manchester City, Liverpool, İnter, Milan ve arada Fransız kulüplerindeki kariyerinin sonunda geçen yıl Serie A’da küme düşen Brescia’daki 6 gollük düşük performansının ardından Balotelli’yi Beşiktaş’a önerdi. Balotelli bugün 30. yaş gününü kutlayacak. İtalya’da Beşiktaşlı yöneticilerle masaya oturacaklar ve olasıdır ki anlaştıkları rakama el sıkışacaklar.
Mino Raiola, Balotelli’nin Çin’e ya da Körfez ülkelerine gitmesini istemiyor. Futbolcusunun, Brescia’dan ayrılıp Türkiye’ye gelerek Beşiktaş gibi büyük bir kulüpte oynamasının bir tür kariyer sıçraması olacağına inanıyor. Raiola’nın aynı zamanda İbrahimoviç’in kariyerini planladığı da dikkate alınırsa, kendi açısından doğru bir hamle yaptığı anlaşılabilir.
Herkesin aklındaki soruyu da soralım: Balotelli, Beşiktaş’ta başarılı olur mu? Elbette başarılı olabilir. Baştan söyleyelim: Beşiktaş’ta Mario Gomez’in (2015-16/33 maç-26 gol) muhteşem bir istatistikle elde ettiği gol krallığını kimse Balotelli’den beklemesin. Gomez, Türkiye’deki performansıyla yeniden Alman Milli Takımı’na döndü. Balotelli ise artık İtalyan Milli Takımı’nı bırakmış durumda.
Balotelli, çok yetenekli bir golcü. Sağ kanat, sol kanat ve asıl yeri “punta” santrfor oynuyor. Ceza alanı içinden ve dışından kafa ve ayakla rahat goller atabiliyor. Burak Yılmaz’ın Lille’e gidişinden sonra Beşiktaş’ın tam da Balotelli gibi bir oyuncuya ihtiyacı var.
Peki nasıl verimli olabilir? Onu oynatacak adam Sergen Yalçın… Çalıştığı bütün takımlarda futbolculardan azami ölçüde verim almaya çalışan, sorunlu futbolcuları adeta tedavi ederek futbola yeniden kazandıran Sergen Yalçın, kendi oyunculuk döneminde nasıl sıra dışı davranmışsa, Balotelli’den de benzer davranışları görecek. Bu noktada anlaşmazlık çıkacağını sanmıyorum.
Balotelli’nin zor anlaşılır davranışları var. İngiltere’deki öykülerinden biri: Kumarhaneye gider. Çok bilinen “tek kollu” oyun makinalarından birine en yüksek parayı bastırır ve 50 bin Pound (yaklaşık 475 bin TL) kazanır. Nakit ödeme yapılır. Dışarı çıkar ve elindeki bütün parayı, duvar dibindeki dilenciye verir. Olay İngiliz kamuoyunda bomba etkisi yaratır. Polis, Balotelli’ye o kadar nakit parayı yanında neden taşıdığını sorar; “Zenginim de ondan” der… Peki neden dilenciye vermiş? “Adamın ihtiyacı vardı da, ondan!”. Zor anlaşılır adam… Verona’ya karşı oynadıkları bir maçta ırkçıların hedefi olur. Milli Takım’da oynamamaya karar verir. Federasyon Başkanı ile tartışır. Duyarlıdır, zaman zaman öfkelidir. Ganalı bir anne-babanın çocuğu olarak doğmuş, evlatlık verilmiştir. Çocukluğu travmatik anılarla doludur. Balotelli’ye anlayış, sevgi ve saygı gösterilirse, Türkiye’de mutlu olacağını düşünüyorum. Beşiktaşlıları da mutlu edecektir Dileyelim ki PAOK maçına da yetişsin, Şampiyonlar Ligi yolunu gol(ler)le süslesin.
Son beş yılda Türk futbolunun kalitesi düşme eğrisi çizdi. 21 takımlı ligimizin de kaliteli bir sezon sunacağını söyleyemeyiz. Balotelli, “kolaylaşan” bu lige gelir de Beşiktaş için 20 gol atarsa, başarılı olur.
Şans dileyelim. Adı GOLotelli olsun!
Ödül Beşiktaş’ın
17 milyon 572 bin euro… Kanal D’nin düzenlediği muhteşem “Ödül Senin” gecesinde Beşiktaş’ın “Bırakmam Seni” kampanyasından elde edilen yaklaşık 150 milyon TL tutarındaki bağışın karşılığı.
Girişte euro olarak yazdım… Çünkü Beşiktaş’ın bu yıl “küçülerek” 35 milyon Euroluk bir ekibe dönüşeceğini biliyorum. Böyle bakarsak, takım değerinin yarısından fazlası kasaya giriyor demektir. Başkan Ahmet Nur Çebi ve yönetici arkadaşları artık rahat nefes alabilir, pazarlık masalarında dik oturabilirler.
Haftalardır futbolcuları indirime ikna etmek için uğraşan bir kulüp, transferde adeta erozyona uğrayan bir takım için bu bağışlar “can suyu” değerinde.
Gecenin esprileri güzel. Duygulu yansımaları da güzel Yılmaz Erdoğan’a teşekkür etmek gerekir. Takdir edilecek bir güzellik de rakip takım taraftarlarının Beşiktaş’a dost eli uzatmasıdır. Dileyelim, bu dostça yaklaşımlar tribünlere de yansısın.
Nihat Başkan sıkılıyor
TFF Başkanı Nihat Özdemir anlatıyor: “Başakşehir’in Kopenhag’daki UEFA maçına Sayın Bakan Kasapoğlu ve Başkan Vekilimiz Mehmet Baykan’la gittik. Pandeminin yarattığı ortamda çok sıkıcı ve yorucu kontrollerden geçtik. O maçta da gördüm ki seyircisiz maç anlamını kaybediyor.”
Özdemir, 11 Eylül’de başlayacak yeni sezon için ekibi ve sağlık kuruluyla yoğun işbirliği içinde “seyircili” maç ortamını hazırlıyormuş. Ama işler birden terse dönmüş: “Devletle, Sağlık Bakanlığımızla konuşuyoruz. Bilgi verip karar ve önerilerini iletiyorlar. Bir gözümüz de Almanya’da. Onların da Eylül’de başlayacak ligleri için seyirci kabul etmeye hazır olduğunu görüyorduk. Ama son anda Almanya’da maçların seyircisiz başlayacağı açıklandı. Bu karar, bizi de olumsuz yönde etkiledi. Çok sıkıldım. Açıkçası biz de seyircili maça henüz hazır değiliz. Maalesef hasret sürecek.”