Hava buz gibi, sıfırın altında 10 derece... Saha yerden ısıtmalı ama zemin kaygan. Oynamak da zor, topu tutmak da zor, atmak da! Buna rağmen Galatasaray için Şampiyonlar Ligi’nin beşinci maçı, Moskova’daki puansız ev sahibi karşısında bahar sıcaklığı yaratabilir, ortalığı aydınlatabilir. Paramparça ve dağınık sürece biraz olsun mutluluk katabilirdi.
Olmadı. İçeride yaşadıkları sıkıntıların ve yanlışların bedelini dışarıda ödediler.
Fatih Terim ve kadroda eli ayağı tutup oynayabilecek tüm futbolcular, ceza engeli olmadan özgürce Şampiyonlar Ligi heyecanı yaşayabilirlerdi. Yapamadılar. Ne yazık ki etkisiz, verimsiz, niyetsiz ve tepkisiz oyunlarıyla umut vaat eden bir varlık gösteremediler.
Fatih Terim, dörtlü savunmada tedavi sonrası Nagatamo’ya görev verirken, Ozan-Serdar ortaklığıyla da beklediği stoper direnişini gerçekleştiremedi. Savunmanın en diri, en iyi adamı Linnes’di dün. Önce rakibe kendi kanadından hücum fırsatı vermedi. Asıl katkısını ise sağ kanattan yaptığı bindirmeler, isabetli ortaları ve hücum organizasyonlarıyla gösterdi. Ndiaye ve Donk kolay ve tembel pasların dışında hiç bir varlık gösteremediler. Donk’un ağırlığı ve reflekssiz oyunu Galatasaray’ın yediği ilk golle sonuçlanan kazaya yol açtı.
Galatasaray’ın asıl sorunu, hemen her bölgede hayal kırıklığı yaratan formsuz oyuncularla mücadele etmek zorunda kalmasıydı. Fernando, Onyekuru, Rodriguez ve Eren Derdiyok inanılmaz ölçüde kötü oynadılar. Döküldüler, desek haksızlık etmiş olmayız.
Lokomotiv Moskova, ligde hayal kırıklığı sonuçlarla beli bükülmüş bir ekip. Dün sakat Manuel Fernandes gibi yaratıcı bir oyuncudan yoksun bir kadroyla mücadele ettiler. Yine de hücumda ve savunmada yerleşmeleri, saha koşullarına uygun fizik güçleriyle fark yarattılar.
Lokomotiv de, Galatasaray da oyunu gösteriden uzak bir disiplinle oynamaya çalıştılar. İlk yarım saatte Galatasaray için bu çok olumluydu. Ancak kazandıkları topları en olmaz yerde en yanlış pas tercihleriyle kaptırmaları ev sahibine psikolojik üstünlük sağladı.
Galatasaray’da formsuzlarla birlikte direnenler de hata yapmaya başladılar. Lokomotiv Moskova, kazandığı topları Miranchuk ve Farfan’a atarak sağ ve sol kanattan en az 5’li, 6’lı hücum setleri oluşturmaya başladı. Galatasaray da set oyununda varlık göstermeye çalıştı ama Eren Derdiyok’la, Rodriguez’le, Onyekuru ile olacak iş değildi.
Terim’in maç içindeki hamleleri de hazindi. Feghouli, Selçuk ve Mariano da derde deva olmadı. En dramatik olan da, reaksiyonsuz bir Galatasaray izlememizdi. Şimdi son Porto maçında sahaya UEFA’da devam umuduyla çıkacaklar. Bir yandan Kulüpler Birliği, bir yandan dağınık takım psikolojisi heyecan vermeye yetmiyor. Kaldı ki, o eski ve büyük heyecanın üzerinden 18 yıl geçmiş... Şimdi başka heyecanlar yaşamak vardı cancağızım!