Aslı Pelit

Aslı Pelit

-

Tüm Yazıları

Arjantin ve Brezilya. İki futbol ülkesi. Aralarındaki rekabet tartışmasız bu kıtanın en büyüğü. Öyle ki, karşılaşmalara Superclassico de las Americas deniyor, yani Amerikaların Derbisi. Rekabet dillere destan. Kimin daha çok dünya kupası var? Futbolda kim daha üstün? Maradona mı Pele mi? Kim en ünlü gollere imza attı? Bir zamanlar kıtanın ekonomik anlamda lideri Arjantin iken, son 5-10 yıldır bu üstünlüğün Brezilya’ya geçmesi ile zaten daha çok kupaya sahip olan Brezilya rakibine biraz fark atsa da, son Dünya Kupası’nda iki takımın da art arda elenmesi ile biraz hafifledi çekişme. İki taraf da bir türlü diğerinin üstünlüğünü kabul etmediği gibi, 2014 Dünya Kupası’nın Brezilya’da yapılıyor olması durumu oldukça kızıştırmakta.

Herkes top oynar, ama Brezilya kazanır

Son yıllarda hayatımı yarı yarıya geçirdiğim bu iki ülkede ne olursa olsun aynı olan bir şey var ki, o da derbi maçı olunca akan suların durması. Gidebilen stadda gidemeyen da ekran başında... Kıtada kimin en büyük olduğu o 90 dakikanın sonunda belli oluyor.
Çarşamba akşamını iple çekiyordum o yüzden. Birkaç gün önce Buenos Aires’i paralize eden grevi veya Rio de Janeiro ayağa kaldıran “Ağaoğlu 1453” tadındaki doğal parkı mahvedecek dönüşüm projesinin yarattığı buhranı, ben de herkes gibi bir kenara koyup, (hem de !!) La Bombonera’da derbi seyretmek istiyordum. Stada doğru giderken yanımızdan geçen Brezilyalı ve Arjantinli taraftarların heyecanını hissetmemek imkansızdı. La Bombonera Stadı, bir Boca-River derbisi kadar coşkulu değildi, ama Arjantin ve Brezilya bayrakları ile süslenmiş ve barra bravaların şiddetinden uzak gerçek futbolseverlerle dolmaya başlamıştı.
İki ülkenin futbol federasyonları geçtiğimiz yıldan beri Dünya Kupası hazırlıkları çerçevesinde her sene yapılmasına karar verilen dostluk maçlarının bu seneki ikinci ve son ayağı oldukça maceralı başladı aslında. 19 Eylül’de Brezilya’nın, çoğunuzun adını bile duymadığı Goiânia şehrinde yapılan ilk maçı 2-1 ev sahibi aldı ve ikinci ayağın yine çoğunuzun nerede olduğunu (Arjantinliler bile bilmiyorlar, üzülmeyin !) bilemediği Resistencia (Chaco eyaleti) şehrinde yapılmasına karar verildi. Büyük şehirler yerine iki ülkede de uzak yerlerin seçilme sebebi bu bölgelerde yaşayan ve iyi maçlar seyretme şansı olmayan halka futbol ulaştırmaktı. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı, Chaco’da elektrikler kesilince büyük bir fiyasko ile maç iptal oldu ve sonunda daha başka bir rezalet olmaması açısından Buenos Aires’te yapılmasına karar verildi.
Arjantin’de herkes biliyordu büyük yıldızların gelmeyeceğini. Geçen hafta (muhtemelen) milyonlarca dolar harcayarak yıldızlarla, özellikle Messi ile dolu Arjantin Milli Takımı’nı, Suudi Arabistan’a getirdikten sonra Leo ve arkadaşları bu hafta hem de Şampiyonlar Ligi’nin ortasında Dünya’nın bir ucuna ülkelerini temsil etmeye gelemediler. Yerel liglerden (kıta genelinde) seçilen oyunculardan oluşan takım Arjantin’in ekonomik durumunun da bir nevi tasviri. Kulüpler alt yapıdan yetişen yetenekli oyuncuları ellerinde tutacak güce sahip değiller, bu yüzden de çoğu Arjantinli daha 20’li yaşlarını görmeden yurtdışına gidiyor. Milli takımın %90’ı Avrupa liglerinde top koşturan yıldızlar.
Rakip Brezilya’da ise durum farklılaşmaya başladı: yıldızlarla dolu milli takım yavaş yavaş ülkesinde kalmayı seçen futbolcularla dolmakta. Sebebi ise son yıllarda büyüyen ve şu anda Dünya’da 4üncü sıraya yükselen ekonomi.

Haberin Devamı

Herkes top oynar, ama Brezilya kazanır

Haberin Devamı

Neymar neden gitmiyor?

Haberin Devamı

Bunun en güzel örneği Neymar. Birkaç hafta önce Santos’a onunla röportaj yapmaya gittiğimde, sorduğum ilk soru buydu; Neden gitmiyordu Avrupa’ya?
“Ben ülkemde mutluyum. Özellikle baba olduktan sonra aileme yakın olmayı seçiyorum. Dünya Kupası’na kadar buradayım” dedi bana. Gözlerinin içi parlıyordu. 21 yaşında ülkesinin en çok sevilen yıldızlarından birisi haline gelen ve Kral Pele ile karşılaştırılan futbolcu için hayat çok güzel aslına bakarsanız.
Sadece ülkede katıldığı reklam kampanyalarından elde ettiği gelir 100 milyon doları aşarken ve takımı Santos şampiyonluktan şampiyonluğa koşarken, neden gitsin ki, buz gibi Avrupa’ya? Siz de onun yerinde olsanız, güzelim plajları bulunan, fıstık gibi kızların peşinizden koştuğu, ana dilinizi konuştuğunuz ve ailenizin yanında olduğu ülkenizden gider miydiniz uzak yerlere?
Seleçao’ya bakınca gidenlerin de döndüğünü görüyoruz zaten. Sadece milli takımda oynayanlar değil Seria A’ya son birkaç senede yağan yıldız yağmuru Brezilya’nın bir anda futbolcu ihraç eden değil, ithal eden bir lig haline gelmesini sağladı. Bakınız Botafogo’ya gelen Seedorf örneğine.
Maçtan sonra Teknik Direktör Mano Menezes’e bu konuyu sordum. Ekonomik gelişme milli takıma nasıl yansıyordu onun gözünde. Her zaman ki, gibi hınzır bir cevap verdi soruma:
“Para önemli tabii, ama herşey değil. Biz şanslı bir ülkeyiz, yeteneklerle dolu. Bu yetenekleri sistematik bir şekilde ve uzun vadeli planlar yaparak sabırla ancak iyi bir takım yaratabiliriz. Ne kadar uzun süre beraber oynarlarsa, o kadar iyi olacaktır. Para buna yardımcı oluyor, ama tek sebebi olamaz başarımızın”.
Akşamki, maçın sonucu da ilginçtir, yine Neymar’ın elinden, pardon, ayağından geldi ! İlk maçı 2-1 Brezilya aldığı için Bombonera’dan 2-1 galip ayrılmasına rağmen Arjantin penaltıları kaçırarak zaferi Neymar’ın muhteşem golü ile evinde rakibine kaptırdı, stat yeşil sarı renklerle donatıldı bir anda, kulağımıza samba ritmleri geliyordu çıkarken.
Tabii Menezes kutlamaları uzun tutmuyor şimdilik. 2014’e az kaldı. Takımın önümüzdeki en önemli sınavı 6 Şubat’ta Wembley Stadyumu’nda, İngiltere karşısında. Haziran’da ise Konfederasyon Kupası var. Bakalım Seleçao kendisinden beklendiği gibi başarıdan başarıya koşup sonunda Maracana’da o meşhur kupayı kaldırabilecek mi?