Trabzonspor’da son haftalar işler yolunda gitmeye başlayınca, yediden yetmişe herkes tribünlerde yerini almaya başladı… 70’li/80’li yıllarda olduğu gibi…
Ağzında emziği, koltuklarda uyutulan bebeler…
Elinde örgüsü nineler…
Doksan dakika gençleşen dedeler!
Trabzonspor’un sosyal medya hesabını yönetenlerin de hakkını teslim etmek gerek; gözlerin pasını silen görüntüleri, futbolun güzelliklerini yediden yetmişe, taraflı tarafsız herkesle paylaştıkları için…
***
Bunlar görünenler/izleyebildiklerimiz…
Ya bilinmeyenler/ anlatılanlar?
***
Trabzon/Hamsiköy’de yaşanan bir hikâye mesela…
Trabzonspor’un maçı oynanırken elektrikler kesilir. Maçı izleyenler zıvanadan çıkar… Trabzonspor da an itibariyle mağluptur. Sinirler kemençe yayı gibi gerilir… Kendini mekândan dışarı atan telefona sarılır… Ve ilgili yerler aranır:
***
Trabzonsporluların İstanbul’da büyük bir etkinliği vardır. İğne atılsa yere düşmez…
Asayişten sorumlu komiser yardımcısı Trabzonludur, soyadı da Trabzon…
Akçaabatlı olan amire Trabzonsporlu dostlar şakayla karışık sorar:
“ Evet” dedikten sonra “niye sorulduğunu?” merak eden genç komiser, “Babanız bir çocuk daha yapsa da adını ‘bize her yer’ koysa ne güzel olur!” cevabını alır!
***
Gümüşhane’de Trabzonsporlu çoktur.
Olay bir kahvehanede yaşanır. Günlerden Salı… Dışarısı buz gibi, kar da yeni başlamış.
İçeri girenlerin ilk adresi; nar gibi kızaran sobanın başı…
Herkes pür dikkat Trabzonspor’un maçını izliyor… Heyecan dorukta… Başta maçı yöneten hakemler olmak üzere formda olmayan futbolculara eleştiri yağmuru hız kesmeden devam ediyor!
Bu ortamda sobanın başında gereğinden fazla kalan, bir başka ifadeyle önünü ve arkasını gereğinden fazla döne döne ısıtan, karşılaşmayı gözlerini kırpmadan izleyenlerden azarı işitiyor.
Fırçayı yiyen, süt dökmüş kediye dönmüşçesine bir sandalye kapıp arka taraflara bir yerlere geçiyor…
Hikâyeyi bizimle paylaşan dostumuz da kahveye giren, ısınmak için sobanın başına geçenlerden ve onlarca kişiden “ Kapatma önümüzü... Geç bi yere otur” komutunu işitenlerden…
Gezmek, hasret gidermek için İstanbul’dan Gümüşhane’ye giden dostumuz, yaşlı bir attan okkalı çifte yiyen nalbant gibi şaşkına döner, vaziyeti anlamaya çalışır!
Bir müddet sonra kahvedekilere “ bugün maç yok ki arkadaşlar… Oynanmış maçın tekrarını izliyorsunuz” dese de payına düşeni fazlasıyla alır:
Sonrası malum, bizimki de bir sandalye alır izleyenler kervanına katılır… Üstelik “ ayağın alışsın… buraya da alış…” denerek ön tarafa hem de sobaya yakın bir yere oturtturulmuş... Anlayacağınız misafir olduğu için torpil geçilmiş!
***
Diyeceğimiz; neresi olursa olsun Trabzonsporluların hikâyeleri anlatmakla/yazmakla/dinlemeyle bitmez… Zira onların yaşam kaynakları; Trabzonspor’dur…