Uzmanlar “Caz müzisyenleri, özgür, çalkantılı ve kargaşa ortamında müzik yaparlar. Belli belirsiz yapılandırılmış bir malzemeyi birbirinden bağımsız olarak yorumlarlar… Her biri zirveye tırmanma uğraşı içerisindedir… Cazda sonucu müzisyenin bireysel performansı belirler…”
( Futbolda ise tam tersi; bireysellik kaçınılmaz başarısızlığa neden olur!)
***
Trabzonspor camiasında yıllardır yapılanların/yaşananların özeti yapılmış sanki…
Hâlbuki…
Birlik-beraberlik sağlanıp Trabzonspor’un etrafında kenetlenebilinse…
Camia enerjisini Trabzonspor’un başarısı için harcayabilse…
Caz müzisyenleri gibi değil de horunda olduğu gibi el ele, kol kola girilip, yan yana, omuz omuza verilip aynı anda hareket edilebilse…
Kısaca, ortak görüş/ ortak düşünce/ortak akıl hâkim olsa;
Bordo-mavili takımın 70/80’li yıllara dönmesine engel kalmaz…
***
Dolayısıyla…
Trabzonspor başarılı olsa bir dert, başarısız olsa bin dert…
Başarıda kerameti kendinden olduğunu söylemeye başlar her bir fert…
Başarısızlıkta topu başkasına at…
***
Birlik-beraberlik?
Birlik yıllardır senelik izinde, beraberliği ne gören vardır ne de yerini bilen!
***
Doğruyu söylemek gerekirse, senelerdir böyle…
“Trabzonspor, O’na hayat verenlerin hayatıdır” diyen, efsane başkan Kırşehirli Şamil Ekinci bile nasibini almıştır kayıkçı kavgalarından… Trabzonspor onun başkanlığı döneminde defalarca şampiyon olmasına rağmen “bırak artık” diyenler olmuştur…
Sadece Şamil Ekinci olsa…
Kimler öğütülmedi/öğütülmüyor ki suyu tükenmeyen o değirmende? Saymakla bitmez…
Trabzonspor’da daha önce görev yapmış kim varsa, o konuda dertli olduklarını, sitem ettiklerini görür ve de duyarsınız!
Mesele mi?
Meseleye biz “aşırı sevgi, kıskançlık” kaynaklı diyelim, siz “ ben olmazsam; olmaz!” deyin geçelim…
***
Anlayacağınız, dünya değişti, iklimler değişti, Trabzonspor camiasında kendi içinde hesaplaşmaların yöntemi hiç ama hiç değişmedi. Değişenler sadece kelimeler!
O anlamda taraflı tarafsız herkes “Trabzonspor’un en büyük rakibi kendi içindedir” der…
E, Trabzon’da bacasız tek fabrika olunca Trabzonspor;
İşin içine sen-ben/ onlar-şunlar muhabbeti girince, atışmalar-sataşmalar-kapışmalar; korakor..
Teşhisi/tespiti doğru koymuştur taraflı tarafsız herkes:
“Trabzonsporluları birbirlerine düşürün, onlar birbirlerine yeter…”
***
Özünde denizler kanununda da böyledir; daha doğrusu köpek balıklarının.
Bilim adamlarının köpek balıkları üzerinde yaptığı araştırmaya göre; sürü halinde avlanan bu savaşçı balıklar, avlarına saldırırken yaralanmamaya özen gösterirlermiş. Eğer avlanma sırasında yara alırlarsa işleri bitikmiş. Çünkü yaralanan bölgeye beraber avlandıkları diğer balıklar saldırmaya, o bölgeden bir parça kopartmaya çalışırlarmış. Aynı yerden bitmez tükenmez diş yarası almaya başlayan balık dayanamaz ve kan kaybından yavaş yavaş ölürmüş.
Denizlerin kanununa göre, köpek balıkları kan kokusunu hiç unutmazlarmış. Hele tanıdık bir koku aldılar mı, o kokunun kaynağı olan yaraya bu defa gözü kara ve acımasız bir şekilde saldırılarmış ve bundan da kurtuluş olmazmış.
Ayrıca denizler kanununa göre, yaralı bir köpek balığına kendi sürüsü saldırdığı zaman meydana gelen arbedede çok sayıda balık ölümcül darbe alırmış ve sürünün yeni yetmeleri o balıkların yaralarını didikleye didikleye işlerini bitirip kan-can sahibi olurlarmış.
***
E, denizler kanunu, ibret ve hikmet kaynağı, tasını daldırmasını bilenler için çok şey anlatır, caz müzisyenlerinin anlatmaya çalıştıkları gibi…
Dememiz o, teknik adam ve futbolculardan bir yere kadar…
Trabzonsporlular sözünü ettiğimiz o birlikteliği sağlar/yakalar, birlikten doğan kuvvetin-enerjinin- gücün ne kadar önemli olduğuna sadece Trabzonsporlular değil, taraflı-tarafsız herkes bir kez daha şahit olabilir, 70/80’li yıllarda olduğu gibi.