Her iki takım maça öyle bir başladı ki “ bir hışımla geldi geçti peh peh peh “ şarkısı geldi aklıma…
Sadece şarkı olsa, bu tempoyla iki takım bu maçı nasıl sürdürecek demedi de değiliz?
İlk 15 dakikadan sonra Trabzonspor durdu, MP Başakşehir başladı günümüz çağdaş futbolundan kesitler sunmaya; yüksek tempo eşliğinde oyunu sürekli kanatlara taşıyıp, hücumda genişlik yarattılar… Dahası Trabzonspor’un tüm pas bağlantı yollarını kesip, alan daraltıp, organize olmasını engellediler.
Yusuf’undan Sosa’sına, Onazi’den, Pereira’sına kadar hemen hepsi rakibin coşkulu, arzulu oyununa adeta teslim oldular… Bir başka deyişle elini-kolunu bağladılar Trabzonspor’un; hatlar arasında kopukluk Başakşehirli oyuncuların elini iyice rahatlattı…
Trabzonspor kırılgan bir takım olduğunu dün bir kez daha gösterdi, mağlup duruma düştükten sonra ilk 15 dakikadaki Trabzonspor’dan eser yoktu sahada… Castillo ve Rodallega’nın oyuna niye bu kadar geç alındığını da anlayabilmiş değiliz?
Tüm bunlara rağmen gol pozisyonlarına girmedi değil bordo-mavili takım, Burak Yılmaz’ın kaleci Volkan Babacan ile karşı karşıya kaldığı bir pozisyon var ki, düşmeyi değil de topa vurmayı ısrar etse Trabzonspor beraberliği yakalayacak oyunun şekli de, şemalı da değişebilirdi… Hele Castillo’nun soldan elli metre getirip “ alın da atın” diyerek verdiği bir top vardı ki Burak’ın arkasına düşen… Diğer iki pozisyonu saymıyorum bile, biri ilk yarı iyi pozisyon alıp vuramadığı, diğeri ikinci yarı Volkan’ın üstüne vurduğu kafa topu…
Doğrusunu söylemek gerekirse, Trabzonspor’un MP Başakşehir’e uygulaması gereken baskıyı, Başakşehirli futbolcular Trabzonspor’a maçın başından sonuna kadar uyguladılar ve bunda da başarılı oldular…
Özetle…
MP Başakşehir, günümüz modern futbolunu çok yönlü oynayan sistem takımı, hal böyle olunca bileğinin hakkıyla Trabzon’dan üç puanı alarak yoluna devam ettiler… Kısaca sistem kazandı diyebiliriz… Adebayor gibi golcünüz, Visca, Mossoro, Arda, Emre ve Epureanu gibi oyuncularınız olunca sonuç kaçınılmaz oluyor!