Trabzonspor, Konya’da iki puan bırakmamış olsaydı, dünkü maçın seyri, rengi ve stresi çok daha farklı olabilirdi; yurdun çeşitli yerlerinde ikamet eden Trabzonsporlular, 41 bin kişilik statta yerlerini alabilmek için havadan ve karadan Trabzon’a çıkarma yapabilirlerdi mesela…
Ligin bitimine iki hafta kala, Beşiktaş ile Trabzonspor arasında beş puan fark olunca, insan “nerede o eski ramazanlar” dercesine “nerede o eski derbiler!” diye de sormuyor değil kendi kendine… Ramazan olmasına rağmen tribünlerin coşkulu ve dolu olması, Trabzonsporluların futbolu ve Trabzonspor’u ne kadar çok sevdiklerinin en büyük göstergesiydi; 41 bin kişilik statta karşılaşmanın 41 dakikası Trabzon’da iftar vaktiydi. (Allah kabul etsin!)
Hal böyle olunca, oyuncular da, hocalar da rahat, stres-sıkıntı yok, hatta hakemler de… Merak edilen; iki ezeli ve ebedi rakibin, bir başka ifadeyle iki devin alacağı skorun, tarih sayfalarında yerini nasıl alacağıydı? Bazı filmler vardır, bitmesini hiç istemediğiniz, keyifle izlediğiniz… Dün de Trabzon’da öyle bir karşılaşma izledik… Çağdaş futbolan kesitler sundu bordo-mavili ekip, oyunu kanatlara yaydılar, iyi alan daraltılar, merkezden hücum ettiler, ayağa hızlı ve isabetli oyunları, sezonun en iyi oyunuydu belki de, adeta Trabzonsporluların yıllardır arzuladığı, sabırla beklediği bir ekip.
Dalga dalga gelen Trabzonspor ataklarına, siyah-beyazlı takımda dalgakıran oyuncu Karius oldu. Beşiktaş’ın Burak ve Mirin’le girdiği gol pozisyonlarında gole müsaade etmeyen Uğurcan’ın da hakkını teslim edelim, müthiş oynadı.
Trabzonspor’un dünkü futboluna şapka çıkartılması gerekir, Abdülkadir’in Novak’a attırdığı gol öncesi hareketlerine ve Yusuf Yazıcı’nın muhteşem gollerine çıkartılacağı gibi.