Çocuk her derste talim ettiği şarkıyı böğürür gibi söyledikten sonra hocasına: - Annem bana her sabah çiğ yumurta içiriyor, ondan sesim güzel… - İç iç çok iyi demekle yetinmiş hocası… - İçtiğim çiğ yumurtalar sayesinde derslere de gerek kalmayacak galiba, sesim güzelleştikte güzelleşiyor diye; yine böğüre böğüre şarkı söylemeye kalkınca, hocasının tepesi atar: - Oğlum, demiş; şayet çiğ yumurtada keramet olsaydı, tavukgötü de bülbül gibi ötmeye başlardı. *** Yavru köpek okuldan eve döndüğünde annesine, “ anneciğim bil bakalım bugün bize ne öğrettiler” - Ne öğrendiniz yavrum? - Miyav, miyav demesini! ***
Futbol kulüplerindeki eğitim faaliyetlerinde sporcuların teknik, taktik ve fizik kondisyonları geliştirilmek istenir. Ancak ilgili kişiye, insani yönden kaliteli hale getirecek duygusal ve sosyal beceri geliştirme çalışmaları yapılmaz…
Bunun yerine onları daha bencil, egoist ve duygusal zekâ yönünden düşük kalitede varlık haline getiren; “ne pahasına olursa olsun kazan” ilkesi önlerine konur.
***
Bu yüzdendir etraf bol paralı, şöhretli, mutsuz, kendisiyle kavgalı futbolcularla dolu…
Futbolculara bu durumdan nasıl kurtulmaları, kazandıkları parayı nasıl kullanmaları gerektiği ve karşılaşacakları problemlerin üstesinden nasıl gelineceği de öğretilmez!
Dememiz o, futbol antrenman biliminden ibaret değildir, psikoloji, sosyoloji, ekonomi, tıp ve fizyoloji de futbolun içerisindedir…
***
Malum, transfer ayı… Transfer edilecek oyuncularda aranan karakter; yetenek, tecrübe, şöhret olarak bellidir… Amaç çok iyi takım olmaktır ancak sarf edilen onca paraya karşın; ne o oyunculardan verim alınabiliyor ne de o oyuncuların sorun haline gelmesi engellenebiliyor…
***
Ayrıca…
İyi futbol eğitimi; iyi para, şan-şöhret getirebilir ama iyi insan olmaya da yetmiyor…
Milyonlarca dolar ve euro verilerek kurulmuş futbol takımlarında inkâr edilmesi mümkün olmayan “ Karakter” zaafiyeti var!
Karakter parayla satın alınamadığına/alınamayacağına göre! Karakter zaafiyeti olan yerde kalite ve istikrar olmayacağından, sözünü ettiğimiz o anlı şanlı takımların taraftarları istikrar ve kaliteli futbol hasretiyle yanıp tutuşurlar.
***
Altyapı eğitimlerinde “ Ne pahasına olursa olsun kazan” ilkesi önüne konan gençler için rol model; kendisiyle barışık olmayan, futbol oynadığı dönemler deyim yerindeyse ayakkabılarının bağcıklarıyla kavga eden oyuncular ve spor programlarında meslektaşlarıyla sürekli münakaşa eden yorumcular olmuştur, olmaya da devam ediyor…
Anlattıklarıyla yaptıkları arasında dağlar kadar fark olan insanların elinde büyüyen-yetişen ve onları takip eden/izleyen futbolcuların kendinin efendisi, mutlu ve de örnek kişi olmaları mümkün değildir!
Arka teker ön tekeri takip ettiğini göre!