Trabzonspor’un kalesini koruyan genç Uğurcan Çakır’ın kaleciliğe başlama hikâyesi, Şenol Güneş’in kaleciliğe başlama hikâyesine çok benzer; ikisi de futbola başladıklarında büyüklerinin zorlamasıyla kaleye geçmiş ve devam etmişlerdir. Zira Şenol Güneş, sol açık, Uğurcan, orta saha oyuncusuydu… Şenol Güneş’e dayısı, Uğurcan’a da amcası ve yaşlı bir kaleci hocası etkili olmuştur… Bir başka yazı konusu deyip maça geçelim…
Dünkü maç için bir fon müziği yapılsa, adı “ atamayana attılar” olurdu…
Sivasspor, Trabzonspor kalesine dört kez geldi, iki attı, birini Uğurcan çıkarttı, diğerini hakem saymadı; kırmızı-beyazlıların buz gibi golü güme gitti…
Trabzonspor bilhassa ilk yarı neler kaçırdı neler… Novak’ın vurduklarından birine Ali Şaşal, diğerine direk “dur!” dedi… Yusuf ve Burak’ın kaçırdıklarına gününde olan Ali Şaşal’ın kurtarışlarının bonusu idi.
Bordo-mavili futbolcular karavana atışta birbirleriyle yarışırlarken, Hakan Arslan’ın tek atışta hedefi bulması, futbolda “atamazsan atarlar” gerçeğini bir kez daha ispatlamış oldu…
Sivasspor defansının da hakkını teslim edelim, aynı pozisyonlar ile Trabzonspor defansı karşılaşsaydı; skor bir elin parmak sayısını bulurdu herhalde…
Bir takım mağlup duruma düşebilir fakat oyuncular en azından bir tepki verir, tabir caizse isyan eder!
Sadece oyuncular olsa, Rıza hoca da tribündekiler gibi izlemekle yetindi..
Olcay’a bu kadar sabretmek? Hayret!
Rodallega’yı kulübede bu kadar bekletmek?
Özetle…
Trabzonspor Avrupa’ya giden yolda, bir diğer ifadeyle 6 puanlık maçta büyük yara aldı. Ligin sona ermesine şunun şurasında dört hafta kaldı… Ayağına gelen fırsatı tepersen, hem Sivasspor’u hem Kayserispor’u hem de Göztepe’yi 5’nciliğe ortak edersin… ( Bu arada, Ziraat Kupasını Akhisarspor alırsa, 5’nci takımlar için Avrupa başka bahara!)
Uğurcan için de şansız bir gündü… E, takım arkadaşların bu kadar vurdumduymaz, bu kadar gamsız olursa; sonuç kaçınılmaz oluyor…