Real Madrid’i Şampiyonlar Ligi’nden eleyen Ajax’ın yaş ortalaması 22. 8… Maliyeti 55 milyon Euro. Son 10 yılda 24 futbolcu sattı, 281 milyon Euro elde etti… 1971 yılından bu yana altyapıdan 733 oyuncu çıkarttılar…
Biz niye yapamıyoruz? Biz niye başaramıyoruz? Futbolu, futboldan anlamayanlar yönetiyor…
Altyapılarla uğraşmak istemiyoruz... Gelecek 10 yılı değil günü kurtarmaya çalışıyoruz. Kimse kusura bakmasın, yalandan-dolandan altyapı konuşuyoruz. Transferlerde aramıyoruz, araştırmıyoruz, scout ekiplerini kullanmıyoruz… Takımlarda altyapıdan gelen oyuncuların oynaması konusunda gönüllü değiliz…”
Şansal Büyüka’nın dün gazetemiz Milliyet’te yayımlanan “ Ajax’ın verdiği ders” başlıklı yazısından birkaç cümle paylaştım özetle…
( Yazının tamamını okumanızı tavsiye ederim )
***
Dert yanan, dert edinen, sitem eden ve soran Şansal ağabeye katılmamak mümkün değil…
Evet, Ajax, ders vermeye devam ediyor… Kime? Futbolu yönetenlere, kısaca herkese/hepimize…
İyi de; uygulayacak, yapacak, başaracak olan kim ya da kimler?
Aslında bu Ajax’ın 2. Dersidir; o da büyükleredir! Zira 1. Dersi altyapıya, gençlere veriyorlar…
Biz de “ TİPS’izler” başlığı adı altında verilen bu derse kısaca değinelim…
Ajax’ın yüzlerce yetenek avcısının tespit ettiği ve yönetimin ‘sisteme alınabilir’ kararı verdiği genç yetenekleri bu sisteme dahil edip eğitiliyorlarmış…
( TİPS’in ‘T’si teknik kelimeleri simgeler)
Üstün teknik yeteneğe sahip olan ve teknik öğretiye yatkın ve bu konuda kendini sürekli geliştirme iştihasına sahip gençler sisteme dâhil ediliyorlar… Ancak ilerleyen eğitim süresince tekniğini geliştirmeyen, hatalarında ısrar edenlerle, yeteneği ne olursa olsun; yollarını ayırıyorlarmış…
( ‘İ’ harfi zekânın karşılığı olan İntelligent’i ifade eder)
Zeka düzeyi belli normlarda olmayan, sorumluluk duygusu ve bilinci gelişmeyen, kendini başkasının yerine koyma (empati) değerliliği eksik, rekabet ve rakip kavramından keyif almayan, bulunduğu ortama ve onun kültürel değerlerine saygısız olanlar ile devam etmiyorlarmış…
Egoist, çaba yerine, sağlıksız ruhsal savunma mekanizmalarını geliştiren, duyguları ve hormonlar doğrultusunda hareket edenler ya sistemden çıkarılır ya da “Hemen satılacak” listesine koyup satıyorlarmış…
( ‘P’ harfi, karakter-kişilik karşılığı olan Personlichkeit’i vurgular)
Eğitimi ve sosyal yaşamı sırasında, tutarsız, benmerkezci, kolektif yaşam ve kurallarına yatkın bir karakter-kişilik profili ortaya koymayan futbolcu (Bu konuda uzmanlardan kurulu heyetin raporları ve yönetimin oluru ile) adı açıklanmadan satış listesine konurmuş, menajerler vasıtasıyla ve iyi bir satış stratejisiyle başka kulübe gönderiyorlarmış.. Bu tipler “sistem faresi” diye tanımlanır. Çünkü kişilikleri gittiği takımlardaki sistemi sürekli kemirir, çökertir.
‘S’ harfi, sürat-çeviklik karşılığı olan Schnelligkeit kelimesini yansıtır;
Algılaması, tekniğini uygulaması, kas-sinir yapısı, süratli-çevik olmayanlar, “Yıldız değil, endüstri futbolcusu olur” diyerek bünyede tutulur ve iyi bir fiyatla elden çıkartılıyormuş…
TİPS sisteminin temel direği ‘İ’ ve ‘P’ harflerinin simgelediği ( zeka ve karakter) değerlilikmiş;
Anlayacağınız ‘İP’ sağlam ve kaliteli olmadığı takdirde; futbolcu ağzıyla kuş tutsa nafile…
***
Bize gelince…
Alt yapılarda görev yapan hocalar karın tokluğuna çalışıyorlar. Maaşlar amatörde 500 ile 2000 TL, profesyonel takımlarda 1500/ 3500 arasında değişiyor… Amatörlerde sigortalı çalışan antrenör sayısı % 2. Her 100 oyuncudan 0.7’sinin profesyonel olduğunu da hatırlatalım.
Çocuklar alt yapı eğitimlerini tamamlamadan başta yakınları olmak üzere kafaları karıştırılıp farklı yönlendiriliyor.. Yetenekli gençler daha yolun başında menajerler tarafından abluka altına alınıyor… Profesyonel olanlar da iki maç iyi oynayınca basın tarafından gereğinden fazla yazılıp ve konuşuluyor. Bunu okuyun, dinleyen futbolcunun bilinçaltında farklı bir profil oluşuyor ve asıl tehlike de o zaman başlıyor; “ben oldum”…
Birçok kulüp altyapısında oynayan çocuklar sakatlandığında “ sigortan var mı yavrum?” sorusuyla karşılaşıyor!
Alt yapılarda ve alt liglerde görev yapan hocalar ne kadar başarılı olursa olsun, hak ettikleri değeri görmüyorlar… Genelde teknik adamlık yapanlar büyük takımlarda futbol oynamış adı, şanı olan eski futbolcular…
Özetle…
Allah, planlı-programlı-sistemli çalışana, zamanın ipine sarılana, onun tanıdığına, bunun yakınına değil “İP”i sağlam ( zeka, karakter) olan futbolcuya zaman ayırana veriyor.
Zoru sevmememiz, kolaya kaçmamız, göz boyayarak çalışmamız, günü kurtarma anlayışımız ve hak edenle değil arkası kuvvetli olanlarla çalışmamız; en zayıf halkamız…
Karakter ve zeka transfer edilmeyeceğine/edilemeyeceğine, ön teker arka tekeri takip ettiğini, ahbap çavuş ilişkilerinin devam ettiğini, yatarak kazanan tek canlının tavuk olduğunu bildiğimize göre; daha çok bekleriz ve de ders almaya devam ederiz…
Hazır yeri gelmişken…
Futbol dünyasının gıpta ettiği sistemi Ajax’ta hayata geçiren Van Gaal’ın 8 ay boyunca idmanlarını izleyen, seminerlere katılan, kısaca Hollanda’da bu eğitimi alan Mustafa Reşit Akçay’ı, hala daha alt yapılarda kullanmayı beceremiyorsak; biz daha neyi ve niye konuşuyoruz ki?