06.05.2019 - 23:38 | Son Güncellenme:
AA
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Milletin iradesine başvurmak her zaman için yegane pusulamızdır." dedi.
Çelik, AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK)'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesi kararına ilişkin Çelik, şöyle konuştu:
"YSK tüm bu süre içerisindeki incelemelerinden sonra İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar verdi. Milletimizin iradesine başvurmak, şüpheleri kaldırmak ve birtakım sıkıntılı durumları izale etmek açısından milletin iradesine başvurmak her zaman için yegane pusulamızdır. İstanbul seçimleri gerçekleştiği andan itibaren ortaya çıkan tartışmalar İstanbul gibi büyük bir kentin yönetilmesinde, seçim sürecinde ortaya çıkan bu sıkıntılar bu kentin yönetilmesinde bundan sonrasıyla ilgili daha bir berrak tablonun ortaya çıkmasını gerektiriyor."
Çelik, hukuken ortaya koydukları ve sundukları delillerin YSK tarafından dikkate alındığına işaret ederek, "Suç duyurusunda bulunacak kadar ciddiye alınmıştır, doğru görülmüştür ve yerinde görülmüştür." ifadesini kullandı.
YSK'nin kararıyla millet iradesine yeniden başvurulacağını ve seçimlerin yenileceğini hatırlatan Çelik, "Başından beri biz AK Parti Genel Merkezi'nde yaptığımız her açıklamada, Genel Başkanımızın yaptığı bütün açıklamalarda sürece saygı gösterdiğimizi, hukuki sürece gösterdiğimiz saygının sonuca saygı gösterdiğini ifade ettik. Oy namustur dedik, tek bir vatandaşımızın bile oyunun heba olmaması gerektiğini söyledik." şeklinde konuştu.
Çelik, bu süreçte esas olanın hukuk olduğunu ve burada sürecin patronunun YSK olduğunu yineledi.
AK Parti olarak diğer partiler gibi kendilerinin de itirazlarda bulunduğunu anımsatan Çelik, sözlerine şöyle devam etti:
"Biz bu itiraz yollarına başvurunca iki tane propagandayla karşı karşıya kaldık. Birisi öteden beri dışarıdan ifade edilen ve içeriden CHP tarafından dillendirilen bir şey 'Demokratik yolla işte iktidarın yönetimlerin el değiştirmesine karşı çıkıyor' gibisinden, ikincisi de başvurduğumuz itiraz yolunun sonucu kabullenmemek gibi bir amaca dönük olduğuna dair. Bu ikisinin de ne siyasi bir temeli vardır ne de hukuki bir temeli vardır. Bizim seçim kanunumuz seçimden sonraki itiraz sürecini, seçim sürecinin bir parçası olarak tanımlamıştır.
Burada da yegane amaç şudur, partilerin çıkarlarının çok ötesinde vatandaşımızın oyunun heba olmaması, milli iradenin net olarak ortaya çıkmasıdır. Bu mesele AK Parti ya da başka bir partinin çıkarının korunmasıyla ilgili bir mesele değildir. Bu mesele, demokrasinin yegane kaybetmeyeni olan, demokraside her halükarda kazanan vatandaşımızın oyunun net bir şekilde ortaya çıkma meselesidir."
Ömer Çelik, demokratik irade temelinde ortaya çıktıklarını ve bunun için çok büyük bedel ödemiş bir parti olduklarını belirterek, "Partimiz Türkiye'de reformları gerçekleştirdiğimiz için kapatma davasıyla karşı karşıya kalmıştır. Partimiz içeride ve dışarıda bilinen ve bilinmeyen bir sürü siyasi suikast ile karşı karşıya kalmıştır. Cumhurbaşkanımızı hedef alan bir sürü komployu bertaraf etmişizdir." dedi.
Kendilerinin demokrasi mücadelesi verirken karşılarındakilerin de başka yerlere sığındıklarını ifade eden Çelik, şunları kaydetti:
"Dün biz demokrasi mücadelesi verirken karşımızda yargı vesayetine ve askeri vesayetine sığınanlar, bugün bizi sonuçları kabullenmemek gibisinden temelsiz bir iddia ile karşı karşıya bırakmaya çalışıyorlar. Bunun boş bir iş olduğu açıktır. Temeli olmayan bir iş olduğu açıktır. Dün bu vesayetlerin arkasına sığınıp bizim demokrasi mücadelemize saldıranlar bugün yine demokrasi içerisinde ve hukuk içerisinde yaptığımız başvuruları gayrimeşru gibi göstermeye çalışıyorlar. Çok temel bir formülü vardır bunun 'Sürece saygı gösteren sonuca da saygı gösterir. Yani hukuki sürece saygı göstermeyenin siyasi sonuca da saygısı olamayacağını net bir biçimde görmek lazım. Şimdi biz dedik ki bütün bu sürece saygı gösteriyoruz."
Ömer Çelik, CHP'nin sürece saygı duymadığını ve sonuca da saygı göstermediğine dikkati çekerek, "YSK, birinin elinden alıp da bir başkasını galip ilan etmiyor. 'Seçimi yenileyin, usulsüzlükler var, milletin idaresine yeniden başvurun diyor. Milletin iradesine yeniden başvurmanın yani en büyük hakeme başvurmanın karşısında herkesin saygılı davranması gerekir." diye konuştu.
MYK toplantısı sürerken "herkesi kucaklamak istiyoruz, 16 milyona saygı duyuyorum, 82 milyonu kucaklamak istiyorum" diyen CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayının büyük bir saldırganlıkla önüne geleni gafletle, delaletle suçlayarak cümleler kurmaya başladığını dile getiren Çelik, "Bütün bu süreç boyunca göstermeye çalıştığı birtakım sempatik cümleler yerine, çatışmacı ve sürece saygı göstermeyenlerin üslubuna uygun bir sonuç davranışı ortaya koymuş oldu. Sürece saygı göstermediler, şimdi sonuca da saygı göstermiyorlar." diye konuştu.
Kararı İstanbul halkının vereceğine işaret eden Ömer Çelik, şunları kaydetti:
"Bu kadar kine, bu kadar öfkeye bu kadar telaşa bu şekildeki tehdit cümlelerine hiçbir şekilde gerek yok. Kendinden emin olanın sükunetini koruması lazım. Kendinden emin olanın demokratik meşruiyet içinde ve hukuk sınırlarında kalması lazım. Baştan beri 'YSK'ya saygı duyuyoruz' diyenlerin 'YSK'yi kınıyoruz' diye meydanlarda YSK'yi yuhalatmaya kalkması, gafletten, delaletten, hıyanetten bahsederek böyle çatışmacı bir üslupla provokatif bir yaklaşım ortaya koyması, bu telaş nedir? sorusunu herkesin önüne getiriyor. Bu telaş karşısında şüphe işaretleri daha da artıyor."
Sözcü Ömer Çelik, YSK'nin verdiği kararda seçimin iptali ile suç duyurularında bulunmasının son derece ciddi bir olay olduğuna işaret ederek, "Bunun arkasından muhalefet sözcüleri, tüm bunlar karşısında saygılı bir tutum ortaya koyacakları yerde geliyorlar şimdi daha karar açıklanır açıklanmaz Türkiye'yi yabancılara şikayet etmeye başlıyorlar." ifadesini kullandı.
Türkiye'de ne olup bittiğini kavramamış olan, ülkedeki bazı marjinal siyasi çevrelerin güdümünde kalan Avrupa Parlamentosu raportörünün, "Türkiye'de demokratik bir geçiş olmayacağını anladık." cümlesini bugün muhalefet partilerinden birisinin açıklamasında birebir gördüklerini aktaran Çelik, şöyle devam etti:
"İnsan en azından cümleyi biraz değiştirmeye çalışır. Kes-kopyala-yapıştır usulü ile aynı cümlenin kullanılması, ağzını açan herkesin Türkiye'nin demokrasisine sahip çıkacağı yerde Türkiye'yi yabancılara şikayet eden bir üslupla hareket etmesi son derece dikkat çekicidir. Bu cümleleri, milletin önüne getirmek nasıl bir siyasi vizyonsuzluk içinde olduklarını gösteriyor."
"Bunların adı demokratik geçiş olmuyor mu?"
Ömer Çelik, Türkiye'de yerel seçimlerin ardından bazı illerin başka partilerin yönetimine geçtiğini dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunlar olurken bunların adı demokratik geçiş olmuyor mu? Bunlar Türkiye'nin demokrasi kapasitesinin göstergesi olmuyor ama CHP bir şeyi istediğinde o olmadığı zaman bu demokrasi hanemize eksi olarak yazılıyor. Böyle bir mantık, ancak CHP'ye nasip olacak bir mantıktır. Çünkü zihniyet şudur, 'Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir' cümlesinin peşine 'Egemenlik ancak bizim elimizle kullanılır' cümlesini koyan bir zihniyettir karşımızdaki, ancak Yüce Divanla konuşan bir zihniyettir, ancak vesayetle konuşan bir zihniyettir. Buradan şöyle bir tablo çıkıyor. Sadece usulsüzlüklere göz yumarsak bize demokrat diyecekler. Usulsüzlüklere göz yummadığımız için demokratlığımızı eleştirmeye kalkıyorlar."
Ömer Çelik, şöyle konuştu:
"Buradaki problemimiz şudur. Demokrasi konusunda da hukuk konusunda da kurdukları cümlelerin hemen hemen tamamının sadece tercüme cümlesi olmasıdır. Dışarıda birileri söylüyor, onu sadece içeriye tercüme etmekle sınırlı bir tutum sergiliyorlar. 'Hakimler Kızılay'da yürüyemez' diyenler, 'AK Parti'nin YSK üzerinde baskı kurduğunu' söylüyorlar. 'İstediğimiz gibi karar çıkmazsa hepinizi Yüce Divan'a göndeririz' gibi Yassıada zihniyetini tekrar hortlatmaya çalışanlar, AK Parti'nin YSK üzerinde baskı kurduğunu söylüyor.
Baskı açıktır ve alenidir. Aslında bugünkü karar, 'hakimleri Kızılay'da yürütmeyiz' diyenlere bir cevaptır. 'Kızılay'da yürürseniz yüzünüze tükürürIer' diyenlere bir cevaptır. 'Sizi Yüce Divan'da yargılarlar' diyenlere bir cevaptır. Bütün bu tehditlere karşı Türkiye'nin demokratik kapasitesini, hukuki olgunluğunu gösteren bir cevaptır. Sonuçta da olan şudur; millet iradesine başvurmakla ilgili bir sürecin önü yeniden açılmıştır. Hoşumuza gitse de gitmese de sürece saygı gösterdiğimiz için sonuca saygı gösteriyoruz. Bazı yerlerdeki sonuçlar istediğimiz gibi olmadı, yine saygı gösterdik."
"Yeniden seçim yapılacak"
Seçimlerin yeniden gerçekleşeceğine işaret eden Çelik, "Memleketin yönetilmesinde yegane söz sahibi olan milletimize başvuracağız. İstanbul halkına başvuracağız. İstanbul halkı ne derse seçimin sonunda bunu hepimiz büyük bir saygıyla büyük bir sevgiyle karşılayacağız." dedi.
Ömer Çelik, "Herkesle barış içerisinde yaşamak istiyorum" diyenlerin hukuk ve demokrasi süreçlerinde istenmeyen bir karar ortaya çıktığı zaman öfke kusan birtakım cümlelerle provokatif birtakım yaklaşımlar ortaya koymasının altının çizilmesi gerektiğini vurguladı.
Süreci olgunlukla yürüteceklerine işaret eden Çelik, memlekette geçmiş yıllarda olduğu gibi vatandaşın iradesinin çalınacağı birtakım mekanizmaların ortadan kaldırıldığını anlattı.
Sözcü Çelik, bununla uzun bir süre mücadele ettiklerine değinerek, AK Parti'nin büyümesi ile Türkiye'deki demokrasi mücadelesinin güçlenmesi ve sivil siyasetin alanının genişlemesi arasında doğrudan bir ilişki bulunduğunu belirtti.
Seçimlerden AK Parti'nin nihayetinde birinci parti olarak çıktığını dile getiren Çelik, "Biz demokrasinin güçlenmesi, Türkiye'deki demokratik süreçlerin güçlenmesi ile kendi varoluşumuz arasında birebir ilişki kurmuş bir partiyiz ve bunun için bedel ödemiş bir lidere, bir genel başkana ve yönetici kadrolarına, teşkilatlara sahibiz." değerlendirmesinde bulundu.
Ömer Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Birinci amacımız, demokratik iradenin tam olarak ortaya çıkmasıdır. Bununla ilgili hak arayışımızı da hukuk içinde gerçekleştirmiş olduk ve tablo bu şekilde çıktı. Bundan sonrasında yine gideceğiz. Demokrasinin en güzel tarafı, her ne olursa olsun kazanan ve kaybeden partiler olur ama kaybeden tek bir vatandaşımız olmaz. O sebeple vatandaşlarımıza bu karardan sonra çeşitli yerlerde ortaya konulmaya çalışılan provokasyonları dikkatle izlediğimizi arz etmek isterim. Bu provokatörler, Türkiye'nin demokrasisinden yana, Türkiye'nin hukuk sisteminden yana kişiler değillerdir. Bunlar sürekli olarak gri hava, puslu hava ararlar, Türkiye'nin güvenliğine, hukuk sistemine karşı birtakım düşmanlıklar üretmeye çalışırlar.
Her ne olursa olsun parti adlarımız farklı olabilir, aidiyetlerimiz farklı olabilir, adlarımız farklı olsa da hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Hepimiz seçimlere gidiyoruz, demokrasiyi güçlendiriyoruz. Bu kararlar vatandaşlarımızın iradesinin merkezde olduğu, hakem olduğu süreçleri işletecektir. Hiç kimse bir diğerine husumetle bakmasın. Hiçbir vatandaşımızın tırnağına taş değsin istemeyiz. CHP adayının yaptığı provokatif konuşmada olduğu gibi, vatandaşın bir kısmını bir kısmına karşı kışkırtmak, bir kısmını bir kısmına karşı yuhalatmak gibi tavırlar elimizin tersiyle ittiğimiz tavırlardır. Barış içinde, kardeşlik içerisinde bu demokrasi sürecini de yürüteceğiz. Türkiye'nin hukuk gücü, demokrasi gücü, bu süreçleri son derece olgunlukla ve sakinlikle yürütmeye muktedirdir. Memlekette olağanüstü bir durum yoktur."
Sözcü Çelik, seçimleri yaptıklarını, sonuçların açıklandığını, birtakım belediyelerin el değiştirdiğini, birtakım belediyelerin aynı partilerle devam ettiğini vurgulayarak, "Sonuçta İstanbul ile ilgili ortaya çıkan bu sıkıntılı durum, bu yanlışlar bu kanunsuzluklar hukuk yollarına başvurularak seçimin yenilenmesi aşamasına geldi. Sonuçta yine milletimiz karar verecek, İstanbullular karar verecek. Siyasi partiler şimdi görevini yapacak. Sandıkta irade tecelli ettiği zaman bir kere daha 'sonuç ne olursa olsun başımızın üstünde yeri vardır' diyeceğiz ve bunu saygıyla karşılayacağız. Biz üzerimize düşeni yapacağız, vatandaşımız gereğini yapacaktır. Türkiye'deki mekanizmalar sağlıklı bir şekilde işleyecektir." sözlerini kullandı.
Bir basın mensubunun, "Karara gerekçe olarak, sandık kurullarının kanuna aykırı olarak oluşturulması gösterildi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin yenilenmesine karar verildi. Fakat aynı sandık kurullarınca yapılan ilçe belediye başkanlıkları da var, sizin açınızdan bunlarda da bir sıkıntı var mı?" sorusu üzerine Çelik, şunları söyledi:
"Orada bazı başvurularımızı reddettiler. Dolayısıyla karar bu şekilde ortaya çıktı. Gerekçeli kararı hep beraber göreceğiz. İlçelerle ilgili yaptığımız bazı başvurular reddedildi. Bu kararda, İstanbul'daki büyükşehir seçiminin yenilenmesine dair bir irade ortaya konulmuştur. Bu açıklama kısa bir açıklama. Biz gerekçeli kararı ayrıntılı bir şekilde inceleyeceğiz. YSK ortaya bir karar koydu, biz bu karara uymakla mükellefiz. Şimdiye kadar defalarca zaten süreçlerle ilgili tezlerimizi, ilçelerle ilgili tezlerimizi, büyükşehir ile ilgili tezlerimizi paylaştık. Gelinen nokta şudur; İstanbul Büyükşehir seçiminin yenilenmesine karar verilmiştir, tekrar milletimizin huzuruna gideceğiz."
"Cumhurbaşkanı kararı olumlu bulmuştur"
Başka bir gazetecinin "Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın MYK toplantısındaki ilk değerlendirmesi ve talimatının ne olduğunu" sorması üzerine Çelik, şu bilgileri verdi:
"Sayın Cumhurbaşkanımızın siyasi hayatında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı çok önemli bir yere sahip. Dolayısıyla İstanbul ile arasında bir aşk hikayesi var. İstanbul'un her zaman için ileriye gitmesi, en iyi hizmetleri alması onun siyasi hayatında başbakanken de cumhurbaşkanıyken de önemli bir yer tuttu ve tutmaya devam ediyor. Dolayısıyla İstanbul gibi bir şehrin herhangi bir şaibe, herhangi bir şüphe olmadan yönetilmesini kendileri önemsiyorlar. Bu şüphenin ortadan kaldırılması gerektiğini düşünüyorlar. Gördüğünüz gibi CHP veya diğerleri saldırırken, Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili haksız ve mesnetsiz şekilde 'sonuçları kabullenmedi' diyorlar.
Halbuki ilk defa kazandığımız yerler olduğu gibi, uzun zamandır elimizde olup kaybettiğimiz yerler de oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız bu süreçte, 'seçimler bitti önümüze bakacağız' demiştir. Bu seçim sonuçları netleştikten sonra herhangi bir şekilde meşruiyetiyle ilgili zedeleyici ya da soru işareti doğuracak bir açıklama yapmamıştır. Tam tersine bir devlet adamı olarak, bu seçim sonuçları vatandaşın iradesini net olarak gösterdiği için bunu büyük bir saygıyla karşılamıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız açısından İstanbul gibi büyük bir şehrin, herhangi bir şüphe olmaksızın 5 yıl boyunca önüne bakacak bir belediye başkanı tarafından yönetilmesi son derece önemlidir. Cumhurbaşkanımız bulunduğu hiçbir makama atanarak gelmemiştir, her zaman seçilerek geldi. O sebeple, işbaşına gelen yöneticinin berrak ve net bir sonuçla işbaşı yapmasını çok önemser. Bu bakımdan kararı olumlu bulmuştur."
"Görüşme trafiği, mekanizması yok"
Başka bir basın mensubunun, AK Parti ile HDP'nin görüşeceği iddialarını sorması üzerine Çelik, şöyle konuştu:
"Bir gündem yok. Bu sadece belirli çevreler tarafından ortaya çıkartılan bir gündem. Çözüm süreci Türkiye'nin içerisindeki silahlı teröristlerin, silahlarını bırakıp ülkeyi terk etmesi süreciydi. Bunun tam tersi bir süreç işlettiler. Hatırladığınız hendek ve çukur meselelerinde Türkiye, kararlı bir terörle mücadele ortaya koydu. Dünyanın her tarafından bu terörist örgütler bu şekilde davranırken, siyasi partiler daha çok siyasal katılımı ve demokratik meşruiyeti önemseyen bir tutum içerisinde olurlar.
Maalesef bahsettiğiniz parti çoğu kez terör örgütünden daha ileri birtakım söylemler kullanmıştır. Hatta demokrasiden, çoğulculuktan ve hukuktan bahsediyorlar ama her seferinde sadece terör örgütünün önünü açmaya çalışan, terör örgütünün eylemlerini meşrulaştırmaya çalışan, bu kadar cana kıymış olan bir örgütü, terör örgütü kabul etmemek gibisinden bir tutumu da ortaya koyan bir davranış sergiliyorlar. Dolayısıyla öyle bahsettiğiniz görüşme trafiği, mekanizması yoktur. Bu yorumları ben de okudum."
Ömer Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:
Terörle mücadele konusunda kararlı olduğumuzu ifade etmek isterim. Terörle mücadele konusunda sadece kararlı olmak değil, aynı zamanda siyaset alanında gerek söylem olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısına, gerekse güvenlik güçlerine karşı kullanılan ve terör propagandası olan birtakım davranışlarla da ciddi bir mücadele içerisinde olduğumuzu ve bu mücadeleyi sürdüreceğimizi ifade etmek isterim. Terör örgütü demokrasimize ve kardeşliğimize saldırıyor. Bunun karşısında gözlerini yumanlar terör örgütünün baskıyla ölüme gönderdiği insanlar karşısında gözlerini yumanlar, insanlıktan, barıştan, kardeşlikten bahsediyorlar. Türkiye'nin birliğine, beraberliğine kast eden söylemler kullanıyorlar.
Dolayısıyla Kürt çocuklarının Orta Doğu'nun çeşitli yerlerinde birtakım emperyalist projelere lejyoner olarak yazdırılmasına göz yumanların Kürt meselesiyle de bir ilgisi olmadığı, Kürt çocuklarının onurlu bir hayat sürmesiyle de bir ilgisinin olmadığını gördük. O çocukları hendeklere, çukurlara, o teröristlerin önüne kalkan gibi koyan bir zihniyetin herhangi bir şekilde olumlu bir adım atmasını beklemek mümkün değil. Geçmişte bu fırsatlar gelmişti ama bu fırsatlar maalesef doğru bir şekilde değelendirilmedi."
"Cumhur İttifakı güçlenerek yoluna devam etmektedir"
Cumhur İttifakı'nın durumuyla ilgili bir soruya Çelik, şu yanıtı verdi:
"Cumhur İttifakı konusunda hiçbir sorun yok. Tam tersine yaşanan bu gelişmeler Cumhur İttifakı'nın ne kadar kıymetli olduğunun altını bir kez daha çizmemize vesile oluyor. Cumhur İttifakı ile ilgili çeşitli kesimlerden çok sayıda yaklaşımın, eleştirinin ya da hırpalayıcı üslubun ortaya çıktığını görüyoruz. Fakat bunların her birine cevap verecek değiliz. Cumhur İttifakı, darbe girişimine karşı direnişle ortaya çıkmış, Türkiye'nin büyük meselelerini parti aidiyetlerinin üzerinde tutma yaklaşımıyla şekillenmiş, vatandaşımızda karşılık bulmuş, seçimlerde denenmiş ve başarılı sonuçları görülmüştür. Ayrıca Türkiye'nin geleceğe yürüme iradesi bakımdan da ortak birtakım politikaların paylaşıldığı bir mekanizmadır. Her iki parti de buna saygı göstermektedir. Cumhur İttifakı güçlenerek yoluna devam etmektedir."
Bir gazetecinin TÜSİAD'ın, "Ekonomik ve demokratik reform gündemine odaklanmamız gereken bu dönemde seçim ortamına geri dönmek kaygı vericidir" şeklindeki açıklamasına yönelik değerlendirmesinin sorulması üzerine Ömer Çelik, "Maalesef TÜSİAD'da da aynı sendrom var. TÜSİAD, YSK'nin yetkilerine sahip bir kurum değil fakat TÜSİAD sürekli kaygılanmakla meşgul bir kurum. Her ne siyasi tartışma olsa kutuplaşmaktan, kaygıdan bahsediyor. Türkiye'nin reform süreciyle ilgili ekonomiye odaklanmasıyla ilgili herhangi bir aksama yok. Türkiye hem İstanbul seçimini yapabilecek hem reform sürecine odaklanabilecek hem ekonomiyle ilgili hem demokratikleşmeyle ilgili süreçleri güçlü bir şekilde ilerletebilecek bir ülke." diye konuştu.
"Biz terörle mücadelenin en zor, en çetin olduğu zamanlarda bu reform süreçlerini işletmişiz." ifadesini kullanan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yani şunu mu demek istiyor? Herkes bu şekilde konuştuğu zaman 'bütün bu şüpheleri, hukuki haklarınızı bir kenara bırakın, bütün bu usulsüzlüklere rıza gösterin biz sizin demokrat olduğunuza karar verelim o zaman da sizin ekonomik davranışlarınızla ilgili iyi not verelim.' böyle bir yaklaşım olabilir mi? TÜSİAD, ne YSK'nin hangi süreci nasıl bir gerekçeyle yönettiği konusunda bilgi sahibidir ne bizim YSK'ya sunduğumuz belgeleri incelemiş durumdadır. Tam tersine Türkiye'de millet iradesi adına karar veren Yüksek Seçim Kurulunun hukuk temelinde ortaya koyduğu bir kararın ve netice olarak millet iradesine başvurmak üzere seçime gidilecek olmasının TÜSİAD gibi bir kurumda kaygı uyandırması bizim açımızdan kaygı vericidir. Demokratik, hukuki süreçlere saygı bekliyoruz, bu en çok iş dünyasının işine gelir. İş dünyasının herhangi bir meselesini aksatmayacak bu seçimler ama bütün kurumlar birbirinin işine karışmaya başlarsa o zaman asıl kaygı duyulması gereken mesele o olur."
"Seçim kampanyamızda radikal bir değişiklik yapmayacağız"
Sözcü Çelik, seçim sonrası öz eleştiri yaptıkları hatırlatılarak, "Bu çerçevede seçim kampanyasını değiştirecek misiniz, nasıl bir seçim kampanyası izleyeceksiniz?" şeklindeki bir başka soru üzerine, her seçimden sonra siyasi partilerin öz eleştiri yaptıklarını söyledi.
Kendilerini çok sıkı eleştiren bir parti olduklarına işaret eden Çelik, seçim sonuçlarıyla ilgili öz eleştirileri yaptıklarını, bunun en temelinde de ellerinde olan yerleri neden kaybettikleri, alabilecekleri yerleri neden alamadıkları ve aldıkları yerlerde de oyu neden daha fazla artıramadıkları gibi konuların yer aldığını dile getirdi.
Ömer Çelik, "Bunları tabii ki değerlendireceğiz ama dün ve bugün birbirinden farklı, 15 gün önceyle 15 gün sonrası da birbirinden farklı. Tabi ki seçim çalışmamızda seçim kampanyamızda radikal bir değişiklik yapmayacağız ama tabi ki birtakım 15 gün öncesiyle 15 gün sonrasının psikolojisi, ortamı farklı, yeni bir karar ortaya çıktı, bununla ilgili çalışmalarımızı Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız MYK'de birimlere talimat vermiştir. Hangi birim İstanbul seçimleriyle ilgili olarak ne yapacağının talimatını almıştır ve çalışmaya başlamıştır." dedi.
Seçimler sonuçlanıncaya kadar İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kimin yürüteceğine ilişkin bir başka soru üzerine ise Çelik, "5393 sayılı Belediye Kanununun 45-46. maddeleri bunu açıklıyor. Mazbata iptali söz konusu olduğunda normal şehirlerde valinin yetkisine geçiyor, büyükşehirlerde İçişleri Bakanlığının yetkisine geçiyor." ifadesini kullandı.
Sözcü Ömer Çelik, Keskin ve Yusufeli'nde kaymakam atandığını anımsatarak, "Dolayısıyla büyükşehir söz konusu olduğu ve mazbata iptali söz konusu olduğu için 5393 sayılı kanunun 45-46. maddesine göre İçişleri Bakanlığı yetkilidir, onlar birini görevlendireceklerdir. İçişleri Bakanımızın uhdesindedir bu süreç." diye konuştu.
Bir gazetecinin, "YSK'nin kararına göre aynı zarftan çıkan oy pusulalarından yalnızca bir tanesinin iptal edilmesine ilişkin değerlendirmenizi alabilir miyiz?" sorusu üzerine Çelik, ilçelerde de başvuruları bulunduğunu ancak bu başvurularına yönelik olumsuz kararların çıktığını hatırlattı.
Ömer Çelik, "Bizim önümüzdeki karar bizi bağlayan bir karar. Bununla ilgili bir sürü belge verdik biz, çeşitli ilçelerle ilgili, bahsettiğiniz konularla ilgili belge verdik ama sonuç olarak bu kararı verdi YSK. Burada tabi ki o itirazlarımızla ilgili olumsuz karar çıkmasından memnuniyet duymuyoruz ama karara uymak durumundayız. Bu karar itirazlarımıza uygun bir karar olmuştur bundan memnuniyet duyuyoruz, buna da uyacağız. Ama bu bahsettiğiniz konularla ilgili verdiğimiz belgeler, bilgiler, karşı tarafın verdiği belgeler bilgiler için de bunu YSK'nin gerekçeli kararında net bir şekilde göreceğiz. Bizim pek çok itirazımız reddedildi, bu itirazımız kabul edildi. Dolayısıyla biz bu sonuçla şu anda bağlıyız, bu sonuç çerçevesinde hareket edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
TBMM'nin seçim sürecinde çalışıp çalışmayacağına ilişkin soru üzerine Çelik, Meclis'in çalışma takviminin kendi takdirinde olduğunu, kendisinin bir şey söylemesinin doğru olmayacağını söyledi.
Ömer Çelik, Meclis'in önünde önemli konular bulunduğuna dikkati çekerek, "Arkadaşlarımız bir çalışma üzerindeler, tabi diğer partilerle de bunu paylaşacaklar ama tabi ki Meclis'in yapacağı işler var, Meclis çalışacak. Bizim parti olarak görüşümüz Meclis'in belli bir dönem çalışması yönünde." şeklinde konuştu.
"Yolumuza devam ediyoruz"
"Seçimde AK Parti'nin adayının tekrar Binali Yıldırım olup olmayacağı" ile ilgili soruya Çelik, "Bu konuda bir gündemimiz yok, yolumuza devam ediyoruz." karşılığını verdi.
AK Parti Sözcüsü Çelik, seçimin yenilenmesinde sandık kurullarındaki usulsüzlüklerin gerekçe gösterildiği hatırlatılarak, muhalefetin sandık kurullarıyla ilgili eleştirilerinin belirtilmesi üzerine, kendilerinin itirazlarda bulunduklarını ve belgeleri teslim ettiklerini ifade etti.
Burada öne çıkan birkaç nokta bulunduğunu belirten Çelik, "Yüksek Seçim Kurulunun karar verdiği bir konu ve o konunun içeriğiyle ilgili benim yorum yapmam doğru olmaz. Ben Yüksek Seçim Kurulunun bu kararı nasıl bir gerekçeli karara dayandıracağını görmüyorum sadece sonuçla ilgili konuşuyorum." dedi.
Gerekçeli karar yayınlandıktan sonra bu soruya daha ayrıntılı cevap verebileceğini ifade eden Çelik, şunları kaydetti:
"Bütün bu itirazlar içerisinde elemiş ve Yüksek Seçim Kurulu buna karar vermiş dolayısıyla şu aşamada bizi bağlayan şey bu. Siyasi polemik yapacaksak, yürüteceksek tabi bu mesele yürüyecektir. Bizim bazı ilçelerle ilgili yaptığımız itirazlar, başka noktalarda yaptığımız itirazların kabul görmemesi gibi noktalar da bizim açımızdan şayanı hayret olmuştur, buna hayret etmişizdir ama şimdi onu tartışacağımız bir mesele değil. Bizim de mutsuz olduğumuz, rakiplerimizin de mutsuz olduğu pek çok konu var ama sonuç olarak onlarda hangi içerikle, hangi yaklaşımla, hangi içtihatla, hangi gelenekle, argümanlarla karar vermiştir onu şu anda bu açıklamadan göremiyorum ben. O açıklamayı, gerekçeli kararı okuduğumuz zaman tekrar huzurunuza çıkarız ve o sorularınıza ayrıntılı bir şekilde cevap veririz."
Ömer Çelik, Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın, "Ekrem İmamoğlu'na bu süreçte hak etmediği bir popülerliği biz kendi ellerimizle verdik." şeklindeki ifadelerinin hatırlatılması üzerine, "Biz siyaset yapıyoruz, siyaset konusunda da tecrübeli bir partiyiz. Biz kendi tezlerimizi aktarıyoruz, görüşlerimizi aktarıyoruz rakiplerimiz de bu şekilde davranıyorlar. Biz AK Parti olarak kendi hikayemizi yazmaya devam ediyoruz, kendi hikayemizi güçlendirmeye odaklanıyoruz. Başkalarının yani rakiplerimizin hangi hikayeler içinde yer aldığı ya da o hikayelerin reyting düzeyinin ne olduğu bizi çok ilgilendirmiyor. AK Parti kendi hikayesine odaklı, kendi siyasi hikayesini sürekli olarak kuvvetlendiren bir partidir." değerlendirmesini yaptı.
Her seçimde olduğu gibi millet iradesine gitme ve milletin talimatını almanın demokrasiyi güçlendiren bir unsur olduğunu söyleyen Çelik, seçim sonucunun hayırlı olmasını diledi.
Ramazan ayının bereket ve sükunet içerisinde geçmesini temenni eden Çelik, "Gazze'den dünyanın başka yerlerine kadar çok acı haberler alıyoruz. Umarım Ramazan ayında en azından bu acı haberlere ara verildiği bir dönem olur. Hepimizin duası başta Gazze olmak üzere dünyadaki bütün mazlumlarla beraber." ifadelerini kullandı.