02.07.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Her ne kadar muhalefet gölgelemeye çalışsa da NATO Zirvesi Türkiye için büyük bir diplomatik zafer olmuştur... Bundan sonraki süreçte ülkemize verilen sözlerin yerine getirilip getirilmediğini yakından takip edeceğiz” dedi.
NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi sonunda gazetecilerle sohbet ederek soruları yanıtlayan Erdoğan, özetle şunları söyledi:
ASLOLAN UYGULAMA: İlk kez talebimizle ‘Terörizm ve Güney’ konulu özel oturum düzenlendi. Terörizmin bütün tür ve tezahürleriyle temel iki tehditten biri olduğu, İttifak’ın en üst rehber belgesine girdi. Sınırlarımız ve ulusal güvenliğimiz temelinde 360 derece yaklaşıma her belgede atıf yaptırdık. Stratejik Konsept’te ilk kez, terör örgütlerinin “halklarımızın ve topraklarımızın” yanı sıra “güvenlik kuvvetlerimizi” tehdit ettiğini kayıt altına aldırdık. Ayrıca Finlandiya ve İsveç’le imzaladığımız üçlü muhtıradaki terörizm ve dayanışma hususları tüm müttefikler için yol gösterici olacaktır. Bundan sonra PKK ve FETÖ mensupları için terör propagandası yapmak, ülkemize ve vatandaşlarımıza saldırmak, insanları tehdit etmek, ortalığı yakıp yıkmak çok daha zorlaşacaktır. Her ne kadar muhalefet gölgelemeye çalışsa da NATO Zirvesi Türkiye için büyük bir diplomatik zafer olmuştur. Terör örgütüne sırtını dayayanların Türkiye’nin kazanımları karşısında yaşadıkları hayal kırıklığını hepimiz görüyoruz. Elbette verilen sözler önemlidir ama bizim için asıl olan uygulamalardır... Bundan sonraki süreçte ülkemize verilen sözlerin yerine getirilip getirilmediğini yakından takip edeceğiz.
İŞ BİTMEDİ: Atılan imzalar bu işin bitmesi anlamına gelmiyor. Bu daha bir davettir. Bu davetle bir süreç başlıyor. Yaptığımız görüşmelerle PKK/PYD/YPG, FETÖ, tüm bu terör örgütleri NATO’nun artık yazılı kayıtlarına giriyor. Bu işin yazılı kayda girmesi ilk defa oluyor. Yani PKK AB’nin metinlerinde vardı ama YPG/PYD ve FETÖ yoktu. Peki sorun bakalım, bunları bu metinlere koydurana kadar nasıl bir mücadele verildi?.. Onlar metinlere girmemesi için mücadele verirken, biz “Bu metinlere girecek. Girmediği takdirde, kusura bakmayın, bu bizim kırmızı çizgimizdir” dedik. İş o şekilde davet mektubu haline geldi. Toplantımızda da gerek İsveç gerek Finlandiya’daki terör örgütü faaliyetlerine dair bütün bilgi, belge, görüntüleri tekrar ortaya koyduk... Türkiye 40 yıldır bu mücadeleyi sürdürüyor, 40 bin vatandaşımızı bunlar şehit ettiler. Bütün bu süreçten sonra biz kalkıp da bu terör örgütlerinin faaliyetlerine müsaade edenlere “el bebek gül bebek buyurun yürüyün” mü diyeceğiz? Terörizm oturumunda İletişim Başkanlığımızın hazırladığı, terörün gerçek yüzünü ve ülkemizin terörle mücadelesini anlatan bir video da tabii bunları çok etkiledi.
KAPI GİBİ BELGE: Buraya giriş, davet veya kabul böyle bir anda olan işler değil. Bu süreç içerisinde ne yapacaklar, nasıl bir yol izleyecekler, takip edeceğiz. Parlamentomuzun onayı olmadan zaten bu iş yürürlük kazanmıyor. Bundan sonraki şey onların kucağındadır. İsveç ve Finlandiya NATO üyesi olmuş değildir. Ama bu işten cehli olanlar zannediyorlar ki bu iki ülke artık NATO üyesi oldu. Hayır, böyle bir şey yok. Onun için telaşa da gerek yok. Bizler bu müzakereleri nasıl kararlı şekilde yürüttüysek, aynı kararlılıkla takibini yaparız. Bundan sonraki süreç özellikle İsveç ve Finlandiya’ya aittir. Herhangi bir yanlışları vesaire olduğu zaman zaten kapı gibi belgeler elde, oradan gereğini yaparız. Verilmiş sözler var; örneğin İsveç 73 teröristi bize gönderecek. Şu anda 3-4 tane gönderdiler. Bunlar bizim için yeterli değil.
‘Acele yok, bir gece ansızın’
(Suriye’nin kuzeyine olası harekât) Her zaman bir ifadem var; bir gece ansızın gelebiliriz. Hiç telaşa, aceleye gerek yok. Zaten şu anda Irak’ın kuzeyinde, Suriye’nin kuzeyinde, Afrin’de vesaire çalışmalarımız var. Bu arada tabi üzüntümüz büyük, şehitlerimiz de oluyor ama onlara 1’e 10 bedelini ödetiyoruz. Şu anda bu harekât yürüyor. Ama tabii şu ana kadar anlaşılanın veya anladığınızın ötesinde beklentiler var. Onun da farkındayım. Biraz sabırlı olursak, şu anda peyderpey yürüttüğümüz operasyonların fevkinde olanı da inşallah en güçlü şekilde vakti saati geldiğinde gerçekleştiririz.
BIDEN İLE GÖRÜŞME: (“Görüşmede teröristlere verilen silahları gündeme getirdiniz mi?” sorusu üzerine) Elbette söyledim. Trump döneminden aldım; dedim ki “Binlerce TIR silah, araç, gereç, mühimmat buraya getirildi. Burada terörü müzakere edeceğiz...
(“ABD yönetimi bu silahların verilmesini nasıl açıklıyor?” sorusun üzerine) Onların izahından çok biz ne anlıyoruz o önemli. Şahsen onların getirdiği açıklamalar bana hiçbir zaman tesir etmez. Niye? Çünkü gördüklerimiz var. Onlar hiçbir zaman kalkıp da “Evet, bunlar terör örgütüdür” derler mi? Demeyecekler.
‘Yunanistan için aracılar devrede’
Yunanistan’ın başındaki zatın (Miçotakis) tavrı zaten belli oldu. Bu tavır karşısında da bazı aracıları devreye sokuyorlar. Yaptığım görüşmelerde hemen hemen bütün cumhurbaşkanları, başbakanlar “Biz aracı olalım, bir araya getirelim, görüşmeniz olmayacak mı, en azından bu yıl sonuna kadar görüşme yapsanız” gibi bir yaklaşım ortaya koydular. Şunu söyledik; “Kusura bakmayın, bizim şimdilik bu görüşmeye ayıracak vaktimiz yok.” Çünkü adaları nasıl silahlandırdıkları ortada. Hava sahamızı sürekli ihlal ediyorlar... Bir de adalara gidiyor; oralarda beton barınaklar yapmak, çukurlar kazmak suretiyle oralardan da sinyal vermeye kalkıyor. İyi niyeti yok, olsa bu adımları atmaz. Kusura bakmasın, kendisine çeki düzen vermedikten sonra bizim bir araya gelmemiz mümkün değil.
‘Biz işimize bakıyoruz, onların ne yaptığı bizi pek ırgalamıyor’
(Altılı masanın adayı) Biz şu anda sadece kendimize bakıyoruz. Onların ne yaptığı ne ettiği bizi pek ırgalamıyor. Ama görünen gerçek o ki bu işin üstü şişhane altı kaval. Biz adayımızı belirlemişiz, Cumhur İttifakı olarak yolumuza devam ediyoruz. (İslam dünyası ile ilgili sempozyumda Kılıçdaroğlu’nun Karl Marx’tan alıntı yapması) Bu da CHP’nin yeni bir takiyesi işte. Bay Kemal ve CHP zihniyeti milletin hangi sorununu çözmüş de sıra İslam dünyasının meselelerine gelmiş? Türkiye’de İslam’a sorun olan, dini değerlere karşı duran bizzat kendileri. Bunların milleti kandırmak için atmayacakları takla kalmadı. (Atatürkçü Düşünce Derneği’nin Mahmut Ustaosmanoğlu’nun cenazesinde laiklik ilkesine uyulmadığı iddiası) Söylediğiniz derneklerin zaten tarzlarını biliyorsunuz. Bunlar asla bizi üzmez. Bu ülkede artık laiklik tartışması diye bir şey kalmamıştır. Laiklikle alakalı bütün tanımlar vesaire, hepsi özellikle partimin tüzüğünde de en güzel şekliyle vardır.
‘Parlamentonun idam kararı alması halinde ben de bunu onaylarım’
(Pınar Gültekin cinayeti davasındaki haksız tahrik indirimi ve idam cezası talebi) Devlet Bey’in de açıklaması olmuştu. İdam konusu ülkemizin yeniden gündemine gelebilir. Pınar Hanım’ın ölümü rastgele bir ölüm de değil, vahşet söz konusu... Gerekli müzakereleri, tartışmaları Adalet Bakanım ile de yaptık. Gerekirse bu tekrar gündeme getirilerek tartışma konusu haline gelmeli... Adalet Bakanlığımızın yaptığı çalışmada parlamentonun böyle bir karar alması halinde ben böyle bir kararı onaylarım.
‘İstiyoruz ki diplomasi trafiğimiz kesinlikle bir zarar görmesin’
(“NATO’nun yeni konsepti Rusya ile ilişkilere zarar verir mi?” sorusu üzerine) Rusya ile belli bağlantılarımız var. Kullandığımız doğal gazın yaklaşık yüzde 40’ını oradan alıyoruz. Nükleer enerjiyle ilgili Akkuyu Santrali çalışmamız var. Bu santralin 2023-2024 gibi devreye alınması söz konusu. Savunma sanayiine yönelik de ilişkilerimiz, irtibatlarımız var. Dolayısıyla da biz hem Rusya ile hem Ukrayna ile ilişkileri devam ettireceğiz ve denge politikasıyla da bu işi sürdüreceğiz. İstiyoruz ki diplomasi trafiğimiz buradan kesinlikle bir zarar görmesin.
‘Sondajlardan önümüzdeki yıl inşallah neticeler gelecek”
İki sismik araştırma, dört sondaj gemimizle Karadeniz’i ve Akdeniz’i sürekli arayacağız, tarayacağız. Verilen raporlara göre de inşallah bu yıl sonu, önümüzdeki yılın başı itibarıyla neticeler gelmeye başlayacak. Artık sinyaller veriliyor. Gemilerimiz ülke dışında da iş görecek. Abdülhamid Han devreye girdiği günlerde, malum siyasi partilerin bir tanesinin başında bulunan ve kendine güya tarihçi diyen hanımefendinin, Sultan Abdülhamid’e çok çirkin bir yaklaşımda bulunması, biraz da bu ismin belirlenmesine vesile oldu. Çünkü biz Sultan Abdülhamid Han hakkında böyle olumsuz ifadeler kullanılmasına fırsat vermeyiz. İnşallah oradan gelecek neticeler de en güzel cevap olacaktır.