13.09.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Gökhan Karakaş
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda 12 Eylül’ün yıldönümü nedeniyle düzenlenen ‘Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu’na katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sert açıklamalarda bulundu. Erdoğan burada yaptığı konuşmada demokrasi tarihinden bahsetti. Erdoğan konuşmasında şunları söyledi;
“Şöyle dönüp 1950’den bugüne kadarki yakın tarihimize baktığımızda ülkemizin demokrasi tecrübesinin darbeler, cuntalar, vesayet lekeleriyle dolu olduğunu görüyoruz. Bedelini demokraside ve ekonomide geri kalmışlık olarak, evlatlarımızın dar ağaçlarında, terörle mücadelede, terör saldırılarında canlarını vermeleri olarak ödediğimiz bu süreci asla unutmayacağız. Her şeyden önce şu gerçeği ülkemizdeki istisnasız herkesin kabul etmesi gerekir. Türkiye’de bugüne kadar yapılmış veya teşebbüs edilmiş hiçbir darbe, şunu bilmemiz lazım ki özellikle vesayetin hiçbir oyunu, meşru değildir, milli değildir, masum değildir, onurlu değildir. Türkiye’yi kendi başına bırakılamayacak kadar önemli bir yer olarak tarif edenler, ülkemizi doğrudan ve dolaylı ama mutlaka vasiler eliyle yönetmek için her yolu denemişlerdir. Milletimiz 15 Temmuz’da gösterdiği cesaret ve kahramanlıkla ortaya koyduğu dirayetli duruşla geçmişteki işte bu kirli ve kanlı senaryolarla da hesaplaşmıştır. Yine o gece görülmüştür ki millet kıyama kalktığı zaman darbecilerin tankı da topu da silahı da medyası da uluslararası destekleri de hiçbir işe yaramıyor.”
Kökü 12 Eylül’de
Erdoğan 12 Eylül’ün, Yunanistan’ın NATO’ya ve Avrupa Birliği’ne tam üyeliğinin yolunu karşılıksız açan kararlarının uluslararası etkilerinin, Doğu Akdeniz’de ve Ege’de bugün hala tüm ağırlığıyla yaşandığını belirterek, “Son dönemde sıkça gündeme getirilen pek çok sancılı meselenin kökünde yine 12 Eylül’de tohumları atılan sosyal çarpıklıklar ve sapkınlıklar vardır” dedi. Darbe ve vesayet düzeninin Türkiye’ye doğrudan müdahalenin ağır sonuçlarıyla karşılaşmak istemeyenlerin hep vazgeçilmez araçları olduğunu belirten Erdoğan, “Üzerinde darbe veya vesayet gölgesi olmayan tek köklü değişim, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişimizdir. Elbette bu safhaya kolay gelmedik” dedi
‘Çocuklar yine başardı’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı şekilde ‘ülke 70 sente muhtaç’ diye hafızalara kazınan ekonomik çöküntünün de darbeye giden yola özellikle döşenen taşlardan biri olduğunu belirterek, “Darbe haberi Washington’a ulaştığında birilerinin ‘Bizim çocuklar başardı’ demesi, 12 Eylül’ün gerisindeki karanlık yüzü ifade ediyordu. Hiç şüphe yok ki 15 Temmuz gecesi birileri yine aynı mekanlarda ‘Bizim çocuklar yine başardı.’ demek için bekliyordu. Türkiye’yi 12 Eylül darbesine hazırlayan karanlık odak, hiç şüphesiz darbe sonrasının planlamasını da yapmıştır. Askeri rejimin sol grupları sert bir şekilde tasfiye etmesinin amacının yıllarca ülkemizin başına bela olan PKK’nın gelişip büyümesinin önündeki engelleri kaldırmak olduğu anlaşılıyor. Yine askeri rejimin bu ülkenin milli ve yerli tüm unsurlarının birikimlerini yok etme gayretinin de FETÖ’nün önünü açmak için olduğunu bugün daha iyi görebiliyoruz” ifadelerini kullandı.
‘Biz bize yeteriz’
Milletin adeta hayat damarları olan dini hassasiyetlerinin, toplumsal dayanışma hasletlerinin, kültürel birikiminin, eğitim faaliyetlerinin, FETÖ ve benzeri sapkın yapılar öne çıkartılarak lekelenmeye çalışıldığına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti: “Ekonomi ardı ardına yaşatılan krizlerle sürekli zayıf tutularak IMF’ye muhtaç ve mahkum hala getirildi. Bunu bizzat şahsım yaşadı. Göreve geldiğimizde IMF’ye olan borç 23,5 milyar dolardı ve hamdolsun 2013’te IMF’ye olan bu borcu sıfırladık. IMF borcumuz falan kalmadı. Ama ana muhalefet ‘Bak ekonomik sıkıntılarımız var, durmayın, IMF’ye müracaat edin, oradan yine borç alın, bu ülke ayakta kalsın.’ Artık bizim IMF diye bir kapımız yok, biz bize yeteriz, bu ülke kendine yeter.”
‘Bunlar bize insanlık dersi verebilir mi?’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında dış politikaya da değinerek şunları dile getirdi:“Bakıyorsunuz ki bir terör devleti oluşturulmaya çalışılıyor. Nerede? Suriye’de. Öbür tarafta bakıyorsunuz Libya’da karşımızda darbeci Hafter ve onun güçlerinin ne yazık ki Wagner diye paralı Abu Dabi yönetiminin desteklediği silahlı güçleri var. Bütün bunlarla beraber onların yanında bakıyorsunuz Fransa sürekli gündemde. İsim olarak anmak istemiyorum ama mecburum anmaya çünkü o, şahsımla çok uğraşıyor. Nedir o? Diyor ki ‘Türk milletiyle değil ama bizim Erdoğan’la sıkıntımız var.’ Sayın Macron, senin şahsımla daha çok sıkıntın olacak. Defalarca bunu zaten sana söyledim ama dinlemiyorsun. ‘Bak, senin tarih bilgin de yok.’ dedim. Sen Fransa’nın tarihini de bilmiyorsun. Önce Türk milletiyle uğraşma, Türkiye’yle uğraşma. Afrika’nın tarihi adeta Fransa’nın tarihidir. Cezayir’de 1 milyon insanı öldüren sizsiniz. Ruanda’da 800 bin insanı öldüren sizsiniz. Siz bize insanlık dersi veremezsiniz, önce bunu öğren. Bunu, ben bizzat kendisine söyledim. Bunlar Libya’ya da çok çektirdiler. Libya’da bunlar 100 binlerce insanı öldürdüler. Bunlar bize insanlık dersi verebilir mi? Şimdi gelmiş Libya’ya niye girmek istiyor? Petrol için girmek istiyor. Afrika’nın diğer ülkelerine bunlar niye girmek istiyor? Elmas için girmek istiyor, altın için girmek istiyor, bakır için girmek istiyor, krom için girmek istiyor. ‘Türkiye ise ecdadımız’. Biz, buralara gittiğimiz zaman sadece destek elimizi uzatırız.”
Koronavirüs sürecinde 150’ye yakın Afrika ve dünya ülkesine destek verdiklerini hatırlatan Erdoğan, “Biz onlardan daha zengin değildik ama verdik ve bundan sonra da vereceğiz. Ey Macron, sen ne yaptın? Şu anda dirsek teması içinde oldukların ne yaptı?” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, AK Parti İstanbul 100 Bin Yeni Üye Programı’ndaki konuşmasında ise Türkiye olarak aynı anda birden çok cephede çetin bir mücadele verildiğini belirtti. Macron’a tepkisini sürdüren Erdoğan, “Macron senin zaten süren az kaldı. Gidicisin. Ben sana birkaç yıl önce ne demiştim? Bir telefon görüşmemizde, ‘önce tarih öğren’ demiştim. Biz sizi Cezayir’den tanırız. Libya’dan tanırız. Biz Osmanlı olarak buralara gittiğimiz zaman barışı götürdük, buralara gittiğimizde insanlığı götürdük. Tabi bunu hazmedemiyor, onun için çıldırıyorlar” dedi.
Yeri geldiğinde komşu komşu
Yunanistan ile son dönemde yaşanan tansiyona da değinen Erdoğan, şöyle devam etti: “İşte şu anda burada adalarda, vesaire, Yunanistan’ın yaptıklarına bakın. Neye güvenerek yapıyor bunları? İşte bazı kendisine destekler vereceğini vaat edenlere güveniyor. Yanlış iş yapıyorsunuz, bu yollara girmeyin. Hepten yalnız kalırsınız. Yeri geldiği zaman ‘komşu, komşu, komşu...’ diyorsun, o zaman komşuluğun hakkını ver, yanlış yollara girme.”
‘Demokrasinin güvencesi yargı’
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de konuşmasında vesayetin hakim olduğu ülkede adaletten bahsedilemeyeceğini, yargının yakın geçmişte milletin önünde dikenli bir tel örgü gibi kullanıldığını belirterek, “Vesayetin çizdiği tipe uymayan vatandaşlar bu tel örgüye takılmıştır. Keza, bu dönemde milletin sinesine vurulan darbelerin yan etkilerini önleme görevi de maalesef yargıya verilmişti. 17-25 Aralık’ta ise yargı, darbenin aparatı olmanın da ötesinde, bizzat faili olmuştu. Milli iradenin üzerindeki vesayetin ortadan kalkmasıyla birlikte yargı da ait olduğu yere, Türk Milletine hizmet eder hale gelmiştir. Bugün darbecilerden hesap soran, geçmişteki darbelerle de yüzleşen Türk yargısı, demokrasimizin başlıca güvencelerinden biridir.” dedi.
Vesayet dönemi 15 Temmuz’la sona erdi
Sempozyumda konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop da Türkiye’de 27 Mayıs 1960’ta başlayan ve 2000’li yıllara kadar devam eden kesintisiz darbe dönemi olduğunu belirterek, “15 Temmuz 2016’da son hamleye karşı, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde milletimizin topyekun karşı çıkışı, 27 Mayıs’ta başlayan bu darbeler dönemini fiilen ve tamamen kapatacak bir zaferle taçlanmıştır. Kanaatimce, darbelerle şekillenen bu vesayet dönemini tam manasıyla fiilen kapatan 15 Temmuz direnişidir; 16 Nisan 2017’de gerçekleşen anayasa değişikliği ile benimsenen yeni hükümet sistemi ise hukuken bu dönemi sona erdirmiştir” dedi.
Tansu Çiller de katıldı
‘Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu’na katılmak için Yassıada’ya gelen eski başbakanlardan Tansu Çiller, 28 Şubat, e-mıhtıra ve 15 Temmuz darbe girişimini de hatırlatarak “Burada ilk defa iktidarlar dik durdu. O zamanın başbakanı, sonraki cumhurbaşkanı dik durdu. 15 Temmuz’da aslında hedef alınan milletti. Hedef alınan Cumhuriyetimiz, demokrasimizdi. Meclisimiz bombalandı. Cumhurbaşkanının bizatihi kendisi, ailesiyle birlikte hedef alındı. ‘Kaçtı, yok oldu.’ dediler. Millet dondu. Düşünmek dahi istemiyorum sonuç ne olurdu? Eğer başarılı olsalardı” diye konuştu.
‘12 Eylül zulümdür, zillettir cinayettir’
Sempozyumda konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12 Eylül vesayetinin milli ve siyasi hafızadaki vahim sonuçlarının hala mevcudiyetini koruduğunu belirtti. Bahçeli, yıllar sonra 12 Eylül darbecilerinin mahkemeye çıkarılarak yargılanmasının, hayatlarını kaybetmelerine rağmen hak ettikleri cezaları almalarının vatana ve millete karşı işlenmiş suçların karşılıksız bırakılmayacağının somut delili olduğunu dile getirerek şunları söyledi; “12 Eylül zulümdür, zillettir, hezimettir, rezalettir, cinayettir. 12 Eylül cuntasına beden ve beyin olanlar ise tek kelimeyle zalimdir. Her darbe, her muhtıra, her kalkışma, her ara rejim özlemi hiç şüphesiz gayri ahlakidir, gayri meşrudur, gayri millidir, gayri insanidir. Çok partili hayata geçtikten bir süre sonra maalesef Türkiye’nin önü silah zoruyla kesilmiş, tarihi yürüyüşü darbeciler eliyle sekteye uğratılmıştır. Demokrasiye kast edilmiş, milli iradeye vesayet zinciri vurulmuştur. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz Türkiye’nin büyüme ve yükseliş ümitlerine, milli birlik ve dayanışma azmine, huzur ve barış ortamına iç ve dış odakların el birliğiyle planlayıp uygulamaya geçtikleri zincirleme suikastlerdir. Her darbe haksızlık ve kanunsuzlukların sivrilmesi demektir.”
MHP Genel Başkanı, şöyle devam etti: “Her karar ve hareketini irfan ve inanç imbiğinden geçiren cumhur iradesi vesayetin korkuluklarını milli birlik ve kardeşliğin kuvvetiyle devirecektir. Bilhassa Macron bunu bilmeli, Miçotakis bunu duymalı, bölgesel ve küresel ihanet şantiyesinin iş birlikçi failleri bu irade gücünü akıllarından asla çıkarmamalıdır. Millet iradesi yalnızca Allah’ın himayesine girer, bunun dışındaki her himaye, her vasilik ya yıkılacak ya da imha edilecektir.”